Hadislerde İmam Mehdi (a.s.)
Ehl-i Beyt kaynaklarında Ahir zaman kurtarıcısı on ikinci imam Hz. Mehdi (a.s) hakkında Allah Resulü ve Ehl-i Beyt İmamları’ndan sayısız hadis gelmiştir. Bizim bütün bu hadisleri ele alıp inceleme imkanımız yoktur. İsteyen kardeşlerimiz bu hadisleri ilgili yerlerinde inceleyebilir. Ancak örnek olarak bu hadislerden bazılarına işaret ediyoruz:
1- İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:
"Halk imamlarını yitirecek, ama o hac mevsiminde hazır olacak ve halkı görecek, halk ise onu görmeyecektir." [1]
2- Esbağ bin Nebate şöyle der: "Emir’ül-Müminin Ali (a.s)"ın huzurlarına gittim, hazretin düşünceye daldığını ve mübarek parmaklarıyla yeri kazdığını görünce: "Sizi düşünceli görüyorum dedim, yere rağbetiniz mi var?" dedim.
İmam: “Hayır vallahi, hiçbir zaman yere ve dünyaya rağbet göstermedim. Dünyaya benim soyumdan gelecek on birinci evlâdım hakkında düşünüyorum. O Mehdi’dir, zulüm ve küfürle dolu olan yeryüzünü adaletle, eşitlikle dolduracak; onun bir gaybet dönemi olacaktır ki insanlar o dönemde şaşkınlık içinde olacaklar; kimileri bu dönemde sapar, kimileri de hidayet bulur.” dedi.[2]
3- İmam Sadık (a.s) buyurdular ki: “Size bu işin sahibinin (yani zamanın imamının) gaybete çekildiğini bildirdiklerinde onu inkâr etmeyin.” [3]
4- Hz. İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “Kaim (Hz. Mehdi) için iki gaybet vardır, biri kısa müddetli, diğeri ise uzun müddetli. Birinci gaybette, özel takipçilerinden başka hiç kimse onun yerini bilmeyecek, ikinci gaybette ise hususi dostlarından başka hiç kimse onun yerini bilmeyecektir.” [4]
5- Ve yine buyurdular ki: “Kaim kıyam ettiğinde kimseye karşı bir taahüdü, bir anlaşması, bir biati olmayacak.” [5]
6- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mehdi (a.s) benim soyumdandır; ismi benim ismim ve künyesi benim künyem, şekli benim şeklim, sünnet ve tavrı benim sünnet ve tavrımdır, halkı benim şeriatım ve dinime teşvik ve Rabbimin kitabına davet eder. Ona itaat eden bana itaat etmiştir ve ona muhalefet eden bana muhalefet etmiştir, onun gaybetini inkâr eden beni inkâr etmiştir.” [6]
7- İmam Zeynelabidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizim Kaimimiz ile Allah’ın resulleri arasında birtakım benzerlikler vardır. Nuh, İbrahim, Musa, İsa, Eyyub ve Muhammed (s.a.a) peygamberlerin her biri ile bir benzerliği vardır. Nuh ile uzun ömürlü olmasında, İbrahim ile doğumunun gizli olması ve halktan uzak durmasında; Musa ile korku hâli ve gaybette yaşamasında; İsa ile halkın onun hakkındaki ihtilâfa düşmesinde; Eyyub ile belâdan sonra kurtuluşun yetişmesinde; Muhammed (s.a.a) ile de kılıçla kıyam etmesinde benzerliği vardır.” [7]
8- İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki: “Bu emrin sahibi (Mehdi) için bir gaybet vardır, Allah’a kulluk eden (o zaman) takvalı olmalı ve Allah’ın dinine bağlanmalıdır.” [8]
9- Yine şöyle buyurmuştur: “Halk için öyle bir zaman gelecek ki, imamları onlardan gizli olacak.” Zürare, “Halkın o zaman vazifesi nedir?” diye sorur ve şu cevabı alır: “İmam zuhur edinceye kadar meşgul oldukları işe -dinî görevlerine- sarılsınlar.” [9]
10- Yine buyurmuştur: “Bu iş (İmam’ın zuhuru ve kıyamı), hiç kimsenin ‘Eğer biz olsaydık, adaletle hükmederdik’ diyememesi için halktan, millete hükmetmemiş hiçbir grup ve sınıf kalmayıncaya kadar gerçekleşmeyecektir. Sonra Kaim (a.s) hak ve adalet üzere kıyam edecektir.” [10]
11- Esbağ bin Nebate diyor ki, Emir’ül-Müminin Hz. Ali (a.s), Hz. Mehdi (a.s) hakkında söz ederken şöyle buyurdular:
“O (Mehdi), öyle bir gaybete çekilecek ki, sonunda cahiller, ‘Allah’ın Âl-i Muhammed’e ihtiyacı yoktur’ diyeceklerdir.” [11]
12- Ebu Said şöyle diyor: Hasan bin Ali (a.s), Muaviye bin Ebu Süfyan ile sulh ettiği zaman, bazıları onu bu işten dolayı kınayınca buyurdular ki:
“Yazıklar olsun size! Ne yaptığımı biliyor musunuz? Vallahi güneşin üzerinde doğup battığı her şeyden daha hayırlısını ben takipçilerim için yaptım. Benim, sizin imamınız olduğumu, sizin bana itaat etmeniz gerektiğini ve Resulullah’ın buyurduğu cennet gençlerinin efendilerinden biri olduğumu biliyor musunuz?” “Evet biliyoruz.” diye cevap verdiler.
İmam Hasan (a.s) bunun üzerine şöyle buyurdular: “Biliyor musunuz Musa bin İmran, Hızır (a.s)’ın gemiyi delmesine, duvarı düzeltmesine ve çocuğu öldürmesine neden o kadar kızdı? Çünkü bu işlerin hikmetini bilmiyordu. Halbuki bu işler zikri yüce Allah’ın yanında doğru ve hikmet üzereydi. Arkasında İsa bin Meryem’in namaz kılacağı Kaim dışında biz Ehl-i Beyt’ten olan hepimizin boynunda zamanın tağutunun biati olacağını bilmiyor musunuz? Yüce Allah onun velâdetini gizleyecek ve şahsını saklayacaktır. Böylece o, zuhur ettiğinde kimsenin biati onun boynunda olmayacaktır. O, tüm kadınların en üstünü olan birinin oğlu olan kardeşim Hüseyin’in dokuzuncu oğludur. Onun gaybetinde Allah Tealâ, onun ömrünü uzatacak, sonra kendi kudreti ile onu kırk yaşından daha genç görünümlü olarak aşikâr edecektir ve bu Allah’ın her şeye kadir olduğunun bilinmesi içindir.” [12]
13- Abdurrahman bin Selit diyor ki, İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu:
“On iki hidayet imamı bizdendir; birincisi Emir’ül-Müminin Ali bin Ebu Talip’tir; sonuncusu ise dokuzuncu evlâdımdır. Hak üzere kıyam edecek olan odur. Yeryüzü öldükten sonra, Allah onun vasıtasıyla tekrar onu ihya edecektir ve müşrikler istemese de Allah hak dini diğer dinlere muzaffer kılacaktır. Onun gaybete çekildiği dönemde bazı kavimler mürtet olacak, bazıları ise dine bağlı kalacaktır; onlara eziyetler olacak ve onlara denilecek ki: ‘Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaat ne zaman vuku bulacaktır?’ Biliniz ki, onun gaybetindeki eziyetlere ve tekziplere sabretmek, Resulullah ile beraber kılıçla cihad etmek gibidir.” [13]
14- Salih bin Ukbe babasından, o da İmam Muhammed Bâkır (a.s)’dan, o da babaları vasıtasıyla Resulullah (s.a.a)’den, şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
“Mehdi benim evlâtlarımdandır, onun gaybet dönemi olacaktır. Bu dönemde ümmetten birçoğu delâlete düşecektir. O, peygamberlerin nişaneleriyle gelecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [14]
15- Mufazzal bin Ömer, İmam Cafer-i Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
“Yüce Allah, varlıkları yaratmadan on dört bin yıl önce, on dört nur yarattı. İşte o nurlar, bizim ruhlarımızdır.” “Ey Allah Resulünün oğlu, bu on dört nur kimdir?”diye sorduklarında şöyle buyurdular: “Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in evlâtlarından olan imamlar. Onların sonuncusu Kaim’dir; gaybetten sonra kıyam edecek, Deccal’ı öldürecek ve yeryüzünü her türlü zulüm ve haksızlıktan temizleyecektir.” [15]
16- Yunus bin Abdurrahman diyor ki: İmam Musa bin Cafer (a.s)’ın huzuruna çıkarak, “Ey Resulullah’ın oğlu! Hak üzere kıyam edecek olan Kaim sen misin?” diye sorduğumda İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Hak üzere kıyam eden benim. Ama yeryüzünü Allah’ın düşmanlarından temizleyecek, onu zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak olan Kaim, benim evlâtlarımın beşincisidir. Öldürülme korkusu olduğu için gaybeti o kadar uzayacak ki, bazı kavimler onun hakkında irtidada düşecek, bazıları ise ona bağlı kalacaklardır.”
Sonra şöyle ekledi: “Bizim Kaim’imizin gaybetinde bizim sevgimize sarılan, velâyetimize bağlı kalan ve düşmanlarımızdan uzaklaşan takipçilerimize ne mutlu! Onlar bizdendir, biz de onlardanız. Bizlerden imamları olarak razıdırlar, biz de onlardan takipçilerimiz olarak razıyız. Ne mutlu onlara! Allah’a andolsun ki onlar, kıyamet günü bizimle aynı derecede olacaklardır.” [16]
17- Hasan bin Halid, İmam Ali Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
“Benim evlâtlarımın dördüncüsü, cariyelerin en üstününün oğludur, Allah onun vesilesiyle yeryüzünü bütün zulüm ve haksızlıklardan temizleyecektir. Halkın, doğumunda tereddüt ettiği gaybet sahibi odur. O, zuhur ettiğinde yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak, halkın arasında adalet ölçüsünü kuracak, böylece hiç kimse başkasına zulmetmeyecek ve yeryüzü ona itaat edecektir. Onun gölgesi de olmayacaktır. Gökten bir münadi onun adına nida edecek ve yeryüzündeki bütün halk ona doğru yapılan şu çağrıyı işitecek: ‘Bilin ki, Allah’ ın hücceti Beytullah’ın yanında zuhur etti, ona tâbi olun; şüphesiz hak onunladır ve ondadır.’ Bu konuda Allah’ın ayeti şöyle geçer: ‘Eğer istersek onlara gökten bir ayet nazil ederiz de hepsinin boynu onun karşısında eğilir.’[17] ‘Yakın bir mekândan bir münadi, o gün nida eder ve onlar da o hak sesi duyarlar. İşte o gün huruç günüdür.’[18] Yani oğlum Kaim Mehdi’nin huruç günüdür.” [19]
18- Abdulazim bin Abdullah şöyle diyor: İmam Muhammed Takî (a.s)’ın yanına giderek Mehdi’nin Kaim mi, başkası mı olduğunu sormak istedim. Ama İmam (a.s) söze başlayarak bana şöyle buyurdular:
“Ey Ebu’l-Kasım! Doğrusu bizden olan Kaim, Mehdi’dir. Gaybetinde onu beklemek ve zuhurunda ona itaat etmek farzdır. O, benim evlâtlarımdan üçüncüsüdür. Muhammed (s.a.a)’i peygamber olarak gönderen ve imameti bizlere mahsus kılan Allah’a andolsun ki, eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi, Allah o günü o kadar uzatacak ki o, o günde zuhur edecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” [20]
19- Sakr bin Ebu Delf, İmam Ali Naki (a.s)’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
“Benden sonraki imam, oğlum Hasan’dır; ondan sonraki imam ise onun oğlu Kaim’dir. O, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra adalet ve eşitlikle dolduracak olandır.” [21]
20- İmam Mehdi (a.s) da gaybetiyle ilgili şöyle buyurmuştur:
“Benim gaybetim döneminde benden faydalanmaya gelince; bu dönemde benden faydalanmak, bulutlarla örtülen güneşten yararlanmaya benzer. Ben yeryüzü ehli için kurtuluş ve emniyet vesilesiyim. Nitekim yıldızlar da gök ehli için emniyet vesileleridir. Öyleyse sizi ilgilendirmeyen şeyleri sormayın. Sizden istenilmeyen şeyleri bilmek için kendinizi zahmete düşürmeyin. Ferecin yakın olması için çok dua ediniz. Çünkü dua sizin kurtuluş vesilenizdir.” [22]
Şimdi mümin kardeşlerimin, Hz. Mehdi (a.s) ile ilgili nakledilen hadis ve rivayetlerin mevcudiyeti hakkında daha fazla bilgi edinmeleri için, Ayetullah Safî-i Gulpayganî’nin “Müntehab’ul-Eser”[23] adlı kitabındaki Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki hadislerin istatistiğini aziz okuyuculara sunuyoruz, umulur ki istifade etmiş olurlar.
[1]- Usul-ü Kâfî, c.1 s. 337.
[2]- Usul-ü Kâfî, c.1 s.338.
[3]- Usul-ü Kâfî, c.1 s.338.
[4]- Usul-u Kafi, c-1, s.340.
[5]- Usul-ü Kâfî c.1 s. 342.
[6]- İ’lâm’ul-Vera, s.425.
[7]- Kemal’üd-Din, s.322, bap 31, hadis 3.
[8]- Kemal’üd-Din, s.343, bap 33, hadis 25.
[9]- Kemal’ud-Din, s.343, bap 33, hadis 25.
[10]- İsbat’ul-Hudat, c.7, s.427-428. Gaybet-i Nu’manî’den naklen.
[11]- Kemal’üd-Din, c.1, s.302.
[12]- Kemal’üd-Din, c.1, s. 305.
[13]- Uyun’ül-Ahbar, c.1, s.68.
[14]- Uyun’ül-Ahbar, c.1, s.287; Bihar’ul-Envar, c.51, s.72.
[15]- Uyun’ül-Ahbar, c.2, s.335, Bihar’ul-Envar, c.51, s. 144.
[16]- Kifayet’ül-Eser, s.265.
[17]- Şuara Suresi/4.
[18]- Kaf Suresi/41-42.
[19]- Yenabî’ül-Mevedde, s.448.
[20]- Kemal’üd-Din, c.2, s.337.
[21]- Kemal’üd-Din, c.2, s.383.
[22]- Bihar’ul-Envar, c.53, s.181 ve c.51, s. 44-45.
[23]- Müntahab’ul-Eser, s.15-19.