Çağın En Büyük Tefsiri El-Mîzan Fî Tefsîr’il-Kur’an
Vahdettin İNCE
El-Mîzan gibi çok yönlü bir tefsirin tanıtımını kısa bir yazıya sığdırmak zor bir iştir. Bu zorluk, müellifinin onca emek vererek vücuda getirdiği bu eserin, aslında başlı başına bir araştırma konusu olabilecek çapta olmasından kaynaklanıyor. Bir el-Mîzan tanıtımı; müellifin tefsir metodunu, delilleri kullanma ve delillerden sonuçlar çıkarma yöntemini, materyali ana amaca yönelik olarak değerlendirme biçimini, olayların kronolojik dökümünü ve nasslarla bağlantılarını ortaya çıkarma tarzını, bunların tümünde diğer müfessirlerle örtüştüğü veya ayrıştığı noktaları bütün detaylarıyla ele almak durumundadır. Bunun kısa bir dergi makalesinin harcı olmadığı ortadadır. Kitaplık bir çalışma yapılsa yeridir. Nitekim Farsça’da konuyla ilgili değerli bir çalışmanın yapıldığını biliyoruz. Buna rağmen, bir dergi makalesinde ne kadar yapılabiliyorsa, el-Mîzan tefsiriyle ilgili can alıcı noktaları okuyucuların dikkatine sunmaya çalışacağız. Bunun özet, detaylara girmeyen, teknik bilgiler vermeyen bir sunum olacağında kuşku yoktur. Dolayısıyla okuyucuların da hoş görüsüne sığınarak, bu tanıtım yazısında el-Mîzan tefsirinin temel bazı özelliklerinden, ayrıcalıklarından bahsetmekle yetineceğiz.
Bu noktadan itibaren en sonunda söylenmesi gereken sözü başta söyleyelim: el-Mîzan her bakımdan farklı bir tefsirdir.
Öncelikle Kur’an'ı Kur’an'la tefsir etmek bakımından farklıdır:
Bugüne kadar Kur’an'ı Kur’an'la tefsir etmek iddiasıyla birçok eser kaleme alınmıştır; ancak bunların hiçbirinin el-Mîzan yetkinliğine ulaşabildiği söylenemez. El-Mîzan'da herhangi bir ayet üzerinde durulurken bir anda kendinizi sureler arasında bir gezintiye çıkmış gibi hissedersiniz. Birbiriyle ilgisiz gibi ayrı yerlerde duran ayetlerin, aynı hedefi döven kurşunlar gibi bir namluda sırt sırta verdiklerini hayretler içinde izlersiniz. Aynı ayetlerin bu sefer başka bir yerde başka bir bağlamda ilâhî-irfanî bir amacı gerçekleştiren işçiler gibi hayatı onarma ameliyesine bir başka zaviyeden giriştiklerini görebilirsiniz. Çünkü onları gaybî bir el, akıllara durgunluk veren bir maharetle yönlendirmektedir ve el-Mîzan yazarı bu ilâhî kaynaktan ustaca yararlanma becerisini övgüye değer bir yetkinlikte gösterir. Hz. Ali'nin Kur’an'a ilişkin şu değerlendirmesinin kelimenin tam anlamıyla hakkını verir:
“Kur'an'ın bir kısmı bir kısmıyla konuşur, bir kısmı diğer kısmının hitaplarına tanıklık eder."
Kur’an'ı hadisle tefsir etmek bakımından farklıdır:
Bugüne kadar Kur’an'ı hadisle tefsir etme esasında birçok eser kaleme alınmıştır; ancak bunların hiçbiri el-Mîzan yetkinliğinde bir kuşatıcılık gösterebilmiş değildir. Rivayetler bölümüne geldiğinizde, kendinizi Ehl-i Sünnet ve Şia kaynakları arasında bir kuyumcu hassasiyetiyle mücevher arayan bir hazık edasıyla sonsuz hazlar ikliminde geziniyor göreceksiniz. Mücevherin bulunduğu yer önemli değildir; mücevher, mücevher olduğu için önemlidir. Nerede olursa olsun, değerinden bir şey kaybetmez. El-Mîzan yazarı bunun bilinciyle toplar, Hz. Peygamber'in ve Ehl-i Beyt İmamları'nın mübarek dudaklarından dökülen incileri… Onları Kur’an'ın mihengine vurduktan sonra, mücevherlerinin sahte olmadığından emin bir kuyumcunun özgüveniyle vitrininde teşhir eder, sonra da onları gururla seyreder. Kur’an'ın hadisle tefsir edildiği bölümlerde Kur’an-hadis uyumunu bütün göz kamaştırıcılığıyla seyredebilirsiniz. Hadisin Sünnî veya Şiî menşeli olması, müellif açısından bir kompleks nedeni değildir. Önemli olan Kur’an mesajıyla bağdaşıyor olmasıdır. İslâm'ın ilk döneminde takındıkları siyasal tavırlarını onaylamadığı birçok sahabînin sözlerini veya Peygamber'den aktardıkları hadisleri tereddütsüz kullanması, Tabatabaî objektifliğinde bir alime yakışır bir güzelliktir.
Sosyolojik bir tefsir olmak bakımından farklıdır;
El-Mîzan yazarının nazarında Kur’anın anlaşılması amacına hizmet ettiği sürece kullanılmayacak materyal yoktur. Bunların başında da, sosyoloji yasaları gelir. İnsanlar arası ilişkiler, insan-hayat ilişkisi ve insan-evren ilişkisi, Kur’an ayetlerinin çeşitli bağlamlarda irdelenişi esnasında birer ilâhî kanıt (ayet) işlevini görecek kaideler olarak belirginleşirler. Buradan hareketle insan-Allah ilişkisinin niteliği açıklığa kavuşturulur. Kur’an'la sosyoloji yasaları arasında çelişki yoktur. Çünkü aynı kaynaktan gelirler; aynı kaynaktan gelen şeyler aynı karakteristik özelliklere sahip olurlar. El-Mîzan müellifine göre evrene, bu arada insanın istem dışı (gayri iradî) hayatına egemen olan yasalar kevnî şeriat, Kur’an'ın sunduğu yasalar da münzel şeriat konumundadır. Bu iki şeriatın buluşması, aynı anda işlevsel olması, insanın dünya ve ahirette mutlu olmasının yegane garantisidir. Bu yüzden El-Mîzan perspektifinden bakıldığında insanlar birer ayet, toplumsal kümeler birer sûre ve top yekûn insanlık bir canlı Kur’an mahiyetine bürünür. Münzel ayetler ile mükevven ayetler arasında çelişki olur mu? El-Mîzan, herhangi bir çelişkinin olmadığını en somut kanıtlarıyla ortaya koyan bir eserdir. Kur’anî-münzel ayet ile insanî-kevnî ayetin buluşma çabasının ürünü olarak belirginleşir el-Mîzan…
Felsefî bir tefsir olmak bakımından farklıdır:
El-Mîzan zaviyesinde akıl, vahyin muhatabı, vahyin anlayanı, algılayanı ve anlamlandıranıdır. Bugüne kadar yaban mecralarda kendine yakışmayan herzeler yiyen akıl ve onun evreni anlama çabasının bir ürünü olması gereken felsefe, asıl mecrasına girmenin coşkusunu yaşar. Metafizik bağlamda tek kelimeyle harikalar yaratır, teoriler geliştirir, uçsuz bucaksız evrenin semalarında özgürce kanat çırpar. Tabatabaî, sadece felsefî argümanlar kullanmakla kalmaz, kendi filozofik dehasını da konuşturur, felsefî hipotezler geliştirerek, yaygın felsefî kanaatlerden farklı sonuçlara ulaşır. İnsanın sosyal bir varlık olması kabulünü sorgular ve bunun altında yatan olgunun istihdam (başkasını kullanma dürtüsü) olduğunu tespit eder. İnsan hayatından, insanın karakteristik özelliklerinden sağlam ve tartışılmaz kanıtlar bulmakta zorlanmaz.
Mukayeseli tefsir olmak bakımından farklıdır:
Yeri geldikçe çağdaş müfessirlerle, zaman zaman ilk kuşak müfessirlerle polemiğe girer. Tatlı sert bir kavgaya tutuşur. Onları incitmeden, tahkir etmeden, küçümsemeden… el-Menar yazarıyla akli çıkarsamaların temellendirilmesi hususunda diyaloga girer. Okuyucuyu alır, Mefatih'ul-Gayb satırları arasında Razî ile tartıştırır. El-Keşşaf müellifinin gramatik çözümlemelerini bazen tek satırlık bir açıklamayla boşa çıkarır. Bazen sayfalar dolusu cevaplar verir. Her satırı okuduktan sonra şimdi hangi şaşırtıcı cevabı verecek diye merakınızı yenemez ve bir an önce o satırı da su gibi içmek istersiniz. Tartışma sanatında üstüne yoktur el-Mîzan'ın… Haklı oldukları yerlerde hiçbir komplekse kapılmadan diğer müfessirlerin görüşlerini benimsediğini belirtir.
İrfanî bir tefsir olmak bakımından farklıdır:
Salt akıl değil, duygu da beşeri bir olgudur. Dolayısıyla insanın mistik eğilimlerinin de tatmin edilmeye ihtiyacı vardır. Kur’an bu amaca yönelik irfanî mesajlarla doludur. Hadislerde bu tür derin anlamlı, insanın ruhunu kavrayan ifadeler bulmak mümkündür. Bütün fenomenleriyle hayatı bir laboratuar gibi gören el-Mîzan'da bu alanın ihmal edilmiş olması, değerlendirilmemiş olması düşünülemezdi. Erbabına hitap eden ve metafizik anlamlar içeren metinlerin kabuğunu kırıp özüne, cevherine dokunur ve öz gerçekliğinizle yüz yüze gelirsiniz. El-Mîzan anlamlar ummanı, hayata ayna tutmaktadır. Orada kendinizi görebilirsiniz.
İslâmî inanç, ibadet ve muamelât alanında belirginleşen iki ana ekol olan Ehl-i Sünnet ve Şia mezheplerinin birikimlerini, argümanlarını bir tefsir çalışmasında ortak payda olan Kur’an'ın anlaşılması amacına yönelik olarak kullanması bakımından farklıdır. Ve bu özelliğiyle, tek mektebe dayanan bir tefsir çalışmasında rastlanmayacak şekilde ufuk açıcıdır.
Mutahharî'nin deyimiyle “Ansiklopedik bir tefsir” olan el-Mîzan bu saydığım ve daha saymadığım birçok hususları aynı potada eritip yepyeni değerler üreten bir tefsir olmak bakımından da farklıdır.
Bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da tefsirler yazılacaktır. El-Mîzan’ı aşan tefsirler kuşkusuz kaleme alınacaktır. Ama el-Mîzan çığır açıcı bir tefsir olarak daha uzun bir zaman saltanatını sürdürecektir kanaatindeyim.