İmam Musa Kazım (a.s)’ın Ahlakı
“Abd-u Salih” Diye Adlanması
İbn-i Cevzî diyor ki:
“Haşimî hanedanından olan Ebu’l- Hasan Musa bin Cafer (İmam Kazım), çok ibadet ettiğinden, (Allah yolunda) gayretinden ve geceleri ibadetle geçirdiğinden dolayı “Abd-u Salih” diye çağrılıyordu.
İmam Kazım (a.s), kerim (bağış ve ihsanda bulunan) ve halim (yumuşak huylu ve sâkin tabiatlı) birisiydi. Bir adam ona eziyet edip incittiğinde, ona bir takım malî yardımlar gönderiyordu.” [1]
“Kazım” Diye Adlanması
Rabiy’ bin Abdurrahman diyor ki:
“Allah’a and olsun ki, İmam Musa bin Cafer (a.s), ferasetli ve ileri görüşlülerdendi. Kendisinden sonra kimin onun imametinde kalacağını ve ölümünden sonra kimin ondan sonraki İmam’ı inkar edeceğini biliyordu. Bununla birlikte onlara olan öfkesini belirtmeyip yutuyor ve onlardan bildiği şeyi yüzlerine vurmuyordu. İşte bundan dolayı “Kazım” (öfkesini yutan) olarak adlanmış oldu.”[2]
Elini Yemekten Önce Yıkadığında Kurulamaması…
Murazim diyor ki:
“İmam Musa Kazım (a.s)’ı, yemekten önce abdest aldığında (veya ellerini yıkadığında) mendil ile ellerini kurulamadığını, yemekten sonra abdest aldığında (veya ellerini yıkadığında) ise mendil ile ellerini kuruladığını gördüm.” [3]Muharrem Ayı Girdiğinde Güldüğünün Görülmemesi
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
“… Babamın -Allah’ın selamı ona olsun- Muharrem ayı girdiğinde güldüğü görülmezdi. On güne kadar sürekli gamlı ve mahzun idi. Onuncu gün (yani Aşura günü) olduğunda, o gün onun musibet, hüzün ve ağlama günü olurdu ve buyuruyordu ki: “Bugün öyle bir gündür ki, İmam Hüseyin (a.s) bugünde şahadete erişmiştir.”[4]
Namaz Odası
İbrahim bin Abdulhamid diyor ki:
“İmam Musa Kazım (a.s)’ın namaz kıldığı odaya gittim. Odada hurma yaprağından yapılan bir sepet, asılmış bir kılıç ve Kur’an’dan başka bir şey yoktu.”[5]
Çalışması
Hasan bin Ali bin Ebî Hamza babasından naklen diyor ki:
“İmam Musa Kazım (a.s)’ın kendi arazisinde çalıştığını ve ayaklarının (şiddetli çalışmasından dolayı) ter içerisinde kalıp yaş olduğunu gördüm. Bunun üzerine: “Fedan olayım, işçiler neredeler?” diye sorduğumda buyurdular ki:
“Ey Ali, ben ve babamdan daha üstün olanlar arazilerinde elleriyle çalışmışlardır.”
“Onlar kimlerdir?” diye sorduğumda da buyurdular ki:
“Resulullah (s.a.a), Emir’ul- Muminin Ali (a.s) ve babalarım; onların hepsi elleriyle çalışmışlardır. Çalışmak peygamberlerin, vasilerin ve salih insanların işidir.”[6]
Şöhretli Elbiseden Kaçınması
Ravi diyor ki:
“İmam Musa Kazım (a.s) açısından, şöhretli (dikkat çekici ve parmakla gösterilen) elbise giymekten daha kötü bir şey yoktu. İmam (a.s), kendisine yeni bir elbise getirdiklerinde (ilk önce) onun yıkanmasını emrediyor, sonra onu giyiyorlardı.”[7]
Sofrada Yeşillik Olmasına Özen Göstermesi
Muvaffak el-Medînî babasından, o da dedesinden şöyle dediğini naklediyor:
“İmam Musa Kazım (a.s) bir kimseyi benim peşimce gönderdi; (yanına vardığımda) beni yemek sofrasının başına oturttu. Sofrayı getirdiklerinde içerisinde yeşillik yoktu. İmam (a.s) yemekten el çekti. Sonra hizmetçiye: “Yeşilliği olmayan bir sofradan yemek yemediğimi bilmiyor musun? O halde yeşillik getir” diye buyurdular.
Hizmetçi yeşillik getirip onu sofranın üzerine bıraktığında, İmam (a.s) elini uzatarak yemek yemeğe başladı.”[8]
Akşam Yemeği
Süleyman bin Caferî diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), akşam yemeğini bir kekle olsa dahi terk etmiyordu ve buyuruyordu ki: “Akşam yemeği beden için bir güçtür.”[9]
Helvayı Sevmesi
Ahmed bin Harun bin Muvaffak el-Medinî babasından, o da babasından şöyle dediğini naklediyor:
“İmam Musa Kazım (a.s) bir gün, bir adamı benim peşim sıra gönderdi. Ben de onun yanına vararak onunla birlikte yemek yedim. Çok helva yiyince: “Ne kadar da bu helvayı seviyorsunuz!” dediğimde buyurdular ki:
“Biz ve Şialarımız helavetten (tatlılıktan) yaratılmışız; işte (bundan dolayı) helvayı seviyoruz.”[10]
Kötülük Edenlere Karşı Davranışı
İbn-i Esir şöyle diyor:
“İmam Musa bin Cafer (a.s)’ın “Kazım” diye lakap almasının sebebi, O’na kötülük edenlere iyilik ettiğinden dolayıdır. Böyle davranış, O’nun her zamanki adeti idi.”[11]
Yoksullara Yardımı
İrbilî diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), ailesi ve akrabalarıyla en çok irtibatı olan ve onlara ihsanda bulunan insanlardandı. Geceleri (tanınmayacak bir şekilde) Medine fakirlerini arayarak onlara para, un ve hurma veriyordu; onlar ise bu yardımların kimin tarafından yapıldığını bilmiyorlardı.”
Bağışı
Yahya bin Hasan diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), bir adamdan sevmediği bir şey kendisine ulaşınca (incindiğinde) bir kese dinar ona gönderiyordu. Onun para kesesi, iki yüzle üç yüz arası idi. İmam Musa Kazım (a.s)’ın para kesesi mesel olmuştu.”[12]
Hizmetçileriyle İstişare Etmesi
Hasan bin Cehm diyor ki:
Biz İmam Rıza (a.s)’ın babasını andığımızda buyurdular ki:
“Hiç kimsenin aklı, O’nunla eşit değildi. Bununla birlikte bazen kendisine: “Zenci hizmetçilerinden biriyle mi istişare ediyorsun?” dediklerinde: “Allah Teala, bazı sorunları bazen onun diliyle kolaylaştırıp halletmiştir” buyuruyordu.
Bazen İmam Kazım (a.s)’a, arazi ve bostan işleri konusunda bir şey önerdiklerinde İmam (a.s) onların dedikleri şekilde yapıyordu.”[13]
Oğlunu Methetmesi
İsmail bin Hattab diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s)ın huzuruna vardığımızda oğlu Ali’yi (İmam Rıza’yı) methetmeye başlıyordu. Onu övüyor ve diğerleri hakkında söylemediği şeyi onun fazilet ve iyiliği hakkında söylüyordu. Güya bizi onun imametliğine hidayet etmek istiyordu.”[14]
Oğluna Karşı Davranışı
Süleyman bin Hafs şöyle diyor:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), oğlu Ali’yi “Rıza” diye adlandırıyordu. Örneğin şöyle diyordu: “Oğlum Rıza bana dedi ki…” Ona hitap ettiğinde de: “Ya Ebe’l-Hasan!” diye hitap ederdi.”[15]
Oğlu Ali (İmam Rıza) Hakkında Tavsiyesi
Muhammed bin İshak babasından naklen diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), oğullarına şöyle buyuruyordu:
“Sizin bu kardeşiniz Ali bin Musa, Âl-i Muhammed’in (Peygamber ailesinin) alimidir. Öyleyse dininiz hakkında ondan soru sorun ve size söylediğini ezberleyin (onunla amel edin).”[16] Musibet Sahiplerine Teselli Vermesi
Hişam bin Hakem diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), ölüyü defnetmeden önce ve onu defnettikten sonra musibet görenlere teselli veriyordu.”[17]
Allah’tan Korkması, Halka Ümit Vermesi ve Kur’ân’ı Hazinle Okuması
Hafs diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s)’dan (Allah’ın azamet karşısında) daha şiddetli korkan ve halka ondan daha çok ümit veren bir kimse görmedim. O, Kur’ân’ı hazin bir sesle okuyor ve adeta insanı kendisine muhatap kılıyordu.”[18]
İmam (a.s)’ın İbadet ve Zikri
Ammar bin Eban diyor ki:
Bacım, İmam Musa bin Cafer (a.s)’ın hizmetçisi idi. Ondan şöyle dediği bize naklolunmuştur:
“İmam Musa Kazım (a.s) yatsı namazını kıldığında, Allah’a hamd ediyor, O’nu ululuyor ve O’nu çağırıyordu; Gecenin yarısı geçinceye dek sürekli bu haldeydi. Sonra kalkıp namaz kılıyordu. Daha sonra sabah namazını kılıyordu. Daha sonra güneş doğuncaya kadar biraz zikir ediyordu…”[19]
Kur’ân Okuması
Yunanî diyor ki.
“İmam Musa bin Cafer (a.s), Kur’ân’ı herkesten daha güzel bir sesle okuyordu. Kur’ân okuduğunda mahzun oluyordu. O’nun Kur’an tilavetini dinleyenler ağlıyorlardı. (O’nun kendisi de) Allah korkusundan ağlıyordu; öyle ki mübarek sakalı göz yaşlarıyla ıslanıyordu.”[20]
Geceyi İbadetle Geçirmesi
İrbilî diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), gece nafilelerini kılıyor ve onları sabah namazına vaslediyordu (sabah namazına kadar ibadet ediyordu). Daha sonra güneş doğuncaya dek takibatla (dua ve zikirle) meşgul oluyordu…”[21]
Secdeye Kapanması
Ahmed bin Abdullah, babasından şöyle dediğini naklediyor:
“(Zindana bakmak için) Damın üzerinde oturmuş olan Fazl bin Rebiy’nin yanına gittim. Bana: “Bu odaya bak, ne görüyorsun?” dedi. (Ben de bakınca:) “Atılmış bir elbise görüyorum” dedim. O: “İyi bak, biraz dikkat et” dedi. Dikkatle baktığımda: “O, secde halinde olan bir kişidir” dedim. Bunun üzerine: “Onu tanıyor musun? O Musa bin Cafer’dir. Ben onu sürekli bu halde görüyorum. O sabah namazını kılıyor, güneş doğuncaya dek takibat (dua ve zikir) okuyor. Daha sonra secdeye kapanıyor ve öğleye kadar böylece secde halinde kalıyor. Namaz vakitlerini kendisine bildirmesi için birisini görevlendirmiştir. Ona namaz vaktinin girdiğini haber verdiklerinde, kalkıp abdest almaksızın namaza başlıyor; bu onun her zamanki adetidir.”[22]
Her Gün İçin Uzun Secdeleri
Sevbanî diyor ki:
“Ebu’l-Hasan Musa bin Cafer (a.s), on küsur yıl boyunca her gün için güneşin doğuşundan öğleye kadar secdeye kapanıyordu.”
İftarı
Halid bin Necih diyor ki:
“Ben Ramazan ayında İmam Sadık (a.s) ve İmam Musa Kazım (a.s)’la birlikte iftar ediyordum. İftar sofrasına getirilen ilk şey, sirke ve zeytin yağıyla ıslanmış bir kase tirit idi. İmam (a.s) ilk önce ondan üç lokma alıp yiyor ve daha sonra bir sahan yemek getiriliyordu.”[23]
Ramazan Ayının Son On Günündeki İbadet
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
“Babam, Ramazan ayının son on gününde her gece, önceki gecelerin müstahap namazlarına yirmi rekat daha artırıyordu.”[24]
Cuma Namazı İçin Hazırlanması
Saduk (r.a) diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s) kendisini, Perşembe gününden, Cuma gününün (ibadeti) için hazırlıyordu.”[25]
Yaya Olarak Hacca Gitmesi
Ali bin Cafer diyor ki:
“Kardeşim Musa bin Cafer (a.s) ile dört umre yolculuğunda beraberdik. O, âilesiyle birlikte yaya olarak Mekke’ye doğru hareket ediyordu.”[26]
İlk Mazlumu Ziyaret Etmesi
Ravi diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s), Emir’ulMuminin Ali (a.s)’ın kabrinin kenarında şöyle diyordu:
“Selam olsun sana ey Allah’ın velisi (dostu); şehadet ediyorum ki, şüphesiz sen ilk mazlum ve hakkı gasp edilen ilk şahıssın.”[27]
Secdelerindeki Duası
İbn-i Şehraşub diyor ki:
İmam Musa bin Cafer (a.s) secdelerinde şöyle diyordu:
“İlahî, (gerçi) günah ve isyan kulundan taraf çirkindir ama af ve suçlardan geçmek senden taraf güzeldir.”[28]
Diğerlerine Dua Etmeği Tavsiye Etmesi
Safvan bin Yahya diyor ki:
İmam Musa bin Cafer (a.s) buyuruyorlardı ki:
“Kim, mümin ve müslüman kadın ve erkeklerden birine dua ederse, Allah-u Teala, dua ettiği her mümine karşılık ona dua eden bir melek görevlendirir.”[29]
Zindandaki Duası
İmam Musa bin Cafer (a.s)’ı gözetim altında bulunduran casuslardan biri diyor ki:
Musa bin Cafer’in, dualarında şöyle dediğini çok duyuyordum:
“Allah’ım, sen biliyorsun ki, ben sürekli senden, ibadetin için meşguliyetten bir boşluk istiyordum. Allah’ım, sen de böyle yaptın; o halde sana hamd olsun.”[30]
Gece Namazı Mihrabındaki Duası
Ahmed bin Halid-i Berkî diyor ki:
İmam Musa bin Cafer (a.s), gece namazı için mihrapta durduğu zaman şöyle diyordu:
“Allah’ım, sen beni düzgün ve kusursuz yarattın; çocukken beni besleyerek eğittin ve beni diğerlerinden ihtiyaçsız kıldın…
Allah’ım, geçmişte benden vuku bulan kötülükleri biliyorsun; hem de onları benden daha iyi biliyorsun. Amel defterimde sıralanan suçlardan dolayı yazıklar olsun bana! Eğer her şeyi kapsayan affının, halime şamil olacağını umduğum yerler olmasaydı, (ümitsizlikten) helak olup giderdim. Eğer kulun günahından kaçması mümkün olsaydı, ondan kaçmaya en layık ben olurdum…
Allah’ım, kaçarsam beni bulursun; firar edersem, beni yakalarsın. O halde senin huzurunda zelil, boynu bükük ve hakir olarak durmuş bulunuyorum. Eğer cezalandırırsan, bunu hakketmişim ve ey Rabbim, bu senden taraf bir adalettir. Eğer affedersen, şüphesiz sen kötülükleri affedensin; affın ve rahmetin beni kuşatmış olur ve afiyetin (bağışlaman) beni sarmış olur.
Allah’ım, o halde güzel isimlerin ve perdelerin örttüğü güzelliğin hürmetine senden, bu tahammülsüz cana ve bu güçsüz bedene acımanı istiyorum. Güneşin sıcağına dayanamayan bu zayıf beden, cehennem ateşine nasıl dayanabilir! Yıldırım sesini duymaya tahammülü olmayan, gazabının sesine nasıl dayanabilir!
Allah’ım, o halde bana acı; çünkü ben hakir bir fakirim ve değersiz bir insanım. Beni azaba çarptırmış olursan, azaba çarptırılmam zerre kadar olsun saltanatını artıracak değil; bana azap edilmekle saltanatın artacak olsaydı, azaba karşı sabretmeyi senden isterdim ve bunun senin olmasını isterdim. Fakat saltanat ve mülkün, itaat edenlerin itaatiyle artmasından ve günahkârların da günahıyla azalmasından daha büyük ve daha kalıcıdır. O halde ey merhametlilerin en merhametlisi, beni bağışla; Muhammed ve Ehl-i Beyti’ne salat eyle ve bizden taraf müslümanları mükafatlandırdığın en güzel bir mükafatla O’nu mükafatlandır; ey alemlerin Rabbi olan Allah!”[31]
Her Gün Mağfiret Dilemesi
İbrahim bin Ebî’l- Bilad diyor ki:
“İmam Musa bin Cafer (a.s) bana buyurdu ki:
“Ben, her gün Allah Teala’dan beş bin kez mağfiret diliyorum.” (İmam -a.s- benim şaşırdığımı görünce:) “Beş bin kez istiğfar etmek çok mudur?” diye buyurdular.”[32]
Gece Mağfiret Dilemesi
Seyyid bin Tavus (r.a) diyor ki:
“…İmam Musa bin Cafer (a.s) geceyi sehere kadar sürekli mağfiret dilemekle geçiriyordu.”[33]
Çoğu Zamanlar Okuduğu Dua
İbn-i Şehraşub diyor ki:
İmam Musa bin Kazım (a.s) çoğu zaman şu duayı okuyordu:
“Allah’ım, ölüm vakti rahatlık ve hesap vakti ise âf diliyorum senden.”[34]
İmam (a.s) bu duayı (durmadan) tekrarlıyordu.”[35]
Zemzem Suyunu İçerken Okuduğu Dua
Ahmed bin Halid diyor ki:
İmam Musa Kazım (a.s) zemzem suyunu içtiğinde şöyle diyordu:
“Bismillah, el-hamdu lillah, eş-şükrü lillah.”
(Allah’ın adıyla, bütün hamt ve şükürler Allah’a mahsustur.)[36]
Yüz Defa Söylediği Zikir
İmam Sadık (a.s) buyurmuştur ki:
“Kim, sabah ve akşam namazından sonra yedi defa: “Bismillah ve velâ havle velâ kuvvete illa billah” derse, Allah-u Teala yetmiş çeşit belayı ondan uzaklaştırır…”
İmam Musa bin Cafer (a.s) buyurdular ki: “Ben, o zikri yüz defa söylüyorum.”[37]
Evinden Çıkarken Okuduğu Dua
İmam Rıza (a.s) buyurmuştur ki:
“Babam (Musa bin Cafer -a.s-) evinden çıkarken şöyle diyordu:
“Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla. Allah’ın güç ve kudretiyle, benim güç ve kudretimle değil; hayır, ey Rabbim, rızkına yönelerek senin güç ve kudretinle evden çıkıyorum. O halde beni afiyet ve esenlikle evime döndür.”[38]
———————————————————————————————————————–
[1] – Keşf’ul- Ğumme, C. 2, S. 250.
[2] – Uyun, C. 1, S. 103, H. 1.
[3] – kâfî, C. 6, S. 291, H. 2.
[4] – İkbal’ul- A’mal, S. 544.
[5] – Kurb’ul- Esnad, S. 310, H. 1208. Bu hadisten, namaz için özel bir yerin olması ve dikkat çekici eşya ve fotoğrafların bulunmaması anlaşılmaktadır.
[6] – Bihar, C. 48, S. 115, H. 27.
[7] – Bihar, C. 79, S. 314.
[8] – Avalim, C. 21, S. 206, H. 3.
[9] – Mehasin-i Berkî, C. 2, S. 198, H. 1580.
[10] – Kâfî,C. 6, S. 321, H. 1.
[11] – Kamil-i İbn-i Esir, C. 6, S. 164.
[12] – Kâfî, C. 5, S. 166.
[13] – Mekarim’ul- Ahlak, S. 335.
[14] – Bihar, C. 49, S. 18, H. 19.
[15] – Uyun, C. 1, S. 22, H. 2.
[16] – Keşf’ul-Ğumme, C. 2, S. 317.
[17] – Tehzib, C. 1, S. 463, H. 1563.
[18] – Kâfî, C. 2, S. 606.
[19] – Tarih-i Bağdat, C. 13, S. 31.
[20] – Menakıb-i İbn-i Şehraşub, C. 4, S. 318.
[21] – Keşf’ul- Ğumme, C. 2, S. 228.
[22] – Bihar, C. 48, S. 107.
[23] – Mehasin-i Berkî, C. 2, S. 278, H. 1895.
[24] – Kurb’ul- Esnad, S. 207.
[25] – Men Lâ Yahzuruh’ul- Fakih, c.1, S. 416, H. 1228.
[26] – Bihar, C. 48, S. 100, H. 2.
[27] – Bihar, C. 100, S. 265, H. 3.
[28] – Menakıb-i İbn-i Şehraşub, C. 4, S. 318.
[29] – A’lam’ud- Din, S. 393.
[30] – Bihar, C. 48, S. 107, H. 9.
[31] – Bihar, C. 87, S. 229, H. 42.
[32] – Bihar, C. 93, S. 282, H. 26.
[33] – Bihar, C. 102, S. 16, H. 10.
[34]- Duanın Arapçısı şöyledir: “Allahumme innî es’eluk’er- rahete ind’el- mevt, ve’l- affe ind’el- hesap.”
[35] – Menakıb-i İbn-i Şehraşub, C. 4, S. 318.
[36] – Mehasin-i Berkî, C. 2, S. 400, H. 2400.
[37] – Bihar, C. 86, S. 112, H. 12.
[38] – Mehasin-i Berkî, C. 2, S. 91, H. 1241.