Kur’an-ı Kerim’in Adı
Soru
Kur’an-ı Kerim’in adı ne zamana kadar mushaf olarak kaldı ve ne zamandan sonra Kur’an denilmeye başlandı?
Kısa Cevap
Kur’an-ı Kerim’in adı daha başlangıçtan Kur’an idi. Zira Kur’an’ın kendisinde de bu isimle anılmıştır. O zaman soruyu şöyle sormak lazım: Kur’an’a ne zamandan beri mushaf denilmeye başlandı?
Mushaf, sahabelerin zamanından beri lugat anlamıyla, yani ciltli (iki kapak arasındaki) kitap olarak Kur’an için kullanılmıştır. Mushaf, Ehl-i Beyt’in (a.s) literatüründe de lugatteki anlamıyla kullanılmıştır. Bir rivayette İmam Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor:
“Kur’an’ı mushafın yüzünden okumak, gözden daha fazla faydalanmaya ve ebeveynin –kâfir de olsalar- azabının azalmasına neden olur.”
Ayrıntılı Cevap
Yukarıda söylendiği üzere Kur’an-ı Kerim’in adı daha başlangıçta Kur’an idi. Nitekim kimi âyetlerde bu isimle anılmıştır.[1] Öyleyse soru şöyle sorulsa daha iyi olacaktır: Bu kitaba ne zamandan beri mushaf denilmeye başlandı?
Mushafın lugatteki manası “üzerine yazı yazılan şey”[2] olup, iki kapağın arasında olan demektir.[3] Mushaf, sahifenin çoğulu olan “suhuf”tan türemiştir. Dolayısıyla ister Kur’an olsun ister başka şey, iki kapağın arasında olan ciltli kitaba mushaf denmektedir. Kur’an-ı Kerim’de de semavî kitaplara mushaf değil “suhuf” denmiştir.[4]
Sahabenin Literatüründe Mushaf
Sadr-ı İslam’ın meselelerinden birisi, Kur’an’ın toplanma meselesiydi. Bu mesele hakkında çeşitli görüşler vardır. Kimine göre Kur’an, Peygamber (s.a.a) hayattayken toplanmıştır, kimine göre de Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra. Kur’an’ın Peygamber (s.a.a) hayattayken toplandığı kesindir. Sahabenin döneminde ise kapsamlı biçimde ve bir mushafta toplanması söz konusuydu.
Tarihî kaynaklarda ikinci halife Ömer’in, bir kişiyi Ubey bin Kaab’ın yanına gönderip “Kur’an’ı mushafta toplamak istiyorum, yanında Kur’an’dan ne varsa gönder” dediği nakledilmiştir.[5]
Buharî, sahabe olan Zeyd b. Sabit’ten şöyle rivayet ediyor: “Zeyd diyor ki: Halife Ebubekir benden Kur’an’ı toplamamı istediğinde Kur’an’ın tümünü topladım. Ebubekir, yanında toplanmış sahifeler (Suhuf) olduğu halde öldü. Ömer’in zamanında da onlar vardı. Ömer’den sonra kızı Hafsa’nın eline geçtiler.”[6]
Bütün bunlardan mushafın, sahabenin döneminde lugatteki anlamıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır.[7] Yani Kur’an’dan daha genel bir manada kullanılmıştır. Bazı sahabelerin Kur’an’ı sahifelerde topladığı ve bunların kendi adlarıyla meşhur olduğu yine tarihlerde yazılıdır. Örneğin: Mushaf-ı Aişe, Mushaf-ı Hafsa, Mushaf-ı Ubey b. Kaab vs. gibi. Bütün bu mushaflar Resulllah’ın (s.a.a) vefatından sonra bu isimlerle tanınmıştır.
Ehl-i Beyt’in Literatüründe Mushaf
Mushaf, Ehl-i Beyt’in literatüründe lugatteki anlamıyla kullanılmıştır. İmam Sâdık’ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir:
“Kur’an’ı mushafın yüzünden okumak, gözden daha fazla faydalanmaya ve ebeveynin –kafir de olsalar- azabının azalmasına neden olur.”[8]
Rivayette mushafın lügatteki anlamıyla kullanıldığı bellidir. Zira İmam’ın (a.s) “Kur’an’ı Kur’an’ın yüzünden okuyun” demesinin bir manası olmaz.
İmamiye mezhebinde Hz. Fatıma’nın mushafı da meşhurdur. Bu, Kur’an değildir. İmam Sâdık (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor:
“Andolsun Allah’a o mushaf Kur’an değildir.”[9]
Buna göre mushaf kelimesinin, mevcut Kur’an’lardan tek nüsha şeklinde çıkarılmasından sonra (3. Halifenin dönmende) Kur’an’a isim olarak verildiğini söyleyebiliriz.
[1] Vakıa, 77.
[2] İbn Manzur, Lisanu’l-Arap, c.9, s.186, Daru’s-Sadr, Beyrut, h.k. 1414.
[3] Ragıb İsfahanî, el-Müfredat fi Garibi’l-Kur’an, s.476, Daru’l-İlim, Dimeşk, h.k. 1412.
[4] Â’la, 19.
[5] Meclisî, Biharu’l-Envar, c.44, s.101.
[6] Muhammed b. İsmail Buharî, Sahih-i Buharî, Kur’an’ın faziletleri bölümü, Kur’an’ın toplanması bâbı, c.16, s.467, 4986. hadis, Mısır Vakıflar Bakanlığı Yayınları.
[7] Bu konuda başka hadisler görmek için Sahih-i Buharî, c.16, s.467’ye bakabilirsiniz.
[8] Muhammed b. Yakup Kuleynî, el-Kâfi, c.2, s.613. Bu sayfada Kur’an’a Mushaf denmesi bâbı vardır.
[9] Meclisî, a.g.e. c.26, s.45.