Buluş
Bismillahirrahmanirrahim
BULUŞ
Otuz üç yaş, on iki yıl sonra bu şehir
Bu ışıklar, bu kalp, bu hâin gece
İçinde hep aynı şarkı söylenir
İçimde hep aynı garip bilmece
Otuz üç yaş, on iki yıl sonra bu şehir
Bu ışıklar, bu kalp, bu hâin gece
Sanki ilk gençliğim dallarda gülen
Ve beni çağıran o müşfik sesin
Kalbime bir ışık gibi süzülen
Şimdi hangi ölüm ülkesindesin
Sanki ilk gençliğim dallarda gülen
Ve beni çağıran o müşfik sesin
Seni hangi nefret alıp götürdü
Hangi yalan çaldı güzelliğini
Sen ey içimdeki en güzel süngü
Duydum mevsimlerle tükendiğini
Seni hangi nefret alıp götürdü
Hangi yalan çaldı güzelliğini
Nasıl bir serâba değdi alnımız
Şam sarayı nasıl ayırdı bizi
Karanlık dünyada bıraktığımız
Dönüşü olmayan günlerimizi
Nasıl bir serâba değdi alnımız
Şam sarayı nasıl ayırdı bizi
Gömleği ters giymiş eski gövdeler
Tedirgin bir yolcu gezer yollarda
Boşanmış yoluna tertemiz seher
Bir ölüm tufânı gibi son yazda
Gömleği ters giymiş eski gövdeler
Tedirgin bir yolcu gezer yollarda
İşte kapındayım miskin günahkar
İşte kapındayım vursunlar beni
Vursunlar ey Mevlâ'm oğlun yerine
Bir kurşun sesiyle değişsin dünyam
Bir kılıç sesine hasret gövdemi
Sersinler kerbela behçelerine
İşte kapındayım vursunlar beni
Vursunlar ey Mevla'm oğlun yerine
İsmail AYKANAT
30-9-2001 / 13-Recep-1422