Ahiretteki karşılık, dünyadaki zorlukları unutturur.Gurer-ul Hikem, 2693. hadis İmam Ali (a.s)

İmam Hasan’ın (a.s) Kıyam Etmeme Sebebi

İmam Hasan’ın (a.s) Kıyam Etmeme Sebebi

Soru

İmam Hasan (a.s) Emevîlerin aleyhine kıyam edebileceği halde bunu yapmadı ama İmam Hüseyin (a.s) kıyam etti. Bunun nedeni nedir?

Kısa Cevap

Her tarihi olayı, vuku bulduğu dönemin siyasi durum ve şartlarını göz önüne alarak incelemek gerekir.

İmam Hasan (a.s) İmam Ali’nin (a.s) şehit olmasını müteakip halife olduktan sonra, Muaviye tarafından gelecek tehlike ve saldırıyı önlemek için bir ordu hazırlama girişiminde bulundu. Ancak toplumun içinde bulunduğu şartları, İslâm dünyasının iç ve dış sorunlarını ve girişilecek savaşın beraberinde getireceği sonuçları göz önünde bulundurarak savaşa devam etmenin bir faydası olmayacağından savaştan vazgeçip barış yaptı. Tarihi belgeler gösteriyor ki:

1- İmam Hasan (a.s), ihlâslı ve sadık asker ve kumandanları olmadığından Muaviye’ye karşı askerî bir zafer elde edemezdi.

2- O şartlar altında Muaviye’yle savaşmak, gerçek İslâm olan Ehl-i Beyt mektebi için uzun vadede zararlı olurdu.

3- İmam Hasan’ın (a.s), Muaviye’yle savaşması ve kendisinin Muaviye’nin eliyle öldürülmesi gerçek yol olan Ehl-i Beyt (a.s) yolunun tanınmasına bir yarar sağlamayacağı gibi, bu halk arasında bir uyanmaya da sebep olmazdı. Çünkü halk Emevîlerin gerçek yüzünü tanımış değildi.

Oysa İmam Hüseyin’in (a.s) içinde bulunduğu dönemin şartları tamamen farklıydı. Zira halk, Emevîlerin uzun süre yönetimde bulunmaları sonucu onların İslâm’a tamamen aykırı olan gerçek mahiyetlerini tanımış ve onlardan çok haksızlık ve zulüm görmüştü. Halk içinde genel bir uyanma oluşmuştu. Öte yandan İmam Hüseyin’in (a.s) karşısında olan şahıs Yezid idi. Yezid, hiç bir İslâmî hüküm ve edebe uymayan biriydi. İmam’ın (a.s) onunla biat etmesi demek, böyle birini resmiyette tanımak, onun zulüm ve fesatlarına boyun eğmek, neticede İslâm’ın da yok olmasına razı olmak demekti.

Dolayısıyla, İmam Hasan’ın (a.s) sulhu ve İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamı iki ayrı tarihi vakıa olduğundan her birinin vuku buldukları siyasi ve toplumsal şartların göz önüne alınarak incelenmesi ve analiz yapılması gerekir. Yoksa aslında Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) her ikisi de masum imam olduklarından, her birisi kendi bulunduğu şartlar içinde Allah’ın rızasına uygun olanı yapmışlardır. Eğer İmam Hüseyin (a.s), Hz. Ali’den (a.s) sonra imamet makamına gelseydi, kardeşi İmam Hasan’ın (a.s) yaptığının aynısını yapardı.

Ayrıntılı Cevap

İslâm dini, rahmet, barış ve sefa dinidir. İslâm tarihi, Resul-i Ekrem (s.a.a) ve Masum İmamlar’ın (a.s) hayatları bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bazı yerlerde Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) mecbur kalıp savaşmışlarsa bunu savunma amaçlı yapmışlardı. İmam Hasan (a.s) halife olduğunda, Muaviye’nin muhalefetiyle karşı karşıya geldi. O da (a.s) savunma amaçlı olarak bir ordu hazırladı. Ama şartlar öyle bir yere geldi ki İmam (a.s), İslam’ı savaşla değil, daha farkı bir metot kullanarak savunmak zorunda kaldı.[1]

İmam Hasan’ın (a.s) barış yapmasının ve İmam Hüseyin’in (a.s) kıyam etmesinin nedenlerine gelince, bunların her biri kendi zamanlarının toplumsal ve siyasi şartlarının gerektirdiği şekilde yapılan iki tarihi olaydır. Bu iki olay incelenirken, o zamanki durumlar göz önüne alınmalıdır.

Bize göre Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) ikisi de imam olup hata ve günah işlemezler. Birinin barış, diğerinin kıyam etmesinin sırrı, yaşadıkları dönemin toplumsal ve siyasi şartlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Aşağıda bu farklılıkların bazılarına değiniyoruz:

1- Tarih, Muaviye’nin hilekâr biri olduğunu kesin olarak ortaya koymuştur. O, İslâmî hükümlere görünürde de olsa biraz riayet eden biriydi. Oysa Yezid, İslam’la olan düşmanlığını -babasının aksine- içinde gizlemez onu açığa da vururdu. O, İslâm’ın hiç bir değerine bağlı değildi.[2] Bu yüzden İmam Hüseyin (a.s), Muaviye’nin zamanında Iraklılar’dan kıyam için davet gelmesine rağmen bunu kabul etmedi. İmam (a.s) bu konuda şöyle buyuruyordu:

“Bugün kıyam günü değildir. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun. Muaviye yaşadığı sürece bir şey yapmayın ve evlerinizde oturun.”[3]

2- Haricîlerin ortaya çıkması, ihlâslı asker ve fedakâr kumandanlarının olmayışı[4] ve içteki zaaf, İmam Hasan’ın (a.s) gücünü azaltmıştı. Böylece halkın, Muaviye’yle savaşmaya yanaşmaması da[5] İmam’ı (a.s) barışa zorlayan nedenlerdendi. Kendisi bu konuda şöyle buyuruyor:

“Baktım ki halk, savaştan bıkmış ve barış istiyor, ben de onları istemedikleri şeye zorlamak istemedim. Bu yüzden -az sayıdaki- Şiilerimin canını korumak için barış yaptım.”[6]

3- İmam Hasan (a.s), halifelik makamında olduğu için, Muaviye’yle savaşıp onun eliyle öldürülmesi, hak yolun takipçilerinin lideri olan gerçek İmam’ın öldürülmesi ve Müslümanların halifelik merkezinin darbe alması demekti. Dolayısıyla, bu şartlar altında savaş yapılamazdı. Sulh, Müslümanların durumunu düzeltmek ve İslâmî devletin temelini sağlamlaştırmak için önemli bir taktikti.

Bizim inancımız şudur: İmam Hüseyin (a.s), İmam Hasan’ın (a.s) yerinde olsaydı aynı şeyi yapardı. Çünkü İmam Hasan (a.s) barış yaptıktan sonra, bir gurup İmam Hüseyin’in (a.s) yanına gelerek, bu barışı kabul etmediklerini ve kendisiyle biat etmek istediklerini söyleyince İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Kardeşim Hasan ne yaptıysa ben ona tabiyim.”[7]

Bütün bunları göz önüne aldığımızda İmam Hüseyin’in (a.s) içinde bulunduğu şartların, İmam Hasan’ın (a.s) bulunduğu şartlardan tamamen farklı olduğu ortaya çıkmaktadır. Aşağıda bu şartlara göz atacağız:

1- İmam Hüseyin’in (a.s) şartlarıyla -bu aynı zamanda İmam’ı (a.s) kıyama iten neden idi- İmam Hasan’ın (a.s) şartları arasındaki ilk önemli fark, Yezid’in İmam’dan (a.s) biat istemesiydi. İmam Hüseyin’in (a.s), Yezid gibi hiçbir İslâmî ahkâma uymayan birine biat etmesi demek, onun zulüm, fesat ve haksızlıklarına boyun eğmesi demekti. Bu da İslâm’ın yok olması anlamına geliyordu. Ama Muaviye, İmam Hasan’dan (a.s) biat talep etmemişti. Barış antlaşmasındaki şartlardan biri buydu.

2- İmam Hasan’ın (a.s) zamanında Muaviye’yle savaşa yanaşmayan halk[8], Muaviye’nin yirmi yıllık saltanatı boyunca Emevîlerden gördükleri zulümden dolayı dize gelmişlerdi. Bundan dolayı Kûfe’de, İmam Hüseyin’in (a.s) kıyam etmesi için toplumsal destek vardı. Bu, İmam (a.s) için bir hüccetti ve onu değerlendirmesi gerekiyordu.[9]

3- İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamının en büyük nedeni iyiliğe emir, kötülükten sakındırma hükmüne amel etmekti.

Muaviye, yirmi yıllık saltanatı boyunca zulümler yapmış, İslâmî hükümleri değiştirmiş, beytülmali savurmuş, haksız yere kanlar dökmüş, barış antlaşmasının şartlarına uymamış, Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünnetine amel etmemişti. Ayrıca şarap içen, köpekle oynayan oğlu Yezid’i kendi yerine atamıştı. Bu ve benzeri birçok şey, İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamına, iyiliğe emir ve kötülükten sakındırma hükmüne amel etmesine zemin hazırlamıştı. Halk, Muaviye’nin bu durumunu İmam Hasan’ın (a.s) zamanında görememişti. Bu yüzden “İmam Hasan’ın (a.s) barışı, İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamına ortam hazırladı” denmektedir. Yani İmam Hasan’ın (a.s) antlaşmaya koyduğu şartlar, Muaviye’nin her türlü hile ve aldatma yolunu kapatmıştı. Muaviye, bu şartların hiç birine amel etmedi. Bu da onun İslâm toplumunda rezil olmasına ve İmam Hüseyin’in (a.s) Yezid’in aleyhine kıyam etmesine ortam hazırladı.

İmam Hasan’ın (a.s) barışının bazı şartları şunlardır:

1- Muaviye, Allah’ın kitabına ve Peygamberin sünnetine amel edecektir.

2- Halifelik, Muaviye’den sonra İmam Hasan’a (a.s) geçecektir. Eğer herhangi bir sebepten dolayı bu gerçekleşmezse İmam Hüseyin (a.s) halife olacaktır.

3- Minber ve namazlarda Hz. Ali’ye (a.s) küfür edilmeyecektir.

4- Beş milyon dirhem olan Kûfe’nin beytülmali alınmayacaktır.

5- Müslümanlar ve Şiiler güvende olacaklardır.

Antlaşmanın bu maddeleri gösteriyor ki İmam Hasan (a.s) hiç bir zaman, Muaviye’nin halifeliğini sağlamlaştırma amacında olmamış, aksine İslâm ve Müslümanların menfaati için ve İslâmî toplumun şartları gereği böyle bir antlaşma yapmak zorunda kalmıştı. İmam Hasan (a.s) kendi döneminde İslâm toplumuna hâkim olan şartlar ve kendisinin halife olması hasebiyle Muaviye’yle barış yaptı. Şartlar farklı olduğundan İmam Hasan’ın (a.s) zamanı barış yapmayı, İmam Hüseyin’in (a.s) zamanı da kıyam etmeyi gerektiriyordu.

–—


[1]     Ali Asker Rızvanî, Âşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s. 35.

[2]     a.g.e, s. 319.

[3]     el-Mecmeu’l-Âlemi li-Ehli’l-Beyt (a.s), A’lamu’l-Hidaye, İmam Hüseyin (a.s), s. 147.

[4]     İmam’ın (a.s) ordusunun başına getirdiği dört kumandan, Muaviye’den rüşvet alarak onun safına geçtiler. (Ali Asker Rızvanî, Âşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s. 316)

[5]     İmam Ali’nin (a.s) halifeliği döneminde meydana gelen Cemel, Sıffîn ve Nehrevan savaşları halkı yormuş, İmam Hasan’ın (a.s) dostları arasında kötümserliğe yol açmıştı.

[6]     el-Mecmeu’l-Âlemi li-Ehli’l-Beyt (a.s), A’lamu’l-Hidaye, İmam Hüseyin (a.s), s. 147.

[7]     Murtaza Mutahharî, Masum İmamlar’ın (a.s) Siyerinde Bir Gezinti, s. 96.

[8]     İmam Hasan (a.s) son hutbelerinin birinde, halka savaşa devam edip etmeme konusunu sorunca, hepsi birden “Biz savaş istemiyoruz, yaşamak istiyoruz” diye feryat etmişlerdi. (Ali Asker Rızvanî, Âşura Vakıası Şüphelerine Cevap, s. 316)

[9]     Murtaza Mutahharî, Masum İmamlar’ın (a.s) Siyerinde Bir Gezinti, s. 81.