Her kim bir şeyi tanımaktan aciz kalırsa onu kınar. el-İrşad, 1/301 İmam Ali (a.s)

Sığınanların Münacatı

Sığınanların Münacatı

Ebuzer Helvacı
Huseyin Garip

Bu Münacat İmam Zeynulabidin (A.S)’ın Hamse Aşere Diye Meşhur Olan Münacatlarındandır. Allame Meclisî “Biharu’l-Envar”da şöyle kaydetmiştir: Ben bu münacatların ashabımızdan bazılarının kitaplarında rivayet edildiğini gördüm.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمـنِ الرّحَيـمِ
اَللّهُمَّ يا مَلاذَ اللاّئِذينَ، وَيا مَعاذَ الْعائِذينَ، وَيا مُنْجِيَ الْهالِكينَ، وَيا عاصِمَ الْبائِسينَ، وَيا راحِمَ الْمَساكينِ، وَيا مُجيبَ الْمُضْطَرّينَ، وَياكَنْزَ الْمُفْتَقِرينَ، وَيا جابِرَ الْمُنْكَسِرينَ، وَيا مَأوَى الْمُنْقَطِعينَ، وَيا ناصِرَ الْمُسْتَضْعَفينَ، وَيا مُجيرَ الْخائِفينَ، وَيا مُغيثَ الْمَكْرُوبينَ، وَيا حِصْنَ اللاّجئينَ اِنْ لَمْ اَعُذْ بِعِزَّتِكَ فَبِمَنْ اَعُوذُ، وَاِنْ لَمْ اَلُذْ بِقُدْرَتِكَ فَبِمَنْ اَلُوذُ، وَقَدْ اَلْجَأَتْنِي الذُّنُوبُ اِلى التَّشَبُّثِ بِأَذْيالِ عَفْوِكَ، وَاَحْوَجَتْنِى الْخَطايا اِلَى اسْتِفْتاحِ اَبْوابِ صَفْحِكَ وَدَعَتْنِى الاِساءَةُ اِلَى الاِناخَةِ بِفِناءِ عِزِّكَ، وَحَمَلَتْنِى الَْمخافَةُ مِنْ نِقْمَتِكَ عَلَى الَّتمَسُّكِ بِعُرْوَةِ عَطْفِكَ، وَما حَقُّ مَنِ اعْتَصَمَ بِحَبْلِكَ اَنْ يُخْذَلَ، وَلا يَليقُ بِمَنِ اسْتَجارَ بِعِزِّكَ اَنْ يُسْلَمَ اَوْ يُهْمَلَ، اِلهٰي فَلا تُخْلِنا مِنْ حِمايَتِكَ وَلا تُعْرِنا مِنْ رِعايَتِكَ، وَذُدْنا عَنْ مَوارِدِ الْهَلَكَةِ، فَاِنّا بِعَيْنِكَ وَفي كَنَفِكَ وَلَكَ، اَسْأَلُكَ بِأَهْلِ خاصَّتِكَ مِنْ مَلائِكَتِكَ وَالصّالِحينَ مِنْ بَرِيَّتِكَ اَنْ تَجْعَلَ عَلَيْنا واقِيَةً تُنْجينا مِنَ الْهَلَكاتِ، وَتُجَنِّبُنا مِنَ الآفاتِ، وَتُكِنُّنا مِنْ دَواهِي الْمُصيباتِ، وَاَنْ تُنْزِلَ عَلَيْنا مِنْ سَكينَتِكَ، وَاَنْ تُغَشِّيَ وُجُوهَنا بِأَنْوارِ مَحَبَّتِكَ، وَاَنْ تُؤْوِيَنا اِلى شَديدِ رُكْنِكَ، وَاَنْ تَحْوِيَنا في  اَكْنافِ عِصْمَتِكَ، بِرَأفَتِكَ وَرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .

Bismillahirrahmanirrahim

Ey Allah’ım! Ey sığınanların sığınağı, ey iltica edenlerin melcei, et helak olanları kurtaran, ey zavallıların koruyucusu, ey yoksullara merha-met eden, ey çaresizlere icabet  eden, ey fakirlerin hazinesi, ey kırılanları  onaran, ey korkanların korucusu, ey üzüntülerin imdadına yetişen, ey mültecilerin kalesi, eğer Sinin izzetine sığınmazsam, kime sığnayım,  eğer Senin kudretine iltica etmezsem kime iltica edeyim. Günahlar, Senin affına sığınmaya beni mecbur etmiştir; hatalar, Senin bağış kapını çal-maya beni muhtaç etmiştir, çirkin iş yapmak Senin izzet dergahına çökmeye beni sevketmiştir; cezandan korkmak beni, Senin şefkat ipine sa-rılmaya sürüklemiştir. Senin şefkat ipine sarılanın rezil olması hak değildir; Senin izzetine sığınanı terkedilmesi veya kendi başına bırakılması layık değildir.

İlahi; himayeni bizden esirgeme; gözetmenden bizi mahrum bırakma, bizi helak yerlerinden çıkar. Çünkü biz Senin gözün önünde, Senin himayende ve Senin içiniz. Meleklerin katına yakın olanların hakkına; ve yarattıklarından salih olanların hakkına bize, bizi tehlikelerden kurtaracak muhafızlar kılmanı bizi afetlerden uzaklaştırmanı, bizi büyük müsübetler-den korumanı, gönüllerimize huzur indirmeni, yüzlerimizi muhabbet nur-larında örtmeni, bizi sağlam desteğine sığındırmanı, bizi ismet sığına-ğında toplamanı (yer veresin) istiyoruz; kendi ra’fet ve rahmetin hürmeti-ne; ey merhametlilerin en merhametlisi!

e>