İmam Emir’ül-Müminin Ali (a.s)’ın En Son Vasiyetleri
Musa AYDIN/Erenler 3
Seçkin insanların hayatlarının son demlerinde, söyledikleri sözler, ettikleri vasiyetler, onların önem verdiği en değerli, en hayatî sözlerdir. Bir anlama onların hayatının özeti ve hayat felsefesidir, o anda dudaklarından dökülen cümleler. Bu yüzden bazı yazarlar, tarih boyu yaşamış büyük insanların en son sözlerini ve en son tavsiyelerini bir araya getiren eserler oluşturmuşlardır. Belki İnşaallah daha sonra size bunlardan bazı örnekler sunmaya çalışırız. Fakat bu sayıda Hz. Emir’ül-Müminim Ali'nin (a.s) şahadet günleri (21 Ramazan) olması hasebiyle yüce İmam'ımızın, şahadetinden kısa bir süre önce, ölüm döşeğinde, aziz oğulları Hasan ve Hüseyin'e ve vasiyetin ulaştığı herkese ettiği hayatî vasiyetlerini siz değerli okuyucularımıza ve Ali aşıklarına sunuyoruz ki hep birlikte bu İlâhî vasiyetleri daima göz önünde bulundurarak, hayatımızı İmam’ımızın istediği yönde şekillendirelim. Zaten böyle olunca ancak, gerçek bir Ali taraftarı olduğumuzu iddia edebiliriz, aksi takdirde ancak kendimizi avutmuş oluruz.
Müminlerin Emiri (a.s) bu vasiyetinde bize Rabbimize karşı, kendimize karşı, ailemize karşı, topluma karşı çeşitli vazifelerimizi hatırlatmakta ve ısrarla onları yerine getirmemizi bizden istemektedir. Allah korkusu, dünyaya aldanmama, daima ahiret yurdu için çalışmayı ön plâna alma, zalimlere düşman, mazlumlara yardımcı olma, hayatta düzenli olma, müminler arasında birleştirici-uzlaştırıcı olma, yetim ve sahipsizlere sahip çıkıp onları kollama, komşuluk haklarını gözetme, Kur'an'a sarılıp hakkıyla amel etme, namazı dinin direği bilip onu asla unutmama, farz olduğunda haccı yerine getirme, Allah yolunda mücadele etme, toplumda insanî ilişkileri (özellikle müminlerle) güçlendirip birbirine yardımcı olup sahip çıkma, insanları iyiliğe davet edip kötülüğe ve kötülere karşı duyarsız kalmama, düşmana karşı bile insaflı davranma gibi…
Sözü bundan fazla uzatmadan sizi mevlâmızın İlâhî vasiyetleriyle baş başa bırakıyorum. Rabbim, amel etmeyi nasip buyursun ve bizi mahşer gününde İmam'ımızın huzurunda mahcup etmesin. Amin!
(Hz. Ali aleyhisselam’ın, lânetli İbn-i Mülcem’in eliyle yaralandıktan sonra, vefatlarından önce, İmam Hasan ve İmam Hüseyin aleyhimesselâm’a vasiyetleri:)
"İkinize de Allah'tan çekinmeyi, dünya sizi arasa, istese bile onu aramamayı, istememeyi vasiyet ederim. Ona ait bir şeyi elde edemediğiniz, elinizdekini yitirdiğiniz için de hayıflanmayın. Gerçeği söyleyin; ahiret mükâfatı için çalışın; zalime düşman olun, mazluma yardımcı kesilin.
İkinize, bütün evlâdıma, ehlibeytime ve bu yazım kime ulaşırsa ona, Allah'tan çekinmeyi, işlerinizi düzene koymayı, aranızı uzlaştırmayı vasiyet ederim. Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, ceddinizden duydum, derdi ki: "İki kişinin arasını bulmak, bütün (nâfile-sünnet) namazlardan, oruçlardan üstündür."
Allah için, Allah için yetimleri koruyun, bazı kere aç, bazı kere tok bırakmayın onları; size tapşırılan haklarını yitirmeyin onların. Allah için komşularınızı görün, gözetin; bu, Peygamberinizin vasiyetidir; komşular hakkında öylesine tavsiyede bulundu ki onlar da mîrâsa girecekler sandık. Allah için, Allah için Kur'ân'a riayet edin; onunla amel etmekte başkaları sizi geçmesin. Allah için, Allah için namazı bırakmayın; çünkü o, dininizin direğidir. Allah için, Allah için Rabbinizin evini ziyareti, haccetmeyi bırakmayın; siz hayatta bulundukça boşlamayın o evi; çünkü o ev, terk edilirse mühlet bile verilmez sizlere; azap gelir çatar. Allah için, Allah için mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle Allah yolunda savaşın. Birbirinizi dolaşmanızı görüp gözetmenizi, birbirinizin ihtiyacını gidermenizi, birbirinizden yüz çevirmemenizi, birbirinizden ayrılmamanızı vasiyet ediyorum. İyiliği buyurmayı, kötülükten nehyetmeyi bırakmayın; sonra kötüleriniz başınıza geçer; sonra da duâ edersiniz, icabet edilmez size.
Ey Abdülmuttalib oğulları, Emir'ül-Müminin katledildi deyip Müslümanların kanlarına girmenizi, öç almaya kalkmanızı istemem, sakının bundan. Benim için yalnız beni öldüreni öldürün. Bekleyin hele, onun şu vuruşundan ölürsem, onun bana bir tek vuruşuna karşı siz de ona bir kere vurun; şurasını, burasını keserek eziyete kalkışmayın; çünkü ben, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Rasulullah'tan duydum, derdi ki:
"Sakının eziyetten, işkenceden, öldüreceğiniz kuduz köpek bile olsa."[1]
[1] -Nehc-ül Belağa, Mektup: 47.