Allah’ın hoşnutluğu babanın hoşnutluğundadır ve Allah’ın hoşnutsuzluğu ise babanın hoşnutsuzluğundadır. et-Terğib ve’t-Terhib, 3/322/30 Hz. Muhammed (s.a.a)

Aydınlık Baharı

Aydınlık Baharı

KADİR AKARAS

Oruç tutmak; içsel savaşı verip, zorlu dış savaşlara hazırlanmaktır.

Ramazan ise; öğrenmek için bir sınıf.

Toplumun kalbinde bir sınıf…

Öğretmenleri, tüm peygamberler.

Öğrencileri ise, tüm insanlar.

Kitabı, Kur'ân'dır bu sınıfın.

Yaratıcının sözü ve onun emriyle kurulan bir sınıf.

Cehalet pençesinden kurtulmanın yollarını öğrenmeli öğrenciler.

Hayal dünyasından çıkıp, rüyalar gafletinden ayrılıp, gerçek kurtuluş yoluna erişmenin yollarını kat etmeli insanlar.

Acımasız zalimlerin sömürü zincirlerini kırıp, insanlığın özgür dünyasına ulaşmalı öğrenciler.

Bu savaşın askerleri, halk kitlesi.

Komutanları ise, insanlığın yiğit erleri…

Ramazan vahiy ayıdır.

Halkın aydınlık baharıdır Ramazan.

Özgür düşüncenin nevruzudur, yeni günüdür.

Bayramı ise, bir devrimdir.

Baharın toprağı canlandırıp kuru dallardan çiçek yeşertip ölü toprağa hayat verdiği gibi,

Ramazan da ölü kalpleri diriltip kurak beyinlerden fikir çiçekleri filizlendiren devrimin adıdır.

Vahiy güneşinin soğuk gecelerde karanlık mezarlıklara doğuşudur Ramazan.

İbrahim'in dönüşü, Musa'nın dirilişi, Muhammed'in gönderilişidir; insanın öze dönüşüdür Ramazan.

Bu sınıfın öğrencisi; yapay nefis benliğini, dünyevî sınıf kimliğini ve özü olmayan kişiliğini kıran, bunların esaretinden kurtulan ve gerçek özüyle tanışan bir öğretmen olur sonuçta.

Şimdi bu sınıfa öğrenci olarak gelen sen!

Yemek felsefesini inkâr et!

Et ki, istemek ve olmak felsefesine girebilesin!

Gaflet uykusundan uyan ki, etrafını görebilesin!

Gözlerini aç, yol azığını omuzla, yürümeğe hazır ol!

Yatağını terk et, ayakkabını giy, nefes tazele!

Sabit kıl ayaklarını yere ve yürümeğe başla!

Özgürce yürü!

Uçsuz bucaksız çöller gibi, her niyazdan azat.

Engelleri aşmış, karanlıkları yırtmış güneş gibi, güçlü ve dinamik.

Yanmak ama yakmamak, yürümek ama teslim olmamak ödevindir.

Bir şehit kanı gibi özgür!

Coşkun ve lirik!

Kırılmış bir hançer gibi!

Denizde bir dalga gibi!

Hayalden yüce, hayattan daha gerçekçi!

Bir deniz gibi, bir okyanus gibi!

Ki Ramazan okulunun diplomasıdır Muharrem…

Bu sınıfın öğrencisi olmayan, Muharrem diplomasını alamaz.

Hüseyn'i yalnız bırakanlar, bu sınıfı hiç görmediler ki.

Hüseyn'le olanlar ise, bu sınıfın seçilmişleriydiler.

Bu sınıfta derslerine iyi çalış ki, Hüseyn'i tanıyabilesin!

Muharremde öğrenme fırsatın azdır çünkü.

Ramazan otuz gündür; Aşura bir gün.

Otuz günde çok çalış ki, o bir günde yürüme takatin olsun; tanıma fırsatın, zorluklara göğüs germe azmin ve diploma alma liyakatin olsun…

Ramazan sınıfında iyi çalışmazsan, Yezid'e isyan edecekken, Hüseyn'e karşı gelirsin.

Hakkı tanımalısın, hakkı tüm ruhunla özümsemelisin ki, o gün bu seçimi yapabilesin.

Ben sana ekmek verdim, başkaları yağmaladı.

Sen onları tanı ve kes ellerini ki yağmalamasınlar!

Oturup açlık çekersen, beni ona sebep görme!

Kendinde, güçsüzlüğünde, korkularında ara sebebini!

Yaratıcı'nın azabı, doğanın gazabı olarak görme!

Yeryüzü ilâhlarında ve kendi köleliğinde ara sebepleri!

Kurtuluş ve saadet için sen çalışmalı, ben yardım etmeliyim.

Bir mucize bekleme!

Yağmacıların lütuf ve merhametine inanma!

Sen kendi ellerinle, halkla el ele çalışmalısın ki, doğanın kuralları ve benim yardımımla amacına ulaşabilesin.

Bunun için kendine musallat olamasın ki, düşmanına sulta kurabilesin.

Gecenin yarısı uykunun ağırlığını kır!

Uyan, tembellik ve gevşekliği uzaklaştır kendinden!

Uyan! Yeter artık uyuduğun!

Yatağından kurtul! Ölüm döşeğini bırak ki, ölüm zilletinden kurtulasın!

Uykunun derinliğini gecenin derinliğinde kır!

Aç gözlerini ve üzerine serpilmiş ölü toprağından silkin ve arın!

Ramazanda gece uyanmalısın!

O vakit ki dünyayı karanlığa gömmüşler, herkesi uyutmuşlar, işte o zaman uyanmalısın!

Karanlığı yırtmalı ve geceyi kırmalısın!

Yeryüzünün karanlığa gömülmesini engellemelisin!

Karanlığı aydınlatmalısın!

Her evde bir mum yakılmalı, herkes uyanmalı!

Halk evinde, müezzin minarede geceyi öldürmeli!

Ölümcül sessizliğin çöktüğü sırada, yüksek sesle, en yüksek yerde feryat etmeli, okumalı ezanı!

Yaratıcı'nın tekliğini, insanların özgürlüğünü, şeytanın yok oluşunu haykırmalı, kınamalı ve kırmalı yeryüzünün ilâhlarını.

Ancak müezzin Bilâl olmalı!

O olmazsa, sabah olmaz, güneş doğmaz.

O okursa ezanı, umutsuzluğa kapılma!..

Bak! Her evde bir mum yanıyor!

Bir can, bir kalp yanıyor!

Gök taşı gibi yırtarcasına karanlığı!

Hem aydınlatıyor, hem yanıyor!

Evet, Ramazan yanmayı öğrenmektir…

Düşünebilmeyi öğrenmektir.

Hataları düzeltmek, yanlış düşüncelerden uzaklaşmaktır.

Hedefi ve kıbleyi tanımaktır…

Çünkü bilinçsiz ve hedefsiz yürümek, yorgunluktan başka bir şey kazandırmaz insana.

Bilinç gerek, yol alabilmek için.

Mektebi ve kuralları bilmek gerek.

Oyunları anlayıp bozmak, zamanın şartları ve gereksinimlerini bilmek, düşmanı tanımak, çağın getirdiklerini kavramak gerek.

Zamana ayak uydurabilmek, çağın gerisinde kalmamak gerek.

İslâm'ın bir hedefi olduğunu, bunun sadece iş ve aş değil, bunlarla birlikte insanî erdemler açısından olgunlaşma olduğunu anlamak gerek.

Dünyaya sahip olamadan ahirete sahip olabileceğini düşünme!

Dünya, ahiretin tarlasıdır.

Dünyaya sahip olmakla birlikte İlâhî ahlâka sahip olmalısın!

İnsan gibi insan olmalısın!

Bunun için Kur'ân'ı dikkatle oku!

Resul ve Ehlibeyt'in yolunu tanı!

Tanı ki, çevrenle, milletinle ve ülkenle uyum içinde yaşayabilesin!

Duymadın mı bu ayda bir ayet okumak, diğer aylarda bin ayet okumaya denktir.

Dünyaya açılan pencerene, yani gözüne sahip ol!

Hedefsiz bakma!

Bakışların manalar ifade etsin.

Yüceltsin seni, tabiat manzarasını anlama zirvesine.

Açık, aydın ve keskin olsun bakışların.

Binlerce maske altında saklanan yüzleri görebilsin gözlerin.

Hayat felsefesini kavrayıp, abıhayat sunabilsin bakışların.

Doğa kitabını okuyup anlayabilen bir gözün olsun.

Zaman sınırlarını aşıp, geçmişi ve geleceği bugün gibi görsün gözlerin…

Kulağın açık olmalı, kuzu postundaki kurdun sesini tanımalı.

İblis'in sesini İdris'in sesinden ayırabilmeli.

Aç ve sefillerin acı ve yanık seslerini duyabilmeli kulakların.

Ve doğanın musikisindeki ayet ve mesajları algılayabilmeli…

Dilin, hakkı söylemen gereken yerde konuşabilmeli.

Ve öğrenmeli gereken yerde susmayı.

Yalan ve acı konuşmaktan kaçınmalı.

Halka hizmet ve halkı uyarmak için söylemeli şiirlerini…

Ellerin gerçekleri yazmalı.

Kötülüklere karşı yumruk, öksüzleri okşamak için yumuşacık olmalı…

Şimdi anladın mı oruç tutmanın sadece yememek ve içmemek olmadığı?

Bakmamak, konuşmamak ve dinlememek de yerine göre oruç tutmaktır. Tüm kayıt ve zincirlerden kurtulmaktır oruç tutmak ve Ramazan.

Bunlara gücün yetiyorsa, oruç tutmuş sayılırsın.

Ve oruç tutabilmişsen, bayram edebilirsin.

Ne tuhaf bir sözcüktür "bayram"!

Sahi nedir "bayram"? Hiç düşündün mü?

Bayram; diğer günler gibi bir gün değildir.

Bayram; sevinç günü, tebessüm günü, halk günü ve doğruluk günüdür.

Bir olaydır, bir harekettir halkın lehine.

Bir kıvılcım, bir değişim ve bir devrimdir bayram.

Bayramlarda doğar hayat ve abıhayat olur ölü ve baygın gönüllere.

Bir güneş doğuşudur bayram, donuk düşüncelere.

Ve bayramla başlar yeni hayatlar.

Bayramı olmayan milletlerin tarihi de olmaz, hareket ve tekâmülü de…

Ve her bayram, uçurum ve yıkılışın eşiğine gelindiğinde yaşanır.

İnsanlık yok olmaya yüz tutarken İbrahim'ler, Musa'lar, İsa'lar, Muhammed'ler ve Ali'ler doğar.

Ve bu doğuşlar, bayram olur, hayat olur halk için, insan için…

Ramazanın bitişi de bir bayramdır.

Bencillik girdabında debelenirken, nefsanî arzuların esaretinde kıvranırken, halkın ve hakkın değerlerinden koparken insan, Ramazan doğuverir ölüme yüz tutan insanların gökyüzüne.

Ve kurtarır seni tüm esaretlerden.

Ve Ramazanın bitişi kurtuluş günü olur, bayram günü olur…

Geceler uyumadın, gündüzler yemedin, gözlerin ihanet batağından kurtuldu, kulakların hakkı duydu, dilin hakkı söyledi, sana biçilen rolden sıyrılıp hurafeler ve efsaneleri yıktın.

Artık bir kıblenin yörüngesindesin.

Olduğun hâlden kurtulup, olman gereken hâle geldin.

İçindeki yapay benliği silip, yüce insan şahsiyetine kavuştun.

Eskisi kadar uyumuyorsun, israf edercesine yemiyorsun, taklitçi ve korkak değilsin, aldanmıyor ve aldatmıyorsun artık.

Çalışmayı ve fedakârlığı seviyorsun; halka aşıksın, özgürlük ve adaletten yanasın, zulüm ve zorbalığa karşısın.

İbrahim ile putlar kırıyor, Musa ile isyan ediyorsun; Muhammed'in özgür yoluna inanmış, Ali'nin sabrını kuşanmışsın.

Sen artık oyuncak bir bebek değilsin.

Evinden sessizce ayrılıp, sokaklarda başı aşağı gezen Nemrut ve Firavun'a dokunmayan muhterem(!) bir zat değil, kor bir ateşsin.

Bir feryat, bir şimşek, bir göktaşı, bir fırtına ve coşkun bir denizsin. Baltasıyla İbrahim, asasıyla Musa, nefesiyle İsa, mantığıyla Muhammed ve Zülfikâr'ıyla bir Ali'sin sen.

Bu kadar yücelmişken insanlık zirvesine, dikkatli ol ki, şeytan hâlâ yaşıyor, nice tuzaklar kurmuş yoluna ve pusuda bekliyor.

Ya Ramazan kampında çalış, ya da Muharrem meydanında ol!

Yoksa halka ve hakka karşı olan cephede, Yezid yanında yer alırsın!

Unutma şu duayı, düşürme dilinden:

Rabb'im hakka ve gerçeklere hidayet ettikten sonra saptırma bizi…

Tüm bunları alabilirsen, evine gidebilirsin.

Yolun açık, bayramın kutlu olsun.