Ehl-i Sünnet Hadislerinde Hz. Mehdi
Abdullah Turan/Erenler 2
Ehl-i Sünnet’in hadis, siyer, tarih ve tefsir kaynaklarında ahir zaman kurtarıcısı İmam Mehdi (a.s) hakkında sayısız hadisler yer almıştır. Bu hadislerin tetkik edilip incelenmesi ciltlere varan kitapların yazılmasını gerektirmektedir. Biz burada o hadislerden sadece bazı örnekler vermekle yetineceğiz; isteyen kardeşlerimiz bu hadisleri ilgili kaynaklarda özellikle de ahir zaman alametlerini içeren eserlerde görebilirler. Ehl-i Sünnet kaynaklarında yer alan hadislerden bazıları şöyledir:
1- Ali (a.s)’dan; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Dünyanın sonuna bir gün kalsa dahi, Allah zulüm ve kötülükle dolmuş olan yeryüzünü adaletle doldurması için, bizden (veya benim Ehl-i Beyt’imden) bir kişiyi gönderecektir.”[1]
2- Ebu Hüreyre’den; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Eğer dünyanın ömründen sadece bir gün kalmış olsa dahi, Allah o günü Mehdi’nin hükûmete ulaşması için uzatacaktır.”[2]
3- Ebu Said Hudrî’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolmadıkça kıyamet kopmaz.” Sonra buyurdu ki: “Sonra benim itretimden -veya (tereddüt ravidendir) Ehl-i Beyt’imden- bir kişi zuhur edecek ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [3]
Bu hadisi Hâkim, el-Müstedrek’inde tahriç ettikten sonra, onun Şeyhayn’in (Buharî ve Müslim) şartına göre sahih hadis olduğunu, ancak onu tahriç etmediklerini kaydetmiştir.
4- Huzeyfe’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) bize hutbe okudu ve bizim için kıyamete kadar olacak olayları anlattı. Sonra da şöyle buyurdu:
“Eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi, Allah Tealâ o günü, evlâtlarımdan birini gönderene kadar uzatacaktır; onun ismi, benim ismimdir.”
Selman; “Ey Allah’ın Resulü! Hangi oğlundan olacak?” diye sorduğunda, eliyle Hüseyin’in omzuna vurarak: “Bu oğlumdan.” buyurdu.[4]
5- Abdullah’tan; dedi ki: Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu: “Benim Ehl-i Beyt’imden, ismi benim ismim olan biri hükûmete ulaşmadıkça kıyamet kopmaz.”[5]
6- Ebu Hüreyre’den; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Eğer dünyanın ömründen sadece bir gün kalsa dahi, Allah onu o kadar uzatır ki, benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi Deylem dağı ve Kostantaniye’ye hâkim olur.” [6]
7- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Doğrusu, Ali benden sonra ümmetimin imamıdır ve (onun soyundan olan) Kaim Muntazar zuhur ettiği zaman yeryüzünü, zulüm ve kötülük ile dolduğu gibi adalet ve doğrulukla dolduracaktır. Beni müjdeleyici ve korkutucu olarak seçene andolsun ki, onun gaybetinde kendini yitirmeyenler, bulunmaz ilâç gibi azdırlar.”
Bu sırada Cabir kalkarak: “Ey Allah’ın Resulü, evlâdın Kâim’in bir gaybeti mi vardır?” diye sordu.
Hazret: “Evet, Rabbime andolsun, müminler imtihan olup kötülüklerden arınacak, inanmayanlar helâk olacaklar. Ey Cabir, bu Allah’ın kullarından gizlediği ilâhî işlerden bir iş ve onun esrarından bir sırdır; onda şüphe etmekten kaçının. Çünkü aziz ve yüce olan Allah’ın işlerinde şüphe etmek küfürdür.” dedi.[7]
8- Hz. Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Hüseyin’in evlâtlarından biri ümmetim arasında kıyam etmedikçe dünya yok olmaz. O, yeryüzü zulümle dolduğu gibi onu adaletle dolduracaktır.” [8]
9- Selman-i Farisî der ki: “Allah Resulü (s.a.a)’inin yanındaydık, Hz. Hüseyin (a.s)’ı dizlerinin üzerinde oturtmuş, onun göz ve dudaklarını öpüyordu. Bu sırada şöyle buyurdu:
“Sen efendisin, efendinin oğlusun ve efendinin kardeşisin. Sen imamsın, imamın oğlusun, imamın kardeşisin. Sen Allah’ın hüccetisin, Allah’ın hüccetinin oğlusun, Allah’ın hüccetinin kardeşisin ve sen dokuzuncusu Kaim olan, Allah’ın dokuz hüccetinin babasısın.” [9]
10- Emir’ül-Müminin Ali (a.s) buyurmuştur ki:
“Allah bir grubu getirecek ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever ve onların arasında gaip (gizli) olan bir kişi ilâhî saltanata ulaşır. O, vadedilen Mehdi’dir. O, hiçbir zorlukla karşılaşmadan yeryüzünü adalet ve eşitlik ile dolduracak, küçük yaşta ana-babasından uzak düşecektir. Müslümanların şehirlerini fethedecek, zaman onun (kıyamı) için müsait olacaktır. Sözü dinlenecek; ihtiyar ve genç herkes ona itaat edecek; zulüm ve küfürle dolan yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracak. O zaman onun imameti kemale erişecek ve hilâfeti yeryüzünde tespit olacak ve… yeryüzü Mehdi (a.s)’ın varlığıyla bayındır ve mutlu olacaktır; nehirler akacak; fitneler, karışıklıklar ve yağmalamalar ortadan kalkacak, hayır ve bereketler çoğalacaktır… Ondan sonrası hakkında bir şey söylememe gerek yok… Benden o günün dünyasına selâm olsun.”[10]
11- Ebu Said Hudrî, Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Sizlere Mehdi’yi müjdeliyorum. Halkın ihtilâf ve çekişme zamanında ümmetime gönderilecek ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Gökte ve yerde olanlar, ondan razı olacaklardır. O, malları sahih olarak taksim edecektir.”
Adamın birisi: “Sahih olarak nasıl taksim edecek?” diye sorduğunda: “Halkın arasında eşit olarak (dağıtacaktır).” buyurdular.
Sonra şöyle eklediler: “O zamanda Allah Tealâ, Muhammed ümmetinin kalbini zenginlikle dolduracaktır ve onun adaleti onların hepsini kapsayacaktır. Öyle ki nida eden; ‘Mala ihtiyacı olan var mıdır?’ diye nida edecek, bir kişiden başka hiçbir kimse kalkmayacaktır. Bunun üzerine ona; ‘Git hazinedara; ‘Mehdi bana mal vermeni emrediyor’ de.’ denilecek. Hazinedar ona; ‘Seç’ diyecek, adam onu kendi evine getirip açınca pişman olup; ‘Ben Muhammed ümmetinin en ihtiraslısı mı oldum, yoksa onlara yeterli olan bana kifayet etmedi mi?’ diyecek. Bunun üzerine o malı geri getirecek, ancak ondan geri alınmayacak ve; ‘Biz verdiğimiz bir şeyi geri almayız’ denilecek. Böylece yedi, sekiz veya dokuz sene devam edecektir, bundan sonra yaşantının bir hayrı yoktur.” [11]
12- Cabir bin Abdullah-i Ensarî şöyle diyor: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:
“Mehdi benim evlâtlarımdandır; onun ismi benim ismimdir; künyesi de benim künyemdir; ahlâk ve yaratılış olarak da insanların en çok bana benzeyenidir. O gaybete çekilecek ve o dönemde halk şaşkınlık içinde kalacak, ümmetler sapıklığa düşecektir. Sonra Mehdi, parlak bir yıldız gibi ortaya çıkacak, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [12]
13- Huzeyfe’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) buyurdu ki:
“Mehdi zuhur ettiğinde İsa bin Meryem de gökten inecektir; saçlarından sular damlarken Mehdi ona diyecek ki: ‘Öne geç ve halka namaz kıldır.’ İsa da cevaben şöyle diyecektir: ‘Namaz senin için ikame olunmuştur.’ Böylece İsa benim evlâtlarımdan birinin arkasında namaz kılacaktır.” [13]
14- Cabir bin Abdullah’tan; dedi ki: Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu duydum:
“Kıyamete kadar ümmetimden bir taife hak üzere olup savaşacak ve muzaffer olacaktır.” Sonra buyurdu ki: “İsa bin Meryem gökten nazil olacak ve onların amiri ona: ‘Gel bize namaz kıldır’ diyecek. İsa cevaben: ‘Hayır, sizin bazılarınız, diğer bazılarınıza amirlerdir; Allah’ın bu ümmete verdiği bir üstünlüktür bu’ diyecektir.” [14]
15- Ebu Hureyr’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“İsa bin Meryem nazil olup imamınız da sizden olunca ne yapacaksınız?” [15]
16- Ali (a.s) dedi ki: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi bizdendir; Allah onun işini bir gecede doğrultur.” [16]
17- Ümmü Seleme’den; dedi ki: Allah Resulü şöyle buyurdu:
“Mehdi benim itretim ve Fatıma evlâtlarındandır.” [17]
18- Enes bin Malik’den; dedi ki: Hz. Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Biz Abdulmuttalib evlâtlarından yedi kişi cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.”[18]
19- İbn-i Abbas’tan; dedi ki: Hz. Resulullah şöyle buyurdu:
“Mehdi cennet ehlinin tavusudur.” [19]
20- Ebu Said Hudrî’den dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolacak, sonra benim soyumdan birisi zuhur edecek ve yeryüzünde yedi veya dokuz yıl hükûmet edecek, yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [20]
21- Kays bin Cabir, dedesinden; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Benden sonra halifeler, halifelerden sonra da emirler gelecek; emirlerden sonra da zorba hükümdarlar gelecek; sonra Ehl-i Beyt’imden biri çıkacak, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi, onu adaletle dolduracaktır.” [21]
22- Ali (a.s)’dan; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Ümmetimde Hüseyin’in evlâtlarından biri kıyam etmedikçe dünya yok olmaz. O, yeryüzünü zulüm ile dolduğu gibi, onu adaletle dolduracaktır.” [22]
23- Huzeyfe’den, dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi benim evlâtlarımdandır; yüzü inci gibi parlayan yıldıza benzer.” [23]
24- Ebu Said Hudrî’den; dedi ki: Peygamber’den sonra birtakım istenmeyen durumun ortaya çıkmasından korktuk; durumu Allah Resulü’ne sorduk. Allah Resulü şöyle buyurdu:
“Ümmetim içerisinde Mehdi vardır. O zuhur edip, beş, yedi veya dokuz yıl yaşayacak. (Süredeki tereddüt, hadisin senedinde olan Zeyd’in tereddüdünden dolayıdır) Allah Resulü sonra şöyle devam etti: “Gök yağmurunu yağdıracak, yer bitkisinden bir şeyi saklamayacak, mal yığın gibi çoğalacak; bir kişi gelip ona: ‘Ey Mehdi, bana bağışta bulun, bana bağışta bulun’ diyecek. Bunun üzerine, Mehdi ona taşıyabileceği kadar mal verecektir.” [24]
25- Ebu Said Hudrî’den; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi bendendir; açık alınlı ve doğan burunludur; yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [25]
26- Taberanî, Avf bin Malik’ten Resulullah (s.a.a.)’ın şöyle buyurduğunu tahriç etmiştir:
“Ey Avf, ümmet yetmiş üç fırkaya bölündüğünde durumunuz nasıl olacak? Onların biri cennetlik, geri kalanı ise cehennemliktir.”
Sonra ahır zamanın fitnelerinden bazılarını zikretti. Sonra da şöyle buyurdu:
“Sonra çok karanlık ve dehşetli bir fitne gelecek ve onu diğer fitneler izleyecek. Sonunda benim Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen biri çıkacak. Eğer onu görürsen, ona tâbi ol ki, hidayete erenlerden olasın.” [26]
27- Ebu Said Hudrî’den; dedi ki: Allah Resulü şöyle buyurdu: “Ahır zamanda ümmetime sultanları tarafından çok ağır bir belâ inecektir. Öyle ki, ondan daha ağır bir belâ duyulmamıştır; hatta bu geniş yeryüzü onlara dar gelecektir. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolacaktır. Mümin bir kimse zulümden sığınacağı bir sığınak bulamayacaktır. Sonra Allah Azze ve Celle benim itretimden bir kişiyi gönderecek. O, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Ondan göğün de ehli, yeryüzünün de ehli razı olacaktır. Yer, tohumundan hiçbir şeyi saklamadan yeşertecektir; gökte bulunan bütün yağmuru Allah, onlara bol bol yağdıracaktır. O, onların arasında yedi, sekiz veya dokuz sene yaşayacaktır. O zaman öyle bolluk ve esenlik ortamı olacaktır ki, ölen insanlar bile Allah’ın yer halkına olan hayrından dolayı tekrar dirilmeyi arzulayacaklardır.” [27]
Hâkim, bu hadisi naklettikten sonra onun sahih olduğunu, ancak Şeyhyan’in onu tahriç etmediklerini kaydetmiştir. Bu hadisi el-Beyan’ın sahibinin de naklettiğini, Taberanî’nin Mu’cem adlı kitabında, Ebu Nuaym’in de Menakıb’ül-Mehdi adlı kitabında tahriç ettiğini kaydetmiştir.
28- Huzeyfe el-Yemanî’den; dedi ki: Allah Resulü’nün şöyle dediğini duydum:
“Zalim hükümdarlar elinden bu ümmetin vay hâline! Kendilerine itaat edenler hariç, Müslümanları katledecekler, sürgün edecekler. Mümin kimse onları mülâkat ettiğinde diliyle onlara yağcılık yapacak, ama kalbiyle onlardan kaçacaktır. Ancak Allah İslâm dinini tekrar izzetine kavuşturmak istediğinde bütün tuğyancı zalimleri helâk edecek ve ümmeti fesadından sonra tekrar ıslâh edecektir. Allah dilediğine kadirdir. Ey Huzeyfe, eğer dünyanın ömründen sadece bir gün kalmış olsa dahi, Allah o günü o kadar uzatacak ki, benim Ehl-i Beyt’imden bir kişi, hükûmete kavuşup İslâm’ı muzaffer kılacaktır. Allah vaadine hilâf etmez. O, vaadini gerçekleştirmeye kadirdir.” [28]
29- Katade’den; dedi ki: “Said bin Musayyib’e: ‘Mehdi hak mıdır?’ dedim. O: ‘Evet, o haktır, Fatıma’nın evlâtlarındandır.’ dedi. Ben: ‘Fatıma’nın hangi evlâdındandır?’ dedim. Said: ‘Şimdilik bu kadarı yeter.’ cevabını verdi.”
El-Burhan Fî Alâmat-i Mehdiyy-i Ahir’iz-Zaman kitabının ikinci babında da Nuaym bin Hammad, Katade’nin şöyle dediğini tahriç etmiştir: “Said bin Museyyib’e: ‘Mehdi hak mıdır?’ dedim. O: ‘Evet.’ dedi. Ben: ‘O kimdendir?’ dedim. O: ‘Fatıma’nın evlâtlarındandır.’ dedi.” [29]
30- Abdullah’tan; dedi ki: Bizler Resulullah’ın huzurunda bulunduğumuz bir sırada Haşim Oğulları gençlerinden bir grup çıka geldi. Resul-i Ekrem onları görünce, gözleri yaşla doldu ve rengi kaçtı. Abdullah diyor ki: Bu arada ben: “Yüzünüzde bizi üzen bir durumun olduğunu görmekteyiz.” dedim. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu:
“Biz Ehl-i Beyt için Allah dünya yerine ahireti seçmiştir. Benden sonra Ehl-i Beyt’im, doğudan ellerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelinceye kadar belâ, avarelik ve sürgünle karşı karşıya kalacak. Onlar hayır talep edecekler, ancak onlara verilmeyecek. Onlar savaşacak ve zafere kazanacaklar. Bunun üzerine onlara, istedikleri verilecek, fakat onlar onu, benim Ehl-i Beyt’imden bir kişiye verinceye kadar razı olmayacaklar. O, diğerleri yeryüzünü zulümle doldurdukları gibi, onu adaletle dolduracak. Kim o zamanı idrak ederse, buz üzerinde emekleyerek olsa bile onlara katılsın.” [30]
Bu hadisin benzerini el-Burhan Fî Alâmat-i Mehdiyy-i Ahir’iz-Zaman kitabında da nakletmiş ve sonunda da “Emekleyerek bile olsa katılın; çünkü o Mehdi’dir.” ibaretini eklemiştir.
31- Ali (a.s)’dan; dedi ki:
“Ey Resulullah! Acaba Mehdi biz Ehl-i Beyt’ten midir? Yoksa diğerlerinden mi?” diye sordum. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi bizdendir. Allah bizimle başlattığı gibi bizimle de sona erdirecek. Bizimle insanları şirkten kurtardığı gibi, bizimle de onları fitneden kurtaracaktır. Bizimle insanların kalbini şirk düşmanlığından sonra birleştirerek kardeş kıldığı gibi, fitne düşmanlığından sonra da onların kalbini bizimle birleştirerek kardeş kılacaktır.”
el-Beyan kitabının yazarı bu hadisi naklettikten sonra şöyle demiştir: Bu hadis hasan ve âlidir. Onu güvenilir hadisçiler kendi kitaplarında nakletmişlerdir. Taberanî, onu Mucem’ül-Evsat adlı kitabında, Ebu Nuaym, onu Hilyet’ül-Evliya adlı kitabında ve Abdurrahman bin Hatem, onu el-Evalî adlı kitabında nakletmiştir.[31]
32- Abdullah bin Ömer’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi zuhur ettiğinde başının üstünde bir bulut olacak ve oradan bir münadi şöyle seslenecek: Bu Mehdi, Allah’ın halifesidir, ona tâbi olun.”
Yine Abdullah bin Ömer’den; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Mehdi zuhur ettiğinde başının üstünden bir melek: ‘Bu Mehdi Allah’ın halifesidir, ona tâbi olun.’ diye nida edecek.” [32]
33- Abdurrahman bin Avf babasından naklen Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Şüphesiz Allah benim itretimden dişleri aralıklı olup açık alınlı olan bir kişiyi gönderecek; o, yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracak ve malı bol bol dağıtacaktır.” [33]
34- Ebu Said Hudrî ve Cabir bin Abdullah’tan; dediler ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Ahır zamanda sizin bir halifeniz olacak ki, o malı saymadan (başka nakillerde de saymadan serpercesine) dağıtacaktır.” [34]
35- Ebu Veddak’tan; dedi ki:
Ben Ebu Said Hudrî’ye: “Andolsun Allah’a ki, başımıza hiçbir yönetici geçmiyor ki, öncekinden daha kötü olmasın ve hiçbir yeni yıl gelmiyor ki, önceki yıldan daha kötü olmasın.” dedim. Bunun üzerine Ebu Said şöyle dedi: “Eğer Allah Resulü’nden duyduğum bir şey olmasaydı, ben de dediğin gibi derdim. Ancak ben Allah Resulü’nün şöyle buyurduğunu duydum:
“Sizin yöneticilerinizden bir yönetici olacak ki, malı serpercesine saymadan dağıtacaktır. Bir kişi gelip ondan bir talepte bulunacak; o da ona ‘Al!’ diyecek; kişi eteğini açacak, o da malı serpercesine onun eteğine dökecektir.” [35]
36- Ebu Nazre’den; dedi ki:
Cabir bin Abdullah’ın yanında oturuyorduk. Bu arada Cabir: “İleride Irak ehline ne bir ölçü, ne de bir dirhem götürülemeyecek.” dedi. Biz: “Bu engelleme nereden olacak?” dedik. Cabir: “Acem tarafından; onlar bunu engelleyecektir.” dedi. Sonra şöyle dedi: “İleride Şam ehli için de ne bir dinar, ne de bir ölçek götürebilecek.” dedi. Biz: “Bu engelleme nereden olacak?” dedik. Cabir: “Rum tarafından engelleme olacak.” dedi. Sonra da biraz sustu. Sonra şöyle dedi: Allah Resulü (s.a.a) buyurdu ki:
“Ümmetimin sonunda bir halife olacak, o malı saymadan serpercesine dağıtacaktır."
Bu hadisi nakleden Cerir diyor ki: “Ben Ebu Nazre ve Ebu’l-Alâ’ya: “Acaba o halifenin Ömer bin Abdulaziz mi olduğunu düşünüyorsunuz?” dedim. Onların her ikisi de: “Hayır.” dediler.
Ayrıca İbn’ül-Müsenna, Abdulvahhab’tan, o da Cerir’den aynı senetle bu hadisin benzerini nakletmiştir.” [36]
37- İbn-i Abbas’tan; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Allah bu dini Ali ile başlattı. Ali katledilince, bozulacak ve onu Mehdi’den gayri hiç kimse doğrultamayacaktır.” [37]
38- İbn-i Abbas’tan; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Bir ümmet ki, ben onun başında, İsa onun sonunda ve Mehdi de onun ortasındadır, nasıl helâk olabilir?” [38]
39- Abdullah bin Haris bin Cazî Zabidî’den; dedi ki: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Doğudan bir grup insan çıkacak ve Mehdi için -yani hükümdarlığı için- ortamı hazırlayacaklardır.” [39]
40- Abdullah İbn-i Ömer’den; dedi ki: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
“Bu iş, -imamet ve İslâm toplumunun önderliği- insanlardan iki kişi kalıncaya kadar daimî olarak Kureyş’te olacaktır.” [40]
[1]– Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c.1, s.99, hadis: 734; Sünen-i Ebî Davud, hadis: 3734; İtikad-ı Beyhakî, s.105; Yenabî’ül-Mevedde, s.432; Nur’ül-Ebsar, s.145.
[2]– Sahih-i Tirmizî, hadis: 2157; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30; Mesabîh’üs-Sünne, Eşrat’us-Sâa babı; Sünen-i Ebî Davud, hadis: 3733.
[3]– Müsned-i Ahmed, c.3, s.36, hadis: 10887; el-Müstedrek, c.4, s.557; Yenabî’ül-Mevedde, s.186.
[4]– Zehair’ul-Ukba, s.136, Mısır basımı; Yenabî’ül-Mevedde, s.488-490. Bu hadisi Ebu Nuaym de Erbaune Hadisen Fî Zikr’il-Mehdi kitabında nakletmiştir.
[5]– Sünen-i Tirmizî, hadis: 2156. Tirmizî, bu hadisi naklettikten sonra onu Hz. Ali, Ebu Said Hudrî, Ümmü Seleme ve Ebu Hüreyre’nin de naklettiklerini ve sahih olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca bkz. Müsned-i Ahmed, hadis: 3390, 3391, 3392, 3890, 4054.
[6]– Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 3769; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30, es-Savaik’ul-Muhrika, on ikinci ayet; Ebu Nuaym, Erbaune Hadisen Fî Zikr’il-Mehdi, 36. Hadis; el-Beyan Fî Ahbar-i Ahir’iz-Zaman, s.97; Kurtubî, Tezkire, s.619; el-Fusul’ül-Mühimme, s.280, Ebu’l-Alâ Attar, el-Erbaun, s.301; Cami’us-Sağir, c.2, s.377; el-Havî Li’l-Fetava, s.64, İsaf’ur-Rağibîn, s.150, ve…
[7]– Yenabî’ul-Mevedde, s.494,
[8]– Yenabî’ul-Mevedde, s.285, 445.
[9]– a.g.e. s.492.
[10]– a.g.e. s.467.
[11]– Müsned-i Ahmed, c.3, s.37, hadis: 10898, 11061. Ayrıca bkz. Müsned-i Ahmed, hadis: 10780, 10791, 10887, 10706, 11238, Müntehab-u Kenz’ül-Ummal, c.6, s.29; İs’af’ür-Rağibîn, s.137; Nur’ül-Ebsar, s.155, Yenabî’ül-Mevedde, s.469.
[12] – Feraid’us-Simtayn, c.2, s.334.
[13]– Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 4067.
[14]– Sahih-i Müslim, hadis: 225, Müsned-i Ahmed, hadis: 14193, 14595, 19007.
[15]– Sahih-i Buharî, hadis: 3193, Sahih-i Müslim, hadis: 222, 223, 224, Müsned-i Ahmed, hadis: 7355, 8077.
[16]– Müsned-i Ahmed, hadis: 610, Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 4075; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30; Cami’us-Sağir, hadis: 9243, Yenabî’ül-Mevedde, s.488; Cevahir’ül-Ikdeyn, s.432 ve…
[17]– Sünen-i Ebî Davud, hadis: 3735; Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 4076, Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.5, s.96; et-Tac’ül-Camiu Li’l-Usul, c.5, s.364; Mesabîh’üs-Sünne, Eşrat’us-Sâa babı; İs’af’ür-Rağibîn, s.134; Yenabî’ül-Mevedde, s.432, ve..
[18] – Sünen-i İbn-i Mace, hadis no: 4077, Yenabî’ül-Mevedde, s.435, Savaik-ül Muhrika, s.309, Zehair-ül Ukba, s.15, Metalib-üs Sual, ikinci bab, el- Burhan fi Alamat-ül Mehdi, ikinci bab ve..
[19] – el-Fusul’ül-Mühimme, s.295; İbn-i Şirveyh-i Deylemî, el-Firdevs, Elif ve Lâm babı; Yenabî’ül-Mevedde, s.181, 435 ve 489; Nur’ül-Ebsar, s.154.
[20] – Müstedrek’üs-Sahihayn, c.4, s.558, el-Müsned, c.3, s.28, 70, hadis: 10791, 11238; Ebu Nuaym, Erbaune Hadisen Fî Zikr’il-Mehdi, 2. Hadis; Telhis’ul-Müstedrek, c.4, s.558, ve el-Havî Li’l-Fetava, c.2, s.63.
[21]– Üsd’ül-Gabe, c.1, s.259; Erbaune Hadisen Fî Zikr’il-Mehdi, 37. Hadis; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30; el-Beyan Fî Ahbar-i Ahir’iz-Zaman, s.98; es-Savaik’ul-Muhrika, s.99; el-Havî Li’l-Fetava, c.2, s.64; Cami’us-Sağir, c.2, s.33; el-Fusu’ül-Mühimme, s.280; el-İsabe, c.4, s.31; Mecma’uz-Zevaid, c.5, s.190; el-Erbaun, s.299; el-Kureb Fî Muhabbet’il-Arab, s.134; Nur’ül-Ebsar, s.231; el-Feth’ül-Kebir, c.2, s.164.
[22]– Yenabî’ül-Mevedde, s.445, Meveddet’ül-Kurba, s.96.
[23]– Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30; Cami’us-Sağir, hadis: 9245; Yenabî’ül-Mevedde, s.188.
[24]– Sünen-i Tirmizî, hadis: 2158. Tirmizî, Ebu İsa’dan naklen bu hadisin hasen olduğunu kayderek, onun birçok kanaldan Ebu Said’den rivayet edildiğini de kaydetmiştir. Ayrıca bkz. Müsned-i Ahmed, hadis: 10737; et-Tac’ül-Cami Li’l-Usul, c.5, s.364.
[25]– Sünen-i Ebî Davud, hadis: 3736; el-Müstedrek, c.4, s.557; et-Tac, c.5, s.364; Nur’ül-Ebsar, s.145; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30 ve…
[26]– el-Havî Li’l-Feteva, c.2, s.67; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.5, s.404.
[27]– Müstedrek’üs-Sahihayn, c.4, s.1334; İs’af’ür-Rağibîn, s.134; Yenabî’ül-Mevedde, s.341, ve…
[28]– Yenabî’ül-Mevedde, s.448, el-Burhan Fî Alâmat-i Mehdiyy-i Ahır’iz-Zaman, ikinci bab.
[29]– Yenabî’ül-Mevedde, s.432.
[30]– Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 4072.
[31]– Yenabî’ül-Mevedde, s.491; Nur’ül-Ebsar, s.155; el-Burhan Fî Alâmat-i Mehdiyy-i Ahır’iz-Zaman; el-Melâhim ve’l-Fiten, 191. bab.
[32]– Ebu Nuaym, Erbaune Hadisen, 16. Ve 17. hadis.
[33]– Yenabî’ül-Mevedde, s.423; İs’af’ür-Rağibîn, s.135.
[34]– Sahih-i Müslim, hadis: 5190, 5191; Müsned-i Ahmed, hadis: 10589, 10911, 11030, 11152, 11478; Yenabî’ül-Mevedde, s.182, 230; et-Tac’ul-Cami Li’l-Usul, c.5 s.363.
[35]– Müsned-i Ahmed, hadis: 11502.
[36]– Sahih-i Müslim, hadis: 5189; Müsned-i Ahmed, hadis: 13886.
[37]– Yenabî’ül-Mevedde, s.445, 259.
[38]– Tarih-i İbn-i Asakir, c.2, s.62; Müntehab-u Kenz’il-Ummal, c.6, s.30-31; es-Siret’ül-Halebiyye, c.1, s.227.
[39]– Sünen-i İbn-i Mace, hadis: 4078.
[40]– Sahih-i Buharî, hadis: 324 ve 6607; Sahih-i Müslim, hadis: 3392; Müsned-i Ahmed, hadis: 4519, 4600 ve 5847.