İmam Ali (as) ve Namaz
Enes bin Malik'ten rivayet edilmiştir :
İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayete göre de Hz. Peygamber ( s.a.v. ) den sonra ilk namaz kılan kişi Hz. Ali ( a.s. ) dir. ( Tirmizi , 6 / 281 , Hadis No 3979 )
Bazı rivayetlere göre , Hz. İmam Ali'nin üç yaşına girince Hz. Peygamber'le namaz kıldığını babası Ebu Talib görmüş fakat ses çıkarmamıştır . Validesi ise "İmam Ali'yi görüyor musun ? Hz. Muhammed'le ( s.a.v. ) ile namaz kılıyor." Deyince Ebu Talib'de " Biz onu Hz. Muhammed ( s.a.v. ) 'e verdik . hz. Muhammed hangi din de olursa , Ali de ondan ayrılmasın ." diye cevap vermiştir . ( Mehmet Gavsi , sayfa 148 ) bir başka rivayete göre ise , Hz. Ali bir gün Hz. Peygamber'in evine girdiğinde , eşi Hz. Hatice ( a.s. ) ile küçük kızı Hz. Fâtıma ile ibadete benzer bir şey yaptıklarını gördü . Ne yaptıklarını bilmediği için anlayamadı . Sonra onların namaz kıldıklarını öğrenince ,"Ben sana inanıyorum ." diyerek Hz. Peygamber'e katıldı .( Abdülmaksut ,s. 74 )
Hz. Ali kendisinin başkalarından yedi yıl fazla namaz kıldığını söylemiştir . Bunu niçinsöylemek itiyacını duyduğu sorulabilir . Ama kendisine her türlü iftirayı reva görenlerin bulunduğunu bir ortamda , bu gerçeklerin ifade etmesini normal karşılamak gerekir. Bu konuda Kütüb'i – Sitte'de yer alan bir rivayeti buraya aktaralım : Hz. İmam Ali ( a.s. ) buyururyor : "Ben Allah'ın kulu Resülüllah'ın kardeşıyim veben sddik-i ekber'im . Ben den sonra sıddik-i ekber olduğunu söyleyen yalancıdan başkası değil dir . İnsanlardan önce yedi yıl namaz kıldım ."( Kütüb-i Sitte , 16 /490 )
Bu rivayeti açıklarken Kütüb-i Sitte yazarı şunları söylemektedir : "Hz. Ali'nin " Herkesten önce yedi yıl namaz kıldım " demesi yaş durumuyle izah edilmiştir .Çünkü o çocuk iken müslüman oldu ve derhal namaz'a başladı . Muasırları arasında onun kadar erken yaşta müslüman olan yoktur . Onun yaşından en az yedi yaş büyük olanlar İslâm'a girmiş olunca namaz kılma işi bir bakıma onlardan yedi yıl önce başlamış olmaktadır . Aksi takdırde, "namaz emri gelince o namaz kılmaya hemen başladı , diğerleri ise yedi yıl sonra başladılar . ( Ebu Bekir'i ön safa çıkaranların bunu iyiden iyi'ye düşünmeleri gerekmezmi , acaba Ebu Bekir ne zaman namaza başladı ? bunu da biliyorlar mı?. 1421 yıl dan beri gerçeklerle bağlantısı olmıyan hurafa bilgilerle halkı kandırıyorlar, bile farkında değillermidirler . Eğer kendileri kendi kaynaklarına baş vurularsa gerçekleri öğrenmekte de zorluk çekmezler .) şeklinde bir anlayiş ortaya çıkar ki , bu mana batıldır gerçekleri aksettirmez ." (Kütüb-i Sitte 16 /490 )
Buradaki rivayette " Namaz emri gelince İmam Ali ( a.s. ) hemen başladı , diğerleri yedi yıl sonra başladılar." Anlamı çıkarmamızı gerektirecek herhangi bir husus yoktur .Üstelik , namaz, önceden olmayan , sonradan ihdas edilmiş bir ibadet de değildir .
Cahiliye döneminde Hanif dininemensup olanlar zaten bu ibadeti yapıyorlardı . Şimdi bizim kıldığımız ve Mirac'da yeni bir sisteme bağlanmiş namaz gibi değildi belki ama onların da bazıibadetleri vardı .Namazın müminlerin arasında alenen kılınmaya başladığı zamanda Hz. Ali ( a.s. )mın diğer müminlere namaz emri gelmeden önce Hz. Peygamber'imizle birlikte yedi yıl boyunca namaz kıldığı sonucu çıkartıla bilir . ( Emini ,3/220-239 )
Hasibe Turan'ın Kaleme aldığı İslam Önderler serisinin Hz. Hatice annemizin ilk Müslümanların kimler olduğunu konusundaki değerlenmesindeki belgelerin ilk Müslümanların kimliğini açıklaması bize ışık tutuyor. Aslında bu konu Hz. Hatice anne'mizin hayatını kalem'e alınca işlenecektır , fakat İmam Ali ( a.s. ) mın hayatını kaleme aldığımğızdan ve ilk Müslümanlar konusu olduğundan dolayı bu konuyu elle almamızda yarar olduğunu inancını taşıdığımız'dan dolayı şimdi'de bu konuyu işlemeyi daha uygun bulduk.
Aslında İsl'âm içindeki tevrikaların sonuncusuna parmak basmak için Hz. Ebu Talib'in ilk müslümanların içinde olduğunu, öte yandan Ebu Bekir'in ilk müslümanların içinde olmadığını ispaklamak için böyle gerçek kaynakların sergilenmesinde yarar sağlıyacağını inancını taşıdığımız için böyle bir çalışmayı uygun gördük, ve asıl konumuza geçelim.
Hz. Hatice ( a.s. ) son Nebi'ye ilk inanan kadın ünvanına sayıptır. İlk inanan insan şerefine nail oldu , ve aynı zamanda'da Hz. Peygamber'imizin ilk eşi'dir. Hz. Hatice anne miz Allah'ın Resülü ve elçisi olan Hz. Muhammed ( s.a.v. )'le ilk inanan ve ilk onunla namaz kılan ve Hz. Ali ( a.s. )'ile birlikte ilk ünvanını kazanan insanlardır.
Hz. "Hatice" annemiz aynı zamanda da mad'di ve manevi olarak hiç bir fedakarlıktan çekinmiyen ve her zaman da Hz. Muhammed ( s.a.v. )mın yanında olmayı arzuluyan tek insan ünvanına sahip bir insandır .
Hz. Muhammed ( s.a.v. ) :
—"Kadınların içerisinde kemal mertebesine ulaşmış olanların birincisi Firavun'un zevcesi ( yani hanımı ) Hz. Asiye dir,
İkincisi Meryem binti İmram ( yani Hz. İsa a.s. )'dır.
Üçüncüsü Hz. Hatice ( ra. ) ( yani Peygamber'imizin ilk hanımı )'dır,
Dördüncüsü Hz. Fâtıma ( yani Hz. Peygamber'imizin biricik kızı )" dır dedi.
Hz. Muhammed ( s.a.v. ), Hz. Hatice ile birlikte düşünüyor ve konuşuyordu… ve ona içinde bulunduğu iç alemini, inen ayetleri ve yapacakları ibadetleri konuşurlarken, o sırada , kutlu evde yaşamakta olan İmam Ali ( a.s.) içeri girdi.
Hz. Hatice ve eşinin ibadet ettiklerini anladı. Fakat önlerinden herhangi bir put yoktu. Hz. Ali ;
"Kime ibadet ediyorsunuz" diye sordu.
Hz. Peygamber ( s.av. )ona;
"Şanı yüce Allah'a ibadet ediyorum ve seni de ortağı ve benzeriolmıyan O Allah'a iman etmeye davetediyorum; insana ne faydası ne de zararı dokunmayacak olan lat ve Uzza'ya bağlanmak sakındırıyorum" dedi ?
Dünyada hiç bir varlık ve insan oğlu böyle bir şerefe nail olmamıştır ki sade ve sadece İmam Ali ( a.s. )mın böyle bir şerefe sahip olması her nedense Allah'ın düşmanlarının hoşuna gitmemiş olsunki İmam Ali ( a.s. ) ilk Müslüman kabul etmiyorlar. Ayrıca o çocuk'tur diyorla amma Allah'ın kullu ve elçisi Hz. Muhammed ( s.a.v. ) böyle bir çocuğa böyle kutsal ve inanılması zor ve güç olan bir daveti Hz. Ali ( ra ) 'napıyor. Bu sergilediğin beldelerde düşünülmesi gereken ve üzerinde dikkatle durulması ve ayrıca bundan ders alınması dikatiyle mecbüri bir konu değilmi, elli Sün'ette soruyorun???
Hz. Ali ( a.s. ) henüz buluğuna ermemişti. Hz. Peygamber'i çok seviyordu. O 'na güveniyordu Hz.Ali hemen müslüman oldu. Hz. Peygamber, onu bir olan Allah'ı tekbir ve tenzih etmesini, elbisesini temiz tutmasını öğütledi. O da Hz. Hatice gibi Allah'ın varlığına, ve birliğine , Hz. Muhammed'in O2nun elçisi olduğuna inandı…
Hz. Ali , Müslüman olduğunu babası Hz. Ebu Talib''den korkarak gizledi? Bu gerçek değildır ve bir gerçeklik bağlantısı da olamaz.
Hz.Ali ( a.s. ) Hz. Peygamber ( s.a.v. ) inyanında hiç ayrılmadı.
O'nun yanında büyümüştü. O'na olan sevgi ve saygısından dolayı O'na bağlılığı çok fazla idi.
Peygamber'imiz namaz vakitleri yaklaşınca, Mekke'nin dışına çıkardı. Hz. Ali'de ne babası Ebu Talib'e ne de amcalarına, ne de halktan hiç kimseye duyurmadan Peygamber'imizle giderdi.
Orada namazlarını kıldıktan sonra akşama doğru dönerlerdi.
Bir müddet böylece devam ettiler.
Bir gün Hz.Ali'nin annesi Hz. Fatıma Hatun, kocası Hz. Ebu Talib'e ;
"Senin başına Hz. Muhammed( s.a.v. ) tarafında oğlun hakkında güç yetiremiyeceğın bir iş gelmesinden korkuyorum!" dedi.
Hz. Ebu Talib yeğeni Hz. Muhammed ( s.a.v. )'in yanlış bir hareket yapmayacağından çok emindi Sadece merakını gidermek için, Hz. Muhammed ile oğlu Hz. Ali'nin nereye gittiklerini, ne yaptıklarını, ve ne öğrenmek için peşlerinden takip etti. Onları ikinci vakti namaz kılarken "Ebu Düb" vadisinde buldu.
Hz. Ebu Talib yeğeni Hz. Muhammed ( s.a.v. )'e
"Ey kardeşimin oğlu ! Senin edindiğin bu din ne dini'dir" dedi.
Hz. Peygamberimz ( s.a.v. ):
"Amca, bu Allah'ın dini, meleklerin dini, peygamberlerin dini, babamız Hz. İbrahim'in dinidir ki Allah beni O'nunla bütün kullarına gönderdi.
Ey amca! Öğütleyeceğim doğru yola davet edeceğim kimselerden en çok sen layıksın!
Bu yoldaki davetimi benimsemeye ve bana yardımcı olmaya da, sen herkesten daha layıksın!"dedi ve onu putlara tapmaktan vazgeçirmeye ve Allah'ın birliğini tanımaya davet etti. ( Bundan da anlaşıyor ki Hz. Muhammed'in daveti üzerine amcası Hz Ebu Talib, Hz. Peygamber'in davetini kabul ediyor ve kendisinin açıklanmamasını yeğenine öneriyor, ve korumalığını üstleniyor.)
Hz. Ebu Talib yeğenine söyle dedi;
"Ey kardeşimin oğlu! Atalarımın bulundukları dinden ayrılmıyacağım, fakat sen, emrolunduğun şey üzerinde dur, demesi kabul olunacak bir şey değildir. Bir taraftan Hz. Muhammed ( s.a.v )in getirdiği dini kabul etmemek öte yandan onun korumacılığını üstlenmek çelişki içerinde olduğunu göstermek demektir. Bu açıdan araştırma yaparken , Hz. Ebu Talib'i müslümanlık dışında tutmak öte yandan da Hz. Muhammed'in ( s.a.v. ) korumalığını üstlenmek en ömenliside öz oğlu olan Hz. Ali ( a.s. ) mı Hz. Peygamber'e çekinmeden teslim etmek en kuşkuyu ve çelişkiyi gündeme getirir.
Vallahi ben sağ oldukça yapmak istediğini tamamlayıncaya kadar sana hoşlanmadığın bir şey erişmeyecektir!"dedi. ve Hz. Ali ( a.s. ) ma dönerek ;
"Oğlum, senin inandığın bu din nedir diye? Sordu.Hz. Ali ( a.s. )'da beklenen cevabı verdi";
"Babacığım! Ben Allah'a ve Allah'ın Resülü'ne iman ettin, O'nun Allah'tan getirdiklerini de tastik ettim. O'nun la birlikte Allah'a namaz kıldım ve O'na uydum!" dedi. Ebu Talib:
"Oğlum! Amcanın oğlunun getirdiği bu dine seninde isteyerek girmen doğrudur. O seni ancak iyiliğe davet eder. O'nun tavsiyelerini kabul et!" dedi. Hz. Peygamber ( s.a.v. )amcası Hz. Ebu Talib'in sözlerine çok sevindi.
Hz. Ali ( as.) ile Hz. Hatice'nin yanına döndüler. Hz. Hatice'ye de olup biten her olayı aktaran peygamber ( s.a.v. )Ebu Talib'le aralarında geçen konuşmayı aktardı…
Ebu Talib evine dönünce eşi Fatıma Hatun;
–"Oğlum nerede?" diye sordu.
Ebu Talib;
–"Ne yapacaksın onu?" dedi.
Fatıma Hatun;
–"Hizmetçim Ciyad'da, onu Hz. Muhammed ile birlikte namaz kılarken gördüğünü bildirdi. Oğlunun dinini değiştirmesini uygun görğyor musun ?" diye çıkışınca, Hz. Ebu Talib;
–"Sus! Vallahi Amcası oğluna yardımcı olmak en çok ona düşer dedi.
Eğer nefsim, Abdulmuttalib'in dinini bırakmak hususunda bana boyun eğmiş olaydı, ben de Hz. Muhammed ( s.a.v )'e tabi olurdum. Çünkü O; Halim'dir, Emin'dir, Tahir'dir dedi. Fatıma Hatun da hiç cevap vermedi ve sustu. ( Hz. Muhammed, Asım köksal c. Mekke devri, S. 154 .)