İmam Cafer-i Sadık (as) ve Şamlı Adam
Bir gün Şamlı birisi imam Sadık (a.s)ın yanına gelerek şöyle dedi: "Ben kelam, fıkıh ve farizalar ilminde mütehassıs birisiyim ve buraya senin adamlarınla tartışmaya geldim."
İmam (a.s.) ona şöyle buyurdu:" senin bildiğin şu kelam ilmi kendinden mi yoksa Resulullah'tan mı almışsın?"
Adam: "Bazısı Resulullah'tan bazısı ise kendimdendir." Diye cevap verdi.
İmam (a.s.): "o zaman sen Resulullah'ın ortağı mısın? Buyurdu. Adam: "hayır" deyince imam (a.s.): "o zaman Allah'tan vahiy mi aldın?" Buyurdu. Adam yine hayır dedi. İmam (a.s.): "Yoksa senin de itaatin Resulullah'ın itaati gibi farz mı?" Adam yine hayır cevabını verince imam (a.s) yanında bulunan Yunus bin Yakub'a dönerek: "Ey Yunus buyurdu, bu adam daha konuşma ve tartışmanın başında kendi kendisiyle ters düşmeye başladı." Sonra imam (a.s.) ashabından bazılarını çağırtarak onunla tartıştırdı ve içlerinden henüz genç yaşta olan ve sakalları daha yeni terleyen Hişam ibn-il Hekem'i seçerek, Şam'dan gelen adama gösterdi ve: "işte şu gençle tartış" buyurdu. Şamlı adam kabul ederek Hişam'a şöyle dedi: "Ey genç şu adamın (imam Sadık (a.s.)ın) imameti hakkında bana soru sorabilirsin."
Adamın bu küstahlığına karşı Hişam öylesine öfkelendi ki bedeni titremeye başladı ve Şamlıya dönerek şöyle dedi: "Ey adam söyle bakalım; acaba senin Rabbin mi yaratıklarının (menfaat ve maslahatlarını) daha iyi düşünür, yoksa yaratıkların kendilerimi?"
Şamlı: Tabi ki Rabbim daha iyi düşünür.
Hişam: öyleyse mahlukatının hakkında neleri düşünmüştür, söyler misin? (hangi tedbirleri almıştır)
Şamlı: onlara (birçok görevlerle) mükellef kılmış; bunları hüccet ve delillerle ortaya koyarak onların bu konuda ki noksanlıklarını ve rahatsızlıklarını gidermiştir."
Hişam: o halde nedir onlara sunduğu bu delil ve hüccet?
Şamlı: Resulullah (s.a.a).
Hişam: Peki Resulullah'tan (s.a.a) sonra nedir?
Şamlı: Kitap (Kur'ân) ve sünnet.
Hişam: peki Kur'ân ve sünnet'in ihtilaf ettiğimiz şeylerde bize bir yararı dokunur mu? Bizim ihtilaflarımızı çözüp aramızda ittifak sağlıyor mu?
Şamlı: Evet.
Hişam: O halde neden sen ve biz birbirimizle ihtilaflı durumdayız? Neden ta Şam'dan kalkıp da buraya kadar bizimle muhalefet etmeye gelmişsin? Üstelik rey ve şahsi görüşlerinin de dini bir yol olduğunu savunuyorsun. Oysa şahsi görüşlerin ihtilaflı insanları tek şey üzerinde toplamayacağını sen de itiraf ediyorsun!
Bunun üzerine Şamlı tefekküre dalarak sustu. İmam (a.s.): "Neden susuyorsun?" deyince adam şöyle cevap verdi: "Zira bir yandan ihtilaflı değiliz dersem, yalan olur. Öte yandan, Kitap ve sünnet ihtilaflarımızı halletmeye yeter dersem bunda da yanlış konuşmuş olurum; zira Kur'ân ve sünnet değişik yorumlara açık şeylerdir." Fakat aynı soruyu bu sefer ben ona sormak istiyorum.
İmam (a.s.): "Sor buyurdu", onu bu konuda sabırlı bulacaksın. Bunun üzerine Şamlı adam Hişam'a dönerek şöyle dedi: "yaratıkların maslahatlarını kim daha iyi bilir; Rab'leri mi, kendileri mi?
Hişam: Tabi ki Rableri.
Şamlı: Peki onların sözlerini birleştirecek ihtilaflarını, giderecek, haklarını batıllardan ayıracak, birisini onlar için belirlemiş mi?
Hişam: Evet.
Şamlı: Kimdir o?
Hişam: Şeriat geldiği zamanda Resulullah (s.a.a) ondan sonra ise Ehl-i Beyt'i.
Şamlı: Peygamber’in yerine oturup da onun gibi hüccet olan Ehl-i Beyt'i kimdir?
Hişam: Önceleri mi, şimdi mi?
Şamlı: Hayır şimdi
Hişam: İşte şu anda yanında oturan, (ilim öğrenmek için) yanına göçülen ve ceddi (Resulullah'ın) mirasçısı olarak gökten bize haberler sunan şu İmam Sadık (a.s).
Şamlı: Bunun doğru olduğunu nerden bileyim?
Hişam: Ona istediğin her şeyi sorabilirsin.
Şamlı: Evet bütün mazeret ve bahane kapılarını yüzüme kapattın; sormaktan başka çarem yoktur.
Bunun üzerine imam Sadık (a.s.): "Ey Şamlı buyurdu, senin sormana gerek yok; ben sormadan sana söyleyeyim: "Sen şu günde yola çıktın; gelirken şu yoldan geldin; şunlara uğradın; şunlar sana uğradılar." Her birisini söylediğinde Şamlı adam "Vallahi doğru söyledin" diye tasdik ediyordu imam'ı. Bunun üzerine Şamlı adam: "İşte şimdi Allah'a İslam getirdim (teslim oldum)" deyince imam (a.s.) şöyle buyurdu: "Hayır şimdi Allah'a iman ettim söyle; zira İslam imandan öncedir; İslam ile insanlar birbirinden miras alır, birbirleriyle evlenmeye hak kazanırlar. Sevap ve (uhrevi) mükafat ise imanla olur." Adam: doğru söylüyorsun dedi: "Şimdi ben şehadet ediyorum ki Allah'tan başka bir ilah yoktur; hiç şüphesiz Muhammed (s.a.a) onun Resulüdür ve sen peygamberlerin vasisisin."
Sonra İmam (a.s.) ashabından her birisine bir nasihatte bulunarak Hişam'ı methetti ve "Ey Hişam senin gibiler insanlarla konuşmalıdırlar; hatadan korunmaya çalış; şefaat ardından gelecektir." (El-İhticac,, C.2, S.365)