Allah Sevgisi
İnsan gönlünün idrak edip varabileceği en yüce ve kutsal duygu Allah sevgisidir. İyilik güzellik ve kemali sevmek insanın fıtratına koyulan bir şeydir. Sonsuz güzellik ve kemal ise Hak Teala'ya mahsustur. O'nda hiç bir kusur ve eksiklik mevcut değildir. O iyiliklerin kemal ve güzelliklerin kaynağıdır; herkesin sahip olduğu her türlü iyilik ve güzellik O'ndadır. İnsanın kalbinde iman nuru tecelli edip Hak Teala'nın, bütün kemallerin, güzelliklerin ve iyiliklerin kaynağı olduğuna yakin ederse, onu her şeyden daha çok sever. Bu yakin ne kadar güçlü ve şiddetli olursa Allah sevgisi ve aşkı da o kadar güçlü olur. Nitekim Peygamberler, İmamlar ve Allah'ın velileri yakinleri herkesten daha fazla olduğu için herkesten daha çok Allah'a aşıktırlar ve O'nun yolunda her türlü çileye katlanmaya razı olurlar. Evet gerçek müminler, Allah'ı her şeye tercih edip O'nun rızasını kazanmayı en büyük hedef olarak seçerler. Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
''İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bu eş ve ortakları) Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgisi ise, daha güçlüdür.'' (Bakara, 165)
Yine Tevbe suresinde Allah-u Teala şöyle buyurmuşlardır:
''(Ey Resulüm), deki: Eğer babalarınız çocuklarınız, eşleriniz, akrabalarınız, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resulünden ve onun yolunda cihat etmekten size daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleye durun Allah fasıkları hidayet etmez.'' (Tevbe, 24)
Evet Allah sevgisi Resulullah'ın şu mübarek sözünde en güzel şekilde tecelli etmiştir: ''Allah-u Teala benim göz nurumu namazda koymuştur. Allah aç olan birisine yemeği, susuz olan birisine de suyu sevdirdiği gibi namazı da bana sevdirmiştir: ne var ki aç, yemeği yediği zaman yemeğe, susuz, suyu içtiği zaman suya doyar, ama ben namaza hiçbir zaman doymam!''
Yine bir başka Allah aşığı olan Hz. Emir-ül Mu'minin Ali (a.s)'nin Kumeyl duasındaki şu cümlesine dikkat edin: ''Rabbim eğer beni cehenneme götürürsen, azap ateşinin hararetine dayansam bile, senden ayrılmaya nasıl dayanırım?!''
Veya secde edenlerin seyidi ve ibadet edenlerin ziyneti olan İmam Zeynelabidin (a.s) şu münacatına kulak verin: ''İlahi, senin muhabbetinin tadını tadan birisi başkasını nasıl isteyebilir ve senin yakınlığına ünsiyet kuran-alışan, senden nasıl ayrılabilir?!''
''Ey isteyen kalplerin temennisi ve ay sevenlerin en büyük arzusu, senden muhabbetini ve seni sevenlerin muhabbetini diliyorum.''
İmam Sadık (a.s) ise şöyle münacat ediyor Rabbiyle: ''Ey benim efendim, ben senin sevgine açım, doyamam. Ah, ne kadar arzuluyorum ben görmediğim halde beni gören Rabbimi!''
Yine bir hadisinde şöyle buyuruyor İmam Sadık (a.s): ''Kalp Allah'ın haremidir, Allah'ın haremine Allah'tan gayrısını yerleştirme!''
Evet gerçek bir mümin, Allah sevgisine hiçbir şeyi tercih edemez. Başka sevgiler eğer bu sevgi doğrultusunda olur veya en azından bu sevgiye mani olmazsa sakıncasızdır. Onun için biz Resulullah'ı, Ehl-i Beyti'ni, imamları, Allah'ın velilerini seviyoruz. Zira Allah da onları seviyor; onları sevmek Allah'ı sevmektir. Çoluk çocuk sevgisi, mal mülk sevgisi de eğer Allah'ın rızası doğrultusunda olursa, yani Allah sevgisine engel olmaz veya Allah'ın emirlerine engel olmazsa, makul bir derecede sakıncasızdır ve tabidir. Fakat gerektiğinde diğer bütün sevgiler Allah sevgisine ve onun rızasına feda edilmelidir.
ALLAH SEVGİSİNİN ÖLÇÜSÜ
Allah-u Teala, kendi sevgisinin ölçü ve alametinin Resulullah'a uymak onun emirlerine itaat etmek olarak belirlemiştir.
''Deki (ey Müslüman'lar), eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ve itaat edin ki Allah ta sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.'' (Ali İmran, 31)
Resulullah'ın zamanında ona itaat etmek, Allah sevgisinin alameti ise, Resulullah'tan sonra da onun gerçek halifeleri olan Ehl-i Beyti'ne uymak ve onlara itaat etmek, Allah sevgisinin gerçek ölçüsüdür. Bunu da Resulullah (s.a.a) muhtelif hadislerinde beyan etmiştir ki, bunların en önemlisi 'Sekalayn' hadisidir ki Resulullah ölümü yaklaştığında şöyle buyurmuştur:
''Ben, sizin aranızda iki ağır emanet bırakıp gidiyorum; biri Allah'ın kitabı diğeri itretim olan Ehl-i Beytim'dir. Onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıklığa düşmezsiniz. Bu ikisi Kevser havuzu başında bana varıncaya kadar birbirinden asla ayrılmazlar. Bakın görün onlara nasıl davranacaksınız.''
Bu hadis Şia kaynaklarının yanı sıra bir çok Ehl-i Sünnet kaynaklarında da nakledilmiştir.
Yine buyurmuştur:''Her şeyin bir temeli vardır, İslam'ın temeli de ben ve Ehl-i Beytim'i sevmektir.''