“Ahlakı kötü olanın ailesi kendisinden utanır.” Gurer’ul-Hikem, 8595 İmam Ali (a.s)

İmam Ali(a.s), Cennet ve Cehennemi Bölendir

İmam Ali(a.s), Cennet ve Cehennemi Bölendir

– Senetli bir hadiste Resulullah'ın (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Ya Ali, sen cenneti ve (cehennem) ateşini bölensin; senin muhabbetinle iyiler kötülerden tanınır; hayır ve şer ehli insanlar ve müminlerle kâfirler birbirinden ayrılır."[1]

– Resulullah (s.a.a): "Ya Ali, sen cenneti ve (cehennem) ateşini bölensin."[2]

– Resulullah (s.a.a): "Ali, cenneti ve (cehennem) ateşini bölendir."[3]

– Hz. Ali'den (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) kendisine hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Ya Ali, sen Kıyâmet günü cenneti ve (cehennem) ateşini bölecek kimsesin. Ateşe şöyle hitap edeceksin: 'Bu senindir, bu da benim!"[4]

– Emirü'l-Müminin Ali (a.s): "Kıyâmet gününde (cehennem) ateşini ben böleceğim. Ateşe 'bu senindir bu da benim' diye hitap edeceğim."

Bir kalkandır Ali'nin muhabbeti

O muhabbet böler nârı, cenneti

Mustafâ'nın vasîsidir hak üzre

Farzdır inse-cine hak imâmeti.[5]

– Ebû Saîd, Resulullah'tan (s.a.a) nakletmiştir; şöyle buyurdu:

"Kıyâmet günü olduğunda cennetle görevli Rıdvan ve cehennemle görevli Malik isimli melekler, cennet ve cehennemin anahtarlarıyla bana gelecekler; ben onlara 'Anahtarları Ali'ye verin' diyeceğim."[6]

506- Abdullah İbn Abbâs Resulullah'ın (s.a.a) kendisine hitaben şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

"Ey İbn Abbâs, Ali'den asla ayrılma; hiç şüphesiz hak onun dilinde ve kalbindedir. O cennetin ve cehennemin kilidi ve anahtarıdır. Onunla (insanlar) cennete ve cehenneme gireceklerdir."[7]

– Senetli bir hadiste Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:

"Ya Ali, sen (cehennem) ateşini ve cenneti bölensin. Sen cennet kapısını çalıp sevenlerini sorgusuz bir şekilde ona sokacaksın."[8]

508- İmâm Muhammed Bâkır (a.s) kanalıyla Hz. Emi-rü'l-Müminin Ali'den (a.s) şöyle rivâyet edilmiştir:

"Cenneti ve (cehennem) ateşini bölen benim; sevenlerimi cennete, düşmanlarımı ise cehenneme sokacağım."[9]

509- Bir rivâyette şöyle geçmektedir: "Emirü'l-Mu'mi-nin Ali (a.s) ayağa kalkarak bir hutbe okudu; Allah'a hamd u senâdan sonra şöyle buyurdu:

"Ey insanlar topluluğu, bizi seven birisi ateşe girmez ve bize düşmanlık besleyen kimse de cennete girmez. Cenneti ve (cehennem) ateşini bölen benim. Cennet ve cehennem arasını ben taksim edeceğim; 'Bu sağdan cennete girsin ve bu soldan ateşe girsin' diye hitap edeceğim. Yine Kıyâmet gününde cehenneme şöyle hitap edeceğim: 'Bu senin, bu da benim.' Bilahare bütün Şîalarım, çakan yıldırımlar, şiddetli şimşekler süratli kuşlar ve koşan atlar gibi Sırât üzerinden geçeceklerdir!"

– Câbir-i Cu'fî vasıtayla, Resulullah'ın (s.a.a) Âi-şe'ye şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

"Ali hakkında bana eziyet etme; zira hiç şüphesiz o, Müminlerin Emiri ve Müslümanların efendisidir. Allah Kıyâmet gününde onu Sırât'ın üzerinde oturtacaktır; böylece o, dostlarını cennete ve düşmanlarını da (cehennem) ateşine sokacaktır."[10]

– İmâm Muhammedü'l-Bâkır (a.s), babalarından, Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

"Ya Ali, nasıl olacaksın, cehennemin kenarında durduğunda ve Sırât'a geldiğinde; (o gün ki) insanlara 'geçin' denilecek ve sen cehenneme şöyle hitap edeceksin: 'Bu senin, bu da benim!' Hz. Ali (a.s) 'Ya Resulallah, ('bunlar da benim' diyeceğim) o kimseler, kimlerdir?' diye sorduğunda, şöyle buyurdu. 'Onlar senin Şîalarındır; sen nerede olursan, onlar da seninle olacaklardır."[11]

– Resulullah (s.a.a): "Kıyâmet günü Allah-u Teâlâ, bana ve Ali b. Ebî Tâlib'e şöyle buyuracaktır: 'Sizi sevenleri cennete ve size buğz edenleri (cehennem) ateşine sokun.' Allah-u Teâlâ'nın Kur'ân'daki 'Atın her inatçı kâfiri cehenneme'[12] sözü de bunu ifade etmektedir."[13]

– İbn Abbâs, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir:

"Kıyâmet günü olduğunda, Allah, Cebrâîl'e cennetin kapısında oturmasını ve ancak Ali b. Ebî Tâlib'den aldıkları berat belgesini taşıyanları cennete sokmasını emredecektir."[14]


 

[1]- El-Emâlî (Şeyh Saduk), s.48

[2]- Nurü's-Sekaleyn Tefsiri, c.5, s.441

[3]- El-İsnâ Aşeriyye, s.61, El-Emâlî (Şeyh Sadûk), s.81, Câmiü'l-Ahbâr, s.15

[4]- Yenâbîü'l-Mevedde, s.86

[5]- Ferâidü's-Simtayn, c.1, s.326

[6]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.210.

[7]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.214.

[8]- Uyûn-u Ahbâr-ir Rızâ, c.2, s.27, İhkâkü'l-Hak, c.7, s.172

[9]- Besâirü'd-Derecât, s.415

[10]- İ'lâmü'l-Verâ, s.189.

[11]- El- Emâlî (Şeyh Tûsî), c.1, s.93.

[12]- Kâf, 24.

[13]- Bişâretü'l-Mustafâ, s.144.

[14]- Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.131.