“Ümmetim birbirine karşı kin beslemedikleri sürece asla onlar karşısında bir düşman boy gösteremez.” Kenz’ul Ummal, 11044 Resulullah (s.a.a)

Hz. Musa’nın Yılan Mucizesi

Hz. Musa’nın Yılan Mucizesi

Soru

Hz. Musa’nın (a.s.) kıssasıyla alakalı olan Âraf Sûresinin 107 ve Şuâra Sûresinin 32. âyetlerinde şöyle bir açıklama vardır: Musa’nın (a.s.) âsâsı büyük bir ejderhaya (su’banun mubin) dönüştü. Oysa Neml Sûresinin 10 ve Kasas Sûresinin 31. âyetinde ise âsâsının küçük bir yılana dönüştüğü (ke enneha canun) beyan edilmektedir! Bu çelişkinin çözülmesi nasıl mümkündür?

Kısa Cevap

Bu iki âyet arasında çelişki yoktur. Zira bazı müfessirlere göre Musa’nın (a.s) âsâsından “can” diye bahseden âyetler Hz. Musa’nın (a.s) nübüvvetinin ilk dönemine aittir ve bu dönemde Hz. Musa henüz bu mucizeye hazır değildir. Hatta Kur’an’ın açık söylemine göre Hz. Musa (a.s) dehşete kapılmış ve yılandan korkmuştur. Âsâdan “su’ban” diye bahsetmesi ise risaleti tebliğ etmekle görevlendirilip Firavun’la karşılaştığı döneme denk gelmektedir. Bu âyetler, yılanın farklı anlatıldığı aynı zaman dilimine tekabül etmemektedir. Hatta iki niteleme aynı zamanla alakalı olsa bile âyetler arasında çelişkinin olmadığı bilinmelidir. Zira bir âyette âsânın ejderhaya dönüştüğünü (fe iza hiye subanun), diğer âyette ise adeta küçük bir yılan olduğunu (ke enneha canun) söylüyor. Arap edebiyatıyla aşina olan kimseler, bu ikisinin arasında çelişki olmadığını iyi bilirler.

Ayrıntılı Cevap

“Can” kelimesi lügatte ince olan ve çok seri hareket eden yılanlara deniliyor. Başka bir yerde “can” varlıklarını gizleyen canlılara denilmektedir. Dolayısıyla küçük yılanlara can deniliyor. Küçük yılana “can” denilmesi, otların ve yerdeki çatlakların arasından gizlice hareket ederek geçmesi sebebiyledir. “Su’ban” da cüssesi büyük olan yılanlar için kullanılıyor. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın (a.s.) mucizesi bağlamında her iki kelime de kullanılmıştır.

İlk bakışta söz konusu yılanın “Su’ban” ve “can” diye iki ayrı sıfatla vasıflandırılması çelişkiymiş gibi görünebilir. Bu nedenle müfessirler, bu vehmi bertaraf etmek için bazı açıklamalar yapmışlardır. Örneğin bir tefsirde şöyle okuyoruz: Hz. Musa’nın (a.s.) âsâsı için can tabirini kullanan Neml Sûresinin 10 ve Kasas Sûresinin 31. âyetleri, peygamberliğinin ilk aşamasıyla irtibatlıdır. “Su’ban” tabirinin kullanıldığı yerler ise Musa’nın Firavunla karşılaştığı döneme aittir. Adeta Yüce Allah, Hz. Musa’yı (a.s) yavaş yavaş bu büyük mucizeye alıştırıyor. Mucizesi birinci aşamada küçük, ikinci aşamada ise daha büyük zahir oluyor.[1] Bu tahlile ve açıklamaya göre Hz. Musa’nın (a.s) mucizesi iki farklı yerde gerçekleşmiş ve bunlar için iki farklı tabir kullanılmıştır.

Böyle bir tahlile ve açıklamaya gerek olmadığı bile düşünülmektedir. Bütün âyetler tek bir olayla irtibatlı olsa bile âyetler arasında çelişki oluşmayacaktır. Şöyle ki:

“Su’ban” tabirinin kullanıldığı Âraf ve Şuâra Sûrelerinde “fe izen hiye” denilmiştir. Yani Musa’nın âsâsı aniden ejderhaya ve büyük yılana dönüştü. “Can” tabirinin kullanıldığı Neml ve Kasas Sûrelerinde de “fe izen hiye” tabiri kullanılmıştır. Musa’nın âsâsının küçük ve hızlı hareket eden bir yılana dönüştüğünü söylemiyor. Bilakis “ke enneha” ibaresini kullanıyor. Yani o yılan mucizevî biçimde ejderha gibi ortaya çıktı ve hareket etmeye başladığında (felema re eha tehtezzü), onun hareketi küçük ve hızlı bir yılan gibiydi. Oysa ağır cüsseli olan şeylerin, ağırlıkları gereği yavaş hareket etmeleri lazımdır ama büyük olmasına rağmen küçük bir yılan gibi hızlı hareket etmesi, mucizenin önem derecesini artırmaktadır.[2]

–—


[1]     Mekarim-i Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, Dâru’l-Kutubu’l-İslamiye, c. 6, s. 283.

[2]     Tabersî, Fazl B. El-Hüseyin, Mecmeu’l-Beyan, Dâru’l-Mârife, c. 3-4, s. 705-706.