Her kim Allah’a güvenirse Allah ona sevinç ve mutluluk verir ve her kim de Allah’a tevekkül ederse Allah ona işlerinde kifayet eder/yeter. (Bihar’ul Envar, c.78, s.79) İmam Muhammed Taki (a.s)

Yeryüzünün En Üstün Yaratığı

Yeryüzünün En Üstün Yaratığı

Soru

Allah Teâlâ’nın varlık âleminde bizim bilmediğimiz başka varlıkları yarattığı konusu da göz önüne alınırsa acaba insan yeryüzünde mi en üstün yaratıktır, yoksa bütün âlemde mi? Acaba Allah’ın insandan daha üstün bir varlığı yaratması mümkün müdür?

Kısa Cevap

Bize göre insan, varlık âleminde -ister yerde olsun ister gökte- bütün varlıkların en üstünüdür. Biz bunu insanın yaratılışı hakkındaki âyet ve hadislerden anlıyoruz. İnsanın üstün olmasının nedeni onun sahip olduğu şu özelliklerdir: 1- İlahi bir ruha sahip olması, 2- Meleklerin secde ettiği varlık olması, 3-Yaratılışın ve varlığın özü olan Hz. Muhammed’in (s.a.a) insan olması.

İnsandan daha üstün bir varlığın yaratılması felsefeye göre zati olarak imkânsız değilse de yukarıda saydığımız özelliklerden dolayı böyle bir şeyin olması uzak bir ihtimaldir.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için bir kaç noktaya dikkat çekmek istiyoruz:

1-İnsan âlemdeki bütün varlıklar hakkında tam bir bilgiye sahip değildir ama insan vahiy, Peygamberler (a.s) ve Masum İmamlar’ın (a.s) verdiği bilgilerle çeşitli varlıklar ve insanın konumu ve derecesi hakkında bilgiler elde edebilir. Örnek olarak şu rivayete dikkatinizi çekmek istiyoruz:

Abdullah b. Sinan diyor ki: “İmam Sâdık’a (a.s) ‘Melekler mi üstündür yoksa Âdemoğulları mı?’ diye sorduğumda cevap olarak Hz. Ali’nin (a.s) şu sözünü aktardı: “Allah meleklere şehvetsiz akıl verdi, hayvanlara da akılsız şehvet. İnsana ise aklın yanında şehvet de vermiştir. Eğer insanın aklı, şehvetine galip gelirse meleklerden de üstündür ama şehveti aklına üstün gelirse hayvandan da aşağıdır.” [1]

2-İnsanın yerde ve gökte olan bütün varlıkların en üstünü olduğuna inanıyoruz. Biz bunu âyet ve hadislerden çıkarmaktayız. Bu üstünlüğün nedeni insanın sahip olduğu özelliklerden dolayıdır. Aşağıda bu özelliklere kısaca işaret ediyoruz:

a) İnsanın önemli özelliklerinden ilki onun ilahi bir ruha sahip olmasıdır. Bu özellik yalnızca insana özgüdür. Kur’an buyuruyor:

“Onun yaratılışını tamamlayıp kemale getirerek ruhumdan üfürünce…”[2]

b) Melekler insanın karşısında secde ettiler:

“Hani meleklere Âdem’e secde edin demiştik… bütün melekler secde etmişlerdi…”[3]

c) Yeryüzünde Allah’ın halifesi olmak, insanı melekler, cinler gibi diğer varlıklardan ayıran başka bir özelliğidir:

“Hani rabbin meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti…”[4]

d) İnsanın bir başka özelliği, onun yaratılışın asıl hedefi olmasıdır. Gerçekte başka varlıkların yaratılışı insan ve onun faydalanması içindir:

“Göklerde ve yeryüzünde ne varsa ram etmiştir size…”[5]

“Ey Ademoğlu! Varlıkları senin için yarattım, seni de kendim için.” [6]

Bunun nedeni belki de insanda, âlemin en aşağı mertebesinden yani tabiat âleminden, en üstün mertebe olan rüşd mertebesi yani fena fillah mertebesine çıkma gücünün olmasıdır.

e) Yaratılışın özü olan Hz. Muhammed’in (s.a.a) insan oluşu, insanın melekler, cinler vs. varlıklardan üstün olduğuna en büyük delildir.

Yaptığımız açıklamalardan anlaşıldı ki, insan bütün âlemin en üstün varlığıdır. Allah Teâlâ, Bakara Sûresinde meleklerle konuşmasını anlatırken Âdem’in (a.s) yaratılış nedeni ve sürecine şöyle değinmektedir:

“Hani rabbin meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti…”[7]

Halife Arapça’da, “kendisinin üstünde kimsenin olmadığı imam”a denir. Dolayısıyla Allah-u Teâlâ, insana bu lakabı vermekle onun yeteneklerini var olan ve var olacak her şeyden üstün etmiştir. Eğer Yüce Allah Âdem’den daha üstün birini yaratmak isterse insanın bu makamdan (halifetullah’tan) azledilmesi gerekir.

Öte yandan insanların içinde, yaratılışın özü ve varlık âleminin doruğu Hz. Muhammed (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) vardır. Dolayısıyla Allah’ın insandan daha üstün bir varlık yaratacağı uzak bir ihtimaldir.

–—


[1]     Vesailu’ş-Şia, c. 15, s. 209.

[2]     Hicr, 29.

[3]     Bakara, 34.

[4]     Bakara, 30.

[5]     Casiye, 13.

[6]     İlmu’l-Yakin, c. 1, s. 381.

[7]     Bakara, 30.