İmam Ali (A.S) ve Arap Pehlivanı
Eyyub Sağlam/Ehli Beyt Öğretisi 2
Ahzap savaşının en hassas ve tarihi kesimlerinden biri, Hz. Ali (a.s)’ın Amr b. Abdeved ile yaptığı dövüştü.
Tarih kitapları şöyle yazıyor: İslam düşmanları Arapların en güçlülerini, Müslümanlarla savaşmaları için Ahzap’a getirmişlerdi. Onlardan beş kişi kahramanlıkta çok meşhurdu: Amr b. Abdeved, İkrime b. Ebu Cehil, Hubeyre, Nevfel ve Zirar…
Bu beş kişi, savaşın sürdüğü günlerin birinde yakın dövüş için hendeğin dar yerinden karşı tarafa geçtiler. Burası, Müslümanların olduğu yere daha yakındı.
Amr b. Abdeved onların en güçlüsüydü. O, savaşlarda büyük tecrübeler kazandığı için gururlanıyordu. Yüksek sesle kendisiyle savaşacak birini istiyordu:
– Benimle savaşacak kimse yok mu? diye feryat ediyordu. Müslümanlardan karşısına çıkan birinin olmadığını görünce daha da küstahlaşıyor, hatta onların inançlarıyla alay ederek şöyle diyordu:
– Siz demiyor musunuz: Bizim ölülerimiz cennete, sizinkiler de cehenneme gidecek diye. İçinizde öyle biri yok mu, onu cennete göndereyim; ya da o beni cehenneme göndersin?
Sonra şu şiirini okudu:
Benimle savaşacak yok mu diye
Bağırmaktan boğazım patladı
Şu anda öyle bir yerde duruyorum ki,
Kahramancıklar orada durmaktan korkarlar
Şüphesiz ki yiğit insanların cesareti
En güzel görevlerdendir
Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bunu görünce, birinin gidip Müslümanları onun şerrinden kurtarması için emir verdi. Ancak Hz. Ali b. Ebu Talib (a.s)’ın dışında kimse bu işe yanaşmadı. Hz. Ali (a.s) gönüllü olduğunu ilan etti. Resulullah (s.a.a) ona şöyle buyurdu:
– Karşındakinin Amr b. Abdeved olduğunu unutma!
Hz. Ali (a.s):
– Ben savaşa hazırım, karşımdaki Amr bile olsa, diye cevap verdi.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.a) ona yakınına gelmesini buyurdu. Sarığını başına sarıp özel kılıcı Zülfikâr’ı ona verdi. Sonra şöyle dua etti: “Allah’ım! Onu önden, arkadan, sağdan, soldan, yukarıdan ve aşağıdan koru.”
Hz. Ali (a.s) hızla savaş meydanına gitti. Orada Amr’ın şiirine karşılık şu şiiri okudu:
Acele etme! Davetine karşılık veren
Cesur adam meydana geldi
Öyle biri ki, temiz niyetli ve basiretlidir
Doğruluğu galip insanı kurtuluşa erdirir
Ağıtcıların feryadını cenazenin kenarında
Yükselteceğime inanıyorum
Öyle bir darbe indireceğim ki,
Yankısı savaş meydanlarında kalacak
Ve her yerde yayılacaktır
İşte burada Resulullah (s.a.a) şu ünlü cümlesini buyurdu: “İmanın bütünüyle şirkin bütünü karşı karşıyadır.”[1]
Ve dövüş başladı. Amr, kılıcıyla Hz. Ali (a.s)’ın başına büyük bir darbe indirmek istedi. İmam, kendine özgü çevikliğiyle bu darbeden kurtuldu. Ancak, darbe öyle şiddetliydi ki, kalkanı ikiye bölüp Hz. Ali (a.s)’ın başını yaralamıştı. Hz. Ali (a.s) burada özel bir taktik kullandı, kılıcını onun ayaklarının altına soktu. Koskoca adam yere yuvarladı. Meydanı büyük bir toz bulutu kaplamıştı. Müslümanların arasındaki münafıklar Amr’ın Hz. Ali (a.s)’ı öldürdüğünü zannettiler. Ama, bu tahminlerin aksi çıktı. Hz. Ali (a.s)’ın tekbir sesi onun zaferinin habercisiydi. Hz. Ali (a.s), başından kan aktığı halde tozların arasından yavaş yavaş İslam ordusuna doğru geliyordu. Dudaklarında galibiyet tebessümü vardı. Amr’ın cesedi ise başsız olarak meydanın bir köşesinde duruyordu.
Arapların meşhur pehlivanının ölümü şirk ordusuna telafisi mümkün olmayan bir darbe indirmiş, ümitlerini boşa çıkarmıştı. Ruhsal durumları çökmüş, galibiyet arzusu kursaklarında kalmıştı. Bu zaferden dolayı Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s)’a şöyle buyurdu: “Senin bu işini, Muhammed’in ümmetinin amellerinin tümüyle kıyas etsek bu zafer üstün gelecektir. Çünkü Amr’ın öldürülmesiyle, zilletin girmediği müşrik evi ve izzetin girmediği Müslüman evi kalmadı.”[2]
Ehl-i Sünnet alimlerinden Hakim-i Nişaburi bu sözü başka bir tabirle şöyle naklediyor: “Ali b. Ebu Talib’in Hendek günü, Amr b. Ahdeved ile yaptığı savaş, ümmetimin kıyamete kadar yapacağı amellerden daha üstündür.”[3]
Bu sözün felsefesi açıktır. Çünkü o gün, İslam ve Kur’an tehlikedeydi ve en buhranlı anlarını yaşıyordu. Bu uğurda, Resulullah (s.a.a)’den sonra en büyük fedakârlığı o yapmıştı. Hz. Ali (a.s) fedakârlıklarıyla İslam’ı tehlikeden kurtarıp onun kıyamete kadar devamını sağladı. İslam, onun fedakârlığının bereketiyle kökleşip bütün insanlığa kanat gerdi. Dolayısıyla herkes ibadetini ona borçludur. Bazıları şöyle bir olayı naklediyorlar: Müşrikler, Amr’ın cenazesini almak için Peygamber (s.a.a)’e on bin dirhem gönderdiler. (Belki de Uhud’da kendilerinin Hz. Hamza’ya yaptıkları muameleyi Müslümanların da Amr’a yapacaklarını düşünüyorlardı.) Resulullah (s.a.a) onlara şöyle buyurdu: “Cenaze sizin olsun, biz ölülerden para almayız.”
Şunu da aktarmada yarar var: Hz. Ali (a.s) Amr’ı öldürdükten sonra onun üzerindeki çok değerli zırhı olan çıkarmadı. Amr’ın kız kardeşi bu durumu görünce şöyle dedi: “Onu öldüren ne kadar üstün biridir.”[4]
[1] – Bihar’ul-Envar; c.20, s.215
İbn-i Ebi’l-Hadid, “Şerh-i Nehc’ül-Belağa”da (c.4, s.244) bu cümleyi “İhkak’ul-Hak”tan aynen nakletmiştir.
[2] – Bihar’ul-Envar; c.20, s.216.
[3] – Müstedrek-i Hakim; c.3, s.32.
[4] – Bu bölüm için İhkak’ul-Hak, c.6; Bihar’ul-Envar, c.20, Tefsir’ul-Mizan, c.16; Habib’ul-Seyr, c.1 ve Furuğ-u Ebediyet, c.2’den yararlanılmıştır.