“Arzuların afeti, ecellerin gelişidir.” Gurer’ul-Hikem, 3959 İmam Ali (a.s)

Ümmü Eymen

Ümmü Eymen

Soru

Ümmü Eymen kimdir?

Cevap

Mümine ve örnek kadınlardan biri de; Peygamber efendimizin dadısı, Ona ilk iman eden ve yıllarca O hazretin (s.a.a) hizmetinde bulunan Ümmü Eymen’dir (Ümmü Eymen, yani Eymen’in annesi).

Asıl ismi Bereket olan Ümmü Eymen, Habeşistanlı Salebe b. Amr’ın kızıdır. Resulullah’ın babası Hz. Abdullah’ın hizmetçisiydi, O vefat edince Peygamber’in tüm işlerini ve dadılığını kendisi üstlendi. Özellikle Hz. Aminen’in vefatından sonra Hz. Resulullah’a (s.a.a) çok büyük yardımları dokundu, marifet, yakin ve üstün ahlaki özelliklere sahipti. Allah resulü (s.a.a) Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azad etti ve Ubeyd b. Zeyd ile evlendirdi, bu evliliklerinden Eymen adında bir çocukları dünyaya geldi.

Daha sonraları Allah Resulü, peygamberliğe erişince ev halkına tebliğde bulundu, kadınlardan önce Hz. Hatice ve sonrada Ümmü Eymen Resulullah’a ilk iman edenlerden olma şerefine nail oldu.

Ümmü Eymen’in kocası Hüneyn savaşında, diğer bir nakle göre de Hayber savaşında şehit olunca, Resulullah (s.a.a) Onu evlatlığı Zeyd b. Harise ile evlendirdi. Zeyd’den de Usame adında bir çocukları dünyaya geldi. Allah resulü, vefatına çok az bir zaman kala Hz. Ali (a.s) dışında herkesin Usamen’in komutasında savaşa gitmelerini emretti. Fakat Usame daha on sekiz yaşında bir genç olduğu için Onun komutasını kabul etmediler ve çokları bu orduya katılmadı, Allah resulü de ordudan ayrılanları lanetledi. Ordu hadisesi tarihte “Usame ordusu” olarak anılmaktadır.

Peygamber efendimiz (s.a.a) Ümmü Eymen’i çok severdi, defalarca şöyle buyurmuştur:

“Amine’den sonra benim annem, Ümmü Eymen’dir, O benim ailemden kalan yadigârdır.”

Ümmü Eymen’in İlk eşi vefat ettikten sonra da şöyle buyurdu:

“Kim cennetlik bir kadınla evlenmek isterse, Ümmü Eymen ile evlensin.”

Bunun üzerine Zeyd b.Harise onunla evlenmeğe talip oldu.

Her halükarda Ümmü Eymen Allah Resulü’ne büyük bir muhabbet besliyordu, Resulullah da onu çok seviyordu ve evlendikten sonra da sürekli evine Onun ziyaretine gidiyordu. Dolayısıyla iman ettikten sonra da hiçbir zaman Resulullah’ın ve nübüvvet hanedanının yanından ayrılmamış ve onlara hizmet etmekte kusur göstermemiştir. Bundan dolayı da defalarca Resulullah’ın (s.a.a) sevgi ve övgülerine mazhar olmuştur.

Ümmü Eymen savaşlara da katılarak, Resulullah’ın ve diğer sahabelerin yardımına koşuyordu. Mücahitlere su dağıtıyor, onların yaralarına pansuman yapıp, sarıyordu. Hatta Uhut savaşında Hz. Ali (a.s) ve birkaç sahabenin dışında herkes peygamberi yalnız koyup kaçarken, onların yüzüne toprak serpip, engellemeye çalışarak şöyle haykırıyordu: “Yazıklar olsun size; sizler kadından farksızsınız; geçin şu kirmenlerin başına da yün eğirin bari!”

Ümmü Eymen, Hz. Fatıma’nın (s.a) da en yakın sır arkadaşlarındandı. Ehlibeyt’ten nakledilen hadislerde Hz. Fatıma’ya (s.a) cennetten nazil olan yemekten Ehlibeyt’le birlikte Ümmü Eymen’in de yediği nakledilmiştir! İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Bir gün Ümmü Eymen’in komşuları Resulullah’ın (s.a.a) yanına gelerek “Ya Resulullah, dediler Ümmü Eymen sabaha kadar yatmayıp ağlamıştır.” Allah Resulü, onu çağırıp “Ey Ümmü Eymen, Allah gözlerini ağlatmasın, komşuların sabaha kadar uyumayıp ağladığını söylediler; nedir bunun sebebi? Ümmü Eymen, gördüğü korkunç bir rüyayı bunun sebebi olarak zikredip, Allah Resulü’nün isteği üzerine rüyasını korku içerisinde ve titrediği halde şöyle tarif etti: “Ya Resulullah, dün gece rüyamda sizin vücudunuzun bir parçasının benim evime düştüğü gördüm?” Allah Resulü, “Üzülme ey Ümmü Eymen, hayırlı bir rüya görmüşsün. Yakında kızım Fatıma bir evlat doğuracaktır ve sen onu alıp evine götürecek ve kucağında Ona bakacaksın; işte o zaman benim vücudumun bir parçası senin evinde olacaktır!” buyurdu. Gerçekten de çok geçmeden Hz. Fatıma Hz. Hüseyin’i dünyaya getirdi. Yedinci günü olduğunda başını tıraş edip saçının ağırlığınca gümüş sadaka verdi ve kurban kesti. Ardından Ümmü Eymen, onu Resulullah’ın (s.a.a) bir abasına büküp huzuruna getirdi. Bunu gören Allah Resulü “Merhabalar olsun hem taşıyana, hem de taşınana; ey Ümmü Eymen, işte gördüğün rüyanın tabiri budur!” buyurdu.

Allah Resulü’nün irtihali özellikle manevî açıdan tabii olarak Ümmü Eymen’i vasfedilmeyecek derecede üzmüştü. Bu elemli olayın ardından Onun üzüntü ve gözyaşlarını görenler, “Neden ağlıyorsun?” diye sorduklarında, şu cevabı veriyordu: “Ben Resulullah’ın gidişiyle semavî haberlerin (vahyin) kesilişine ağlıyorum!”

Ümmü emenin üzüntüsü ve kederini artıran bir diğer şey de; Resulullah’tan sonra ümmetin düştüğü haller, Hz. Ali (a.s) ve Hz. Zehra’nın (s.a) başına gelenlerdi. O sonuna kadar ehlibeyti savundu, her yerde peygamberden sonra onların etrafına toplanılması gerektiğini haykırdı. Hz. Ali’yi (a.s) savunurken hakaretlere uğrayıp, çokça aşağılandı, fakat Ümmü Eymen gene de vazgeçmedi. Yine halife tarafından “Fedek” bağları Hz. Fatıma’nın (s.a) elinden alındığında Hz. Ali (a.s) ile birlikte o bağların Resulullah tarafından Hz. Fatıma’ya hibe edildiğine dair şahitlik ettiyse de “O acem bir kadındır” diyerek kabul etmediler.

Hz. Fatıma’nın (s.a) son anlarında da yine Onun başucundaydı. Bir ara durumu fenalaşınca Hz. Fatıma onu Hz. Ali’nin yanına gönderip çağırttırmıştır. Nakillere göre Hz. Fatıma dünyadan göçtükten sonra da Ümmü Eymen Medine’de kalmamaya karar verdi. Zira “Hz. Fatıma’nın (s.a) bulunduğu yerlere bakamıyorum” diyordu; nitekim Medine’yi bırakıp Mekke’ye gitti.

Bütün dünya kadınlarına örnek olacak bu büyük şahsiyet, peygamberden birçok ilim öğrenmiştir, örneğin Resulullah’tan(s.a.a) şu hadisi nakletmektedir:

“Eğer seni ateşle yaksalar bile Allah’a ortak koşma. Her ne şartta olursa olsun (günah olan şeyler hariç) anne-babana itaat et. Hiçbir zaman namazını terk etme; zira kim sebepsiz yere (uyku, baygınlık durumları gibi) namazı terk ederse, Allah ile kendi arasındaki bağı koparmıştır. Hiçbir zaman şarap içme; zira o bütün kötülüklerin anasıdır. Hiçbir zaman günah işleme; zira Allah’ın gazabına uğrarsın.”

Allah ve Resulü’nün sevgi ve rızasına mazhar olan bu yüce ve cennetlik kadın, seksen yıllık ömrünün takriben altmış yılını Allah Resulü’nün hizmetinde geçirdi. Takriben seksen yaşlarında da, vefat etti ve Resulullah’ın kendisine vaat ettiği cennete ve bir ömür hizmet ettiği Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna kavuştu.

Ehlibeyt İmamlarından nakledilen rivayetlere göre Ümmü Eymen, Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhurunda Allah’ın izniyle yeniden dünyaya dönecek on iki kadından birisidir. Onlar kâfirlere karşı savaşan İslam askerlerinin tedavilerini üstleneceklerdir.

–—