Ebubekir’in Cemaat İmamlığı
Soru
Hz. Peygamber (s.a.a) hastayken Ebubekir’in cemaat imamı olarak tayin edilmesi doğru mudur?
Kısa Cevap
Ehl-i Sünnet kaynaklarında bu hususta bir takım rivayetler nakledilmiştir. Bunları kabul etme durumunda birçok problem ve şüphe meydana gelecektir. Dolayısıyla böyle bir şey kabul edilemez. Cemaat imamlığı için bir veya birkaç defa tayin olmanın doğru olduğu varsayılsa bile, bu Hz. Peygamber’in (s.a.a) halifesi olmak için liyakat taşımanın delili sayılmaz. Zira Hz. Resulullah (s.a.a) halka namazda imam olabilecek başka bireylerin liyakat ve değerine de işaret etmiştir. Lâkin hiç kimse bu bireyleri imamet ve hilafete layık görmemiştir.
Ayrıntılı Cevap
Ehl-i Sünnet kaynaklarında Hz. Peygamber’in (s.a.a) hastalandığı sırada bir gün namaz için Ebubekir’i görevlendirdiği nakledilmiştir. Ehl-i Sünnet bu hususu Ebubekir için bir üstünlük ve hilafet konusu için kendisinin liyakatinin bir delili saymıştır. Lâkin bu hadise hiçbiri kabul edilemeyecek değişik şekillerde nakledilmiştir.
Müslim, kendi sahihinde Ayşe’den şöyle aktarmaktadır: “Allah Resulü (s.a.a) benim evime geldiğinde şöyle buyurdu: “Ebubekir’in halka namaz kıldırmasını söyleyiniz.” Ben, Ey Allah Resulü (s.a.a) Ebubekir ince kalpli bir insandır ve ne zaman Kur’ân okursa ağlamasını tutamaz, keşke Ebubekir dışında başka birini emretseydiniz diye söyledim. Ben bu sözü iki veya üç defa tekrar ettim ve Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Halka Ebubekir namaz kıldırmalıdır, sizler Yusuf’un yoldaşlarısınız.”[1]
Bir başka hadiste Ayşe şöyle demektedir: “Allah Resulü (s.a.a) hastalandığı (vefatına yol açan hastalık) vakit Bilal namaz vaktini bildirmek için geldi. Allah Resulü (s.a.a) halka Ebubekir’in namaz kıldırmasını buyurdu. Hatta sizler Yusuf’un yoldaşlarısınız diye buyurdu. Sonra Ebubekir’e bildirdik ve o halka namaz kıldırdı. Allah Resulü (s.a.a) rahatladı ve iki şahsa dayanarak dışarıya çıktı… Ebubekir, Allah Resulünün (s.a.a) varlığını hissedince geriye gelmek istedi ama Allah Resulü (s.a.a) kendi yerinde kalması için ona işaret etti. Sonra geldi, Ebubekir’in yanında oturdu, Ebubekir Peygamber’e (s.a.a) tabi oldu ve halk da Ebubekir’e tabi oldu.”[2]
Taberî, Allah Resulü’nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu söylemektedir: “Namaz vakti geldi mi?” Bir şahıs evet dedi. Allah Resulü (s.a.a) “Ebubekir’e halka namaz kıldırmasını söyleyiniz” dedi. Ayşe şöyle dedi: “Ebubekir ince kalpli bir şahıstır, Ömer’e emrediniz.” Hz. Peygamber (s.a.a) “Ömer’e deyiniz” diye buyurdu. Ömer, “Ben Ebubekir olduğu müddetçe onun önüne geçmem” dedi. Bunun üzerine Ebubekir öne çıktı ve Allah Resulü (s.a.a) kendi ateşinin derecesinin düştüğünü hissedince evden dışarıya çıktı. Ebubekir, Hz. Peygamber’in (s.a.a) hareket ettiğini duyunca kendini geriye çekti. Allah Resulü (s.a.a) onun gömleğini çekti ve onun yerine geçti. Allah Resulü (s.a.a) oturdu (namazı oturarak kıldı) ve Ebubekir’in kıldığı yerden namazı kıldırdı.”[3]
Bu nakillerde belirtilen hususlar çok düşündürücü ve sual yaratıcıdır. Bu nedenle bu nakillere tam güvenmek olanaksızdır. Sorulardan bazıları şunlardan ibarettir:
1. Eğer Peygamber (s.a.a) halka namaz kıldırması için Ebubekir’e emirde bulunmuştuysa, neden yürümeye güç yetirememesine rağmen mescide gelmekte ve namaz kılmaktadır?
2. Hz. Peygamber’in (s.a.a) mescide gelmesi Ebubekir’i teyit etmek için midir? Eğer böyleyse, neden onu kenara itmekte, gömleğini çekmekte, onun yerine geçmekte ve namaz kılmaktadır?
3. Eğer Ebubekir Hz. Peygamber’e (s.a.a) uymuşsa, nitekim rivayet bunu söylemektedir, o halde onun imametinin bir anlamı yoktur. Bundan dolayı bir şahıs belirli bir zaman ve namazda hem imam ve hem cemaat bireyi olabilir mi?
4. Ebubekir’in Hz. Peygamber’in (s.a.a) yerine kıldığı bu namaz hangi namaz idi? (Sabah, öğle ve akşam) Bu imamet nerede yapılmıştır? Neden Ehl-i Sünnet hadisçileri kendi kitaplarında bu hadiseyi çelişkili bir şekilde nakletmişlerdir?
5. Eğer bu namaz Ebubekir’in hilafette öncelikli olduğuna delil teşkil ediyorsa, neden Muhacirler, Ensar ve hatta Ebubekir’in kendisi Sakife’de buna istinatta bulunmamıştır?
6. Eğer Ebubekir’in Allah Resulü (s.a.a) yerine namaz kılması onun hilafeti hak etmesine neden olmuşsa, neden Abdurrahman b. Avf hilafete layık olmasın? Çünkü Ehl-i Sünnet hadisçileri Abdurrahman b. Avf hakkında Hz. Peygamber’in (s.a.a) dilinden hadis nakletmişlerdir ve sizin büyük şahsiyetlerinizden hiçbiri bu hadis hususunda bir şüphede bulunmamıştır: Hz. Peygamber (s.a.a) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Onun arkasında namaz kılınız.”[4]
7. Bu namazın gerçek olduğu varsayılsa bile, Hz. Peygamber’in (s.a.a) Müminlerin Önderi (a.s) hakkında buyurmuş olduğu bütün açık nasların yerini alabilir mi? Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali senin bana yakınlığın Harun’un Musa’ya yakınlığı gibidir.” [5] vb.
8. Bu konunun gerçek olduğu varsayılsa bile, Hz. Peygamber (s.a.a) hasta yatarken Ebubekir’in kendi yerine mescitte imam olmasını belirtirken nasıl hezeyan söylememektedir de benden sonra dalalete ve sapkınlığa düşmemeniz için bir şey yazmam için kalem ve kâğıt getirin diye emrettiğinde Ömer’in deyişiyle hezeyan söylemektedir?[6]
Eğer Hz. Resulullah (s.a.a) hezeyan söylüyor ise neden Ebubekir’in namazı hakkında kendisinin sözü ölçü alınmaktadır? Eğer hezeyan söylemiyorsa, neden Ömer Allah Resulüne (s.a.a) hezeyan söylemeyi isnat etmektedir?
9. Hz. Resulullah (s.a.a) şehadet halindeyken sahabelerin Usame’nin ordusuna katılmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Usame’nin ordusuna katılın[7], ona uymayana Allah lanet etsin.”[8] Tüm tarihçilerin görüşü esasınca Hz. Resulullah (s.a.a) şahadete erene dek Usame savaştan dönmemiş idi. Bu gerçek göz önünde bulundurulduğunda acaba Ebubekir Usame’nin ordusuna katıldı mı yoksa katılmadı mı? Eğer katılmadıysa, Hz. Peygamber’in (s.a.a) emrine itaatsizlik etmiştir.[9]Eğer katılmışsa, bu durumda Medine’de bulunmamış ve dolayısıyla Hz. Peygamber’in (s.a.a) yerine namaz kılmamıştır.[10] Böyle bir çelişki var iken siz Ebubekir’in Hz. Resulullah’ın (s.a.a) yerine namaz kıldığını nasıl söylersiniz?
10. Neden Hz. Resulullah (s.a.a) eşlerini kınamaktadır ve onları Hz. Yusuf’u (a.s) saptırmak isteyen kadınlara benzetmektedir? Ayşe böyle bir kınamayı hak edecek ne yapmış idi? Bütün bu cevapsız sorular varken böyle rivayetlerin doğruluk ve delaleti kabul edilemez. Bütün bu meseleler, bu konu ve rivayetlerin nasıl olduğu hususunda bizi düşünmeye sevk etmeye yeterli değil midir?[11]
[1] Sahih-i Müslim, Kitabu’s-Salat, c. 1, s. 313; Sahih-i Buharî, Kitabu’l-Ezan, c. 1, s. 87; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 229; Müsned-i Ebi Avane, c. 2, s. 114; vd.
[2] Sahih-i Buharî, Kitabu’s-Salat, c. 1, s. 85 ve 92; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 85 ve 92; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c. 6, s. 210; Sünen-i Nesaî, c. 3, s. 99 ve 100 vd.
[3] Tarih-i Taberî, c. 2, s. 230, Beyrut.
[4] Megazi, Vagıdi, c. 3, s. 1012; Tehzibu’l-Kemal, c. 14, s. 122.
[5] a.g.e.
[6] Ömer b. Hattab, Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasiyet etmesini engellemek için şöyle dedi: “Bırakın bu şahsı (Hz. Peygamber (s.a.a) ; zira o hezeyan söylemektedir. Allah’ın kitabı bize yeterlidir.” Şia âlimlerinin icmasına ek olarak, büyük Ehl-i Sünnet âlimleri de değişik tabir ve sözler ile bunu nakletmiştir.
A. Sahih Buharî, Kitabu’l-İlm, Bâb-ı Kitabetu’l-İlm, c. 1, s. 39, c. 2, s. 118; c. 4, s. 5; c. 6, s. 11; c. 4, Kitabu’l-Cihad, s. 85.
B. Sahih-i Müslim, c. 6, s. 76.
C. Şerh-i Nehcü’l-Belağa, İbn Ebi’l-Hadid Mutezili, c. 2, s. 536 ve c. 2, s. 217.
D. Kamil-i İbn Esir, c. 2, s. 217.
[7] Tarih-i Medineyi Dımeşk, İbn Asakir, c. 2, s. 57 ve c. 8, s. 60; Mucemu’l-Kebir, Taberanî, c. 3, s. 130; Kenzu’l-Ummal, c. 10, s. 576; vd.
[8] el-Milel ve’n-Nihel, Şehristanî, c. 1, s. 23; Tarih-i Halife-i İbn Hayat, s. 63-64; Şerh-i Nehcü’l-Belağa, İbn Ebi’l-Hadid, c. 6, s. 52; vd.
[9] Buna ek olarak, eğer Ebubekir’in Usame’nin ordusuna katılmadığını söylersek, Hz. Peygamber-i Ekrem’in lanetine muhatap olacaktır. Zira sekizinci dipnotta belirtilen bazı nakillere göre Allah Resulü (s.a.a) Usame’nin ordusuna katılmaktan kaçınanlara lanet etmiştir.
[10] Ehl-i Sünnet’e mensup tarihçilerin çoğu Ebubekir’in Usame’nin ordusunda olduğunu belirtmiştir:
Tabakatu’l-Kübra, İbn Sa’d, c. 4, s. 46 ve 136; Tehzib-i İbn Asakir, c. 2, s. 391 ve c. 3, s. 215; Kenzu’l-Ummal, c. 5, s. 312; Tarihu’l-Hamis, c. 2, s. 172; Tarih-i Yakubî, c. 2, s. 93; Şerh-i Nehcü’l-Belağa, İbn Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 53 ve c. 2, s. 21; vd.
[11] Az bir değişiklik ile Faruk Azam Ali’den iktibas edilmiştir.