Dost en yakın akrabadır. Gurer’ul Hikem, 674 İmam Ali (a.s)

Al-i Yasin Ziyareti

Al-i Yasin Ziyareti

Muhsin Farahmand
Mehdi Semavati
Muhammed Hucirat

 

سَلامٌ عَلي آلِ ياسين
اَلسَّلامُ عَلَيكَ يا داعيَ اللهِ وَ ربّانيَّ آياتِه اَلسَّلامُ عَلَيكَ يا بابَ اللهِ وَ ديّانَ دينِه اَلسَّلامُ عَليكَ يا خَليفةَ اللهِ وَ ناصِرَ حَقِّه
اَلسَّلامُ عَليكَ يا حُجَّةَ اللهِ وَ دليلَ إرادَتِه اَلسَّلامُ عَليكَ يا تاليَ كِتابِ اللهِ وَ تَرجُمانَه اَلسَّلامُ عَلَيكَ في آناءِ لَيلِكَ وَ أطرافِ نَهارِك
اَلسَّلامُ عَلَيكَ يا بَقيَّةَ اللهِ في أرضِه اَلسَّلامُ عَلَيكَ يا ميثاقَ اللهِ الَّذي أخَذَهُ وَ وكَّدَه اَلسَّلامُ عَليكَ يا وَعدَ الله الَّذي ضَمِنَه
اَلسَّلامُ عَلَيكَ أيُّهَا الْعَلَمُ الْمَنصوبُ وَ الْعِلمُ الْمَصبوب وَ الْغَوثُ وَ الرَّحمَةُ الواسِعَة وَعداً غَيرَ مَكذوب
اَلسَّلامُ عَليكَ حينَ تَقوم السَّلامُ عَليكَ حينَ تَقعُد السَّلامُ عَليكَ حينَ تَقرءُ وَ تُبيِّن اَلسَّلامُ عَلَيكَ حينَ تُصَلّي وَ تَقنُت
اَلسَّلامُ عَلَيكَ حينَ تَركَعُ وَ تَسجُد اَلسَّلامُ عَلَيكَ حينَ تُهَلِّلُ وَ تُكَبِّر اَلسَّلامُ عَلَيكَ حينَ تَحمَدُ وَ تَستَغفِر
اَلسَّلامُ عَلَيكَ حينَ تُصبِحُ وَ تُمسي اَلسَّلامُ عَلَيكَ في الَّليلِ إذا يَغشي وَ النَّهارِ إذا تَجَلّي اَلسَّلامُ عَليكَ أيُّهَا الإمامُ المَأمون
اَلسَّلامُ عَلَيكَ إيُّهَا الْمُقَدَّمُ الْمَأمول اَلسَّلامُ عَلَيكَ بِجَوامِعِ السَّلام
اُشهِدُكَ يا مَولاي أنّي اَشهَدُ أن لا إلهَ إلاّ الله وَحدَهُ لا شَريكَ لَه وَ اَشهَدُ أنَّ مُحَمَّداً عَبدُهُ وَ رَسولُه لا حَبيبَ إلاّ هُوَ وَ أهلُه
وَ اُشهِدُكَ يا مَولاي اَنَّ عليّاً أميرَ‌المُؤمِنينَ حُجَّتُه وَ الْحَسَن حُجَّتُه وَ الْحُسينَ حُجَّتُه وَ عَليَّ بنَ الْحُسينِ حُجَّتُه
وَ مُحَمَّدَ بنَ عَليٍّ حُجَّتُه وَ جَعفَر بنَ مُحَمَّدٍ حُجَّتُه وَ موسَي بنَ جَعفَرٍ حُجَّتُه وَ عَليَّ بنَ موسي حُجَّتُه وَ مُحَمَّدَ بنَ عَليٍّ حُجَّتُه
وَ اَشهَدُ اَنَّكَ حُجَّةُ الله أنتُم الأوَّلُ وَ الآخِر وَ أنَّ رَجعَتَكُم حَقٌّ لا رَيبَ فيها يَومَ لايَنفَعُ نَفساً ايمانُها لَم‌تَكُن آمَنَت مِن قَبل
اَو كَسَبَت في ايمانِها خَيراً وَ أنَّ الْمَوتَ حَقّ وَ أنَّ ناكِراً وَ نكيراَ حَقّ وَ اَشْهَدُ اَنَّ النَّشرَ حَقّ وَ البَعثَ حَقّ
وَ اَن الصِّراطَ حَقّ وَ المِرصادَ حَقّ وَ الميزانَ حَقّ وَ الْحََشرَ حَقّ  وَ الحِسابَ حَقّ وَ الْجَنَّةَ وَ النّارَ حَقّ
وَ الوَعدَ وَ الوَعيدَ بِهِما حَقّ يا مَولايَ شَقِيَ مَن خالَفَكُم وَ سَعِدَ مَن أطاعَكُم
فَاشْهَدْ عَلي ما أشهَدتُكَ عَلَيه وَ أنَا وَليٌّ لَكَ بَريءٌ مِن عَدُوِّك فَالحَقُّ ما رَضيتُموهوَ الباطِلُ ما أسخَطتُموه وَ الْمَعروفُ ما أمَرتُم بِه
وَ الْمُنكَرُ ما نَهَيتُم عَنه فَنَفسي مُؤمِنَةٌ بِالله وَحدَهُ لا شَريكَ لَه وَ بِرَسولِه وَ بِأميرِالمُؤمِنينَ وَ بِكُم يا مَولاي أوَّلِكُم وَ آخِرِكُم
وَ نُصرَتي مَعَدَّةٌ لَكُم وَ مَوَدَّتي خالِصَةٌ لَكُم
آمينَ آمين

“Selam olsun Al-i Yasin’e (Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine); selam olsun sana ey Allah’ın davetçisi ve ayetlerinin mazharı (Hz. Mehdi); selam olsun sana ey Allah’ın rahmet kapısı ve O’nun dininin koruyucusu; selam olsun sana ey Allah’ın halifesi ve hakkın yardımcısı; selam olsun sana ey Allah’ın hücceti ve iradesinin (rızasının) kılavuzu.
  Selam olsun sana ey Allah’ın kitabını okuyan ve onu açıklayan; selam olsun sana gece ve gündüz saatlerinde; selam olsun sana ey Allah’ın yeryüzündeki son hücceti; selam olsun sana ey Allah’ın ruhlar aleminde kullardan aldığı ve sağlamlaştırdığı ahdi; selam olsun sana ey Allah’ın kefil olduğu vaadi. Selam olsun sana ey dikilmiş bayrak, bağışlanmış ilim, halkın sığınağı, Allah’ın geniş rahmeti ve kesin olan vaadi.
  Selam olsun sana kalktığında ve oturduğunda, selam olsun sana (Kur’an) okuyup açıkladığında, namaz kılıp ve kunut tuttuğunda, rüku ve secde ettiğinde; selam olsun sana la ilahe illallah ve Allah-u Ekber dediğinde, selam olsun sana, hamt ettiğinde ve mağfiret dilediğinde; selam olsun sana sabahladığında ve akşamladığında; selam olsun sana gecenin karanlığında ve gündüzün aydınlığında.
  Selam olsun sana ey güven kaynağı İmam; selam olsun sana her halinde ey ümit kaynağı olan öncü.
 
Ey velim. Sen şahit ol ki, şüphesiz ben Allah’tan başka bir ilahın olmadığına, O’nun tek olup ortağı bulunmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, ondan ve Ehl-i Beyt’inden başka bir habibim olmadığına tanıklık ediyorum.
  Sen ey velim! Sen şahit ol ki, Emir-ul Müminin Ali, Hasan, Hüseyn, Ali b. Hüseyn, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali Allah’ın hüccetleridir; (ben buna şahadet ediyorum) senin de Allah’ın hücceti olduğuna şahadet ediyorum.
  Yine şahadet ediyorum ki, ölüm haktır, nekir ve münker haktır, (öl-dükten sonra) haşir olmak haktır, sırat haktır, mizan (terazi) haktır, dirilmek haktır, hesap haktır, cennet ve cehennem haktır, cennetle müjdelenmek ve cehennemle korkutulmak haktır.
  Ey velim! Sizinle muhalefet eden bedbaht olmuştur, size itaat eden mutluluğa ermiştir. Öyleyse seni şahit kıldığım şeyde tanıklık et. Ben senin dostunum, düşmanından uzağım. Sizin razı olduğunuz şey haktır, sevmediğiniz şey batıldır, emrettiğiniz şey maruftur (iyi ameldir) ve sakındırdığınız şey ise münkerdir.
  Ey velim! Ben ortağı olmayıp tek olan Allah’a, O’nun elçisine (Peygambere), Emir-ul Müminin’e ve sizin hepinize evvelinizden sonuncunuza dek iman etmişim, yardımım sizin için hazırdır, dostluğum size halistir. Amin; ya Rabbel alemin. (Ya Rab! Bu dualarımı kabul buyur).”

Bu Ziyaretten Sonra Okunan Dua ;

اَللّهُمَّ اِنّي أسألُكَ أن تُصَلّيَ عَلي مُحَمَّدٍ نَبيِّ رَحمَتِك وَ كَلِمَةِ نورِك وَ أن تَملأ قَلبي نورَ‌اليَقين وَ صَدري نورَ ‌الإيمان
وَ فِكري نورَ ‌النّيّات وَ عَزمي نورَ ‌العِلم وَ قُوَّتي نورَ ‌العَمَل وَ لِساني نورَ‌ الصِّدق
وَ ديني نورَ البَصائِرِ مِن عِندِك وَ بَصَري نورَ ‌الضّيا‌ء وَ سَمعي نورَ ‌الحِكمَة وَ مَوَدَّتي نورَ المُوالاةِ لِمُحَمَّدٍ وَ آلِهِ عَلَيهِمُ السَّلام
حَتّي ألقاكَ وَ قَد وَفَيتَ بِعَهدك وَ ميثاقِك فَتُغشّيَني رَحمَتَك يا وَليُّ يا حَميد  اَللّهُمَّ صَلِّ عَلي مُحَمَّدٍ حُجَّتِكَ في أرضِك
وَ خَليفَتِكَ في بِلادِك وَ الدّاعي إلي سَبيلِك وَ القائِمِ بِقِسطِك وَ الثّائِرِ بِأمرِك وَليِّ الْمُؤمِنين وَ بَوارِ الكافِرين
وَ مُجَلّي الظُّلمَة وَ مُنيرِ الْحَقّ وَ النّاطِقِ بِالحِكمَةِ وَ الصِّدق وَ كَلِمَتِكَ التّامَّة في أرضِك اَلْمُرتَقِبِ الْخائِف
وَ الوَليِّ النّاصِح سَفينَةِ النَّجاة وَ عَلَمِ الْهُدي وَ نورِ أبصارِ الْوَري وَ خَيرِ مَن تَقَمَّصَ وَ ارْتَدي وَ مُجَلّي الْعَمي
اَلَّذي يَملَأ الأرضَ عَدلاً وَ قِسطاً كَما مُلِئَتْ ظُلماً وَ جَورا إنَّكَ عَلي كُلِّ شَيءٍ قَدير اَللّهُمَّ صَلِّ عَلي وَليِّكَ وَ ابنِ أوليائِك
اَلَّذينَ فَرضتَ طاعَتَهُم وَ أوجَبْتَ حَقَّهُم وَ أذهَبْتَ عَنهُم الرِّجس وَ طَهَّرتُم تَطهيراً اَللّهُمَّ انْصُرهُ وَ انْتَصِر بِه لِدينك
وَ انْصُر بِهِ أولياءَ‌كَ وَ أولياءَه وَ شيعَتَهُ وَ أنصارَه وَ اجعَلنا مِنهُم اَللّهُمَّ أعِذْهُ مِن شَرِّ كُلِّ باغٍ وَ طاغ
وَ مِن شَرِّ جَميعِ خَلقِك وَ احْفَظْهُ مِن بَيْنِ يَدَيهِ وَ مِن خَلْفِه وَ عَن يَمينِهِ وَ عَن شِمالِه وَ احْرُسهَ وَ امْنَعهُ مِن أن يُوصَلَ إلَيهِ بِسوء 
وَ احْفَظْ فيهِ رَسولَكَ وَ آلَ رَسولِك وَ أظهِر بِهِ الْعَدل وَ أيِّدْهُ بِالنَّصر وَ انْصُر ناصِريه وَ اخْذُل خاذِليه
وَ اقْصِمْ قاصِميه وَ اقْصِم بِهِ جَبابِرَةَ الكُفر وَ اقتُل بِهِ الْكُفّارَ وَ الْمُنافِقينَ وَ جَميعَ الْمُلحِدين  حَيثُ كانوا مِن مَشارِقِ الأرضِ وَ مَغاربِها بَرِّها وَ بَحرِها وَ امْلَأ بِهِ الأرضَ عَدلاً وَ أظهِر بِه دينَ نَبيَّكَ صَلَّي اللهُ عَلَيهِ وَ آلِه  وَ اجعَلني اللّهُمَّ مِن أنصارِهِ وَ أعوانِه
وَ أتباعِه وَ شيعَتِه وَ أرِني في آلِ مُحَمَّدٍ عَلَيهِمُ السَّلامُ ما يَأمَلون وَ في عَدُوِّهِم ما يَحذَرون اِلهَ الْحَقِّ آمين
يا ذَا الْجَلالِ وَ الإكرام  يا أرحَمَ الرّاحِمين

“Allahım, rahmetinin Peygamberi ve nurunun kelimesi olan Muhammed’e rahmet et. Kalbimi yakin, göğsümü iman, fikrimi sebat, azmimi ilim, kuvvetimi amel, dilimi doğruluk, dinimi katından olan basiret, gözümü ışık, kulağımı hikmet, dostluğumu Muhammed ve Âl-i Muhammed’e dostluk ve velayet nuruyla doldur; ki sana kavuşarak ahd ve misakına vefa etmiş olayım da rahmetin beni sarmış olsun; Ey Mevla! Ey övülmüş!
  Allahım! Yeryüzündeki hüccetin, beldelerinde halifen, halkı senin yoluna çağıran, adaleti uygulamaya davet eden, halkı emrine sevk eden, mü’minlerin velisi olan, kafirleri yok eden, karanlıkları aydınlatan, hakkı aşikar kılan, hikmet ve doğruyla konuşan, yeryüzündeki kelimen olan, korkarak emrini bekleyen, şefkatli veli, kurtuluş gemisi, hidayet nişanesi, ve halkın gözünün nuru olan ve (İmamet) ridasını giyen, üzüntüleri gideren, dünyayı zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adaletle dolduracak olan Muhammed b. Hasan’a (Hz. Mehdi’ye) özel rahmetinle rahmet eyle. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
 
Allahım, evliyanın soyundan olan Veline salat gönder; o evliya ki, on-ların itaatini farz ettin, onların hakkını gerekli kıldın, pisliği onlardan giderdin ve onları arındırdın. Allahım, ona yardımda bulun, onunla dinine yardım et, yine onunla dostlarına, Şiilerine ve yardımcılarına yardım et; bizi de onun yardımcılarından kıl.
  Allahım, onu, her azgının şerrinden ve bütün yaratıklarının şerrinden koru. Onu önünden, arkasından, sağından, solundan koru. Onu gözet, kötü bir şeyin ona ulaşmasına engel ol, onun vasıtasıyla Peygamberini ve Peygamberinin Ehl-i Beyt’ini (onların ortaya koyduğu mektebi) koru, onunla adaletini aşikâr kıl, onu yardımınla destekle; ona yardım edene yardımda bulun, yardımlarını ondan kesenleri yardımcısız bırak; onunla küfrün ele başlarını yok et; onun vasıtasıyla, yeryüzünün doğusunda ve batısında, karasında ve denizindeki kafir ve münafıkları ortadan kaldır, onun vesilesiyle yeryüzünü adaletle doldur ve Peygamberin olan Muhammed’in dinini aşikar et.
 
Allahım! Beni, onun yardımcı, Şia ve takipçilerinden kıl; Al-i Muhammed’in arzu ettikleri ve düşmanlarının korktukları şeyi (İmamımızın zuhuruyla) bana göster; ey celal ve kerem sahibi ve rahmet edenlerin en merhametlisi olan Allah, duamı kabul buyur.”