İmam Hasan’ın Sulhu
Ebu Said-i Akisa şöyle diyor:
İmam Hasan (a.s)’a; “Neden Muaviye ile sulh yaptın, oysa hak seninle idi; Muaviye ise sapık ve zalimdir?” dediğimde İmam Hasan (a.s) şöyle buyurdular:
“Acaba ben babamdan sonra Allah’ın hücceti ve İmam değil miyim?”
Zohri- “Evet, öyledir.”
İmam (a.s)- “Resulullah benim ve kardeşim hakkında; ‘Hasan ve Hüseyn, kalksalar da otursalar da İmamdırlar’ buyurmamış mıdır?”
Zohri – Evet buyurmuştur.
İmam (a.s)- “Öyleyse ben İmamım, ister kıyam edim ister etmeyeyim. Benim Muaviye ile sulh yapmamın sebebi, Resulullah’ın Beni Zamre, Beni Eşca ve Hudeybiyye’de Mekke halkı ile yaptığı sulhun sebebinin aynısıdır; şu farkla ki onlar kafir idi, ama Muaviye ve ashabı kafir hükmündedirler… Ey Ebu Said! Eğer ben Allah tarafından İmam isem artık senin, maslahatı bilmediğinden dolayı bana itiraz etmenin bir anlamı yoktur; bizim meselimiz Hızır ve Musa’nın meseli gibidir. Hızır (a.s), Hz. Musa’nın maslahatını bilmediği bazı işler yapıyordu, Musa (a.s) onun işlerini görünce sinirlenip itiraz ediyordu; ama Hızır (a.s) yaptığı işin hikmetini açıkladığında Hz. Musa rahatlayıp susuyordu. Şu kadarını bil ki, eğer Muaviye ile sulh yapmamış olsaydım yeryüzünde bir Şia dahi kalmazdı.” (14)
İmam Hasan (a.s) bu sulhu ile şialarının canını korumasıyla birlikte Muaviye’nin kerih çehresini de aşikar etmiş oldu. Muaviye Nuhayle’de yapmış olduğu bir (konuşmasında) şöyle dedi:
“Ben namaz kılasınız, oruç tutasınız ve hacca gidesiniz diye sizinle savaşmadım; ben hükümet etmem için sizinle savaştım ve ona da ulaştım; şimdi Hasan bin Ali ile yapmış olduğum sulhun şartlarını ayağımın altına aldığımı ilan ediyorum.” (15)
İmam Hasan (a.s)’ı Muaviye ile sulh yapmaya mecbur eden amillerden bazıları da şunlardır: İmam Hasan (a.s)’ın ordusunda kendisine candan bağlı olanlar pek azdı, kimisi dünya malı elde etmek için uğraşıyordu, kimisi şüphe içindeydi, kimisi dini amaç için değil sırf kabile reislerinin emrine uymak için gelmişti, kimisi (Havariç gibi) İmam’ı savunmak değil sadece Muaviye’yi sevmedikleri için gelmişti; (16) kimisi yel hangi yandan eserse öte yana eğiliyordu; kimisi Hâricilerin inancına kapılmıştı. Müslümanların içine düşen ayrılık, görüşlerinin birbirine zıt oluşu, vahdetin kalmayışı, servet elde etme sevdası iman kudretini oldukça zayıflatmıştı. Muaviye’nin casusları, bir an bile durmuyorlar, bu ayrılığı, bu, zıddiyeti daha da derinleştiriyorlar ve daha da genişletiyorlardı; vaatle, parayla, tehditle adam avlıyorlardı. (17)
Orduda İmam Hasan (a.s)’ı tutup kaçırarak Muaviye’ye teslim etmek isteyenler bile vardı. (18)
Bir kere çadırlarına girmişler, buldukları her şeyi yağma etmişler, altlarındaki seccadelerini bile çekip almışlardır; hatta birisi kendilerini ağır bir şekilde yaralamıştı… (19)
İmam Hasan (a.s) kesinlikle savaştan çekinmiyordu, Muaviye ile savaşmak için ordusuna hararetli konuşmalar bile yapıyordu. Bir ara Muaviye’nin casuslarını yakalatıp öldürttükten sonra Muaviye’ye şöyle bir mektup yazdı:
“Casus mu gönderiyorsun, savaşmak mı istiyorsun? Öyleyse savaşa hazırlan.” (20)
İmam Hasan (a.s) Muaviye’nin barış teklifini, bir yandan da kendi ordusunun durumunu görünce, maslahat gereği bazı şartlarla sulh yapmayı uygun gördü. İmam Hasan (a.s) sonradan şöyle buyurmuşlardı: “Vallahi ben bu işi Muaviye’ye teslim etmezdim; fakat yardımcı bulamadım. Yardımcı bulsaydım, gece de onunla savaşırdım günüz de; sonundaysa Allah benimle onun arasında hükmederdi.” (21)
Evet İmam Hasan (a.s) zamanın şartlarına gere barışıyla, İmam Hüseyn (a.s) şahadetiyle, diğer İmamlar talebe eğitmeleriyle İslam dininin yak olmasını önlemiş ve Peygamberin mezhebi olan kendi mezheplerini yüceltme uğrunda ellerinden geleni esirgememişlerdir. Şia’nın görüşüne göre, eğer İmam Hasan (a.s) İmam Hüseyn (a.s)’ın zamanında olsaydı, O da aynısını yapardı. Nitekim İmam Hüseyn de İmam Hasan’ın zamanında aynısını yapıp İmam Hasan’a destek olmuştur. Eğer İmam Hasan’la İmam Hüseyn diğer İmamların zaman ve şartlarında olsalardı O’nların yapmış olduklarını bunlar da yaparlardı. Şia’nın görüşüne göre İmamların hepsi bir nurdandılar, O’nların arasında hiçbir fark yoktur.
Allah’ım! İmam Ali (a.s)’ın sabrı, İmam Hasan (a.s)’ın mazlumiyeti, İmam Hüseyn (a.s)’ın şahadeti, ve diğer İmamların dua ve çabaları hürmetine İmam Mehdi (a.s)’ın zuhurunu tacil ederek Ehl-i Beyt mektebini dünyaya hakim kıl; O’nların takipçilerini güçlendir; düşmanlarını zelil eyle.
Allah’ım! Bizi, sana varacak yollara hidayet et; bizi sana kavuşturacak en yakın yolda hareket ettir; uzağı bize kolaylaştır; bizleri sana doğru koşan, gelip kapını çalan, gece-gündüz yalnız sana tapan ve azametinden korkan kullarından kıl; kendileri için kaynakları arındırdığın, arzularına ulaştırdığın, maksatlarına kavuşturduğun, kendi fazlınla ihtiyaçlarını giderip kalplerini sevginle doldurduğun kullarından eyle. Bu çalışmaları bizlerden kabul buyur; bizleri Ehl-i Beyt’ten ayırma; bu dünyada O’nların ziyaretlerini, ahirette ise şefaatlerini bizlere nasip eyle. Amin.
14- A. K. c.44, s.1.
15- A. K. c.44, s.49.
16- İrşad-ı Mufid, s.171.
17- A. K. s.172.
18- A. K. s.172-173.
19- Tarih-i Yakubi, c.2, s.204-207. Tarih-i Taberi, c.7, s.1.
20- İrşad-i Mufid, s.170.
21- Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, s.378.