İmam Sadık (a.s)’ın Nurlu Şahsiyeti
İmam Sadık (a.s)’ın eşsiz ilim ve faziletlerinin nuru, ümmetin alimlerini ve İslami mezheplerin önderlerini hayret ve şaşkınlığa düşürmüştür. Onlardan bir çoğu bu Ehl-i Beyt alimi ve kamil insan önünde takdir ile eğilmiştir.
İslami mezhep önderlerinden bazılarının İmam Sadık (a.s) hakkında söyledikleri sözler aşağıda yer almıştır:
Ehl-i Sünnet’in dört mezhep imamlarından biri olan Malik b. Enes şöyle diyor: Bir müddet Cafer b. Muhammed’in yanına gidip geliyordum. Onu her defasında şu üç halden biri üzere buldum, ya namaz kılıyordu, ya oruçlu idi, yada Kur’an okuyordu. Cafer b. Muhammed’us-Sadık’dan daha alim daha takvalı ve daha abid olan bir kimseyi hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak duymamış ve hiçbir kalp hatırlamamıştır.”[1]
Hanefi Mezhebinin İmamı Ebu Hanife Nu’man b. Sabit ise şöyle söylemektedir:
“Şimdiye kadar Cafer b. Muhammed gibi bir alim görmedim. Mansur onu yanına çağırınca bana da “Ey Ebu Hanife! Şüphesiz ki insanlar Cafer b. Muhammed’e aşık olmuşlardır. O halde onun için bir takım zor sorular hazırla” diye haber gönderdi. Bunun üzerine ben de 40 tane zor soru hazırladım. Sonra Mansur beni çağırdı. O zamanlar o Hire’deydi. Ben onun yanına gittim ve meclisinde oturdum. Cafer b. Muhammed onun sağ tarafında oturuyordu. Cafer b. Muhammed’i gördüğü zaman azamet ve heybetinden kendimi alamadım çünkü Mansur’da böyle bir şey görmemiştim. Ben halifeye selam verdim ve halife de bana oturmamı işaret etti. Daha sonra Cafer b. Muhammed’e dönerek şöyle dedi: Ey Eba Abdullah… Bu Ebu Hanife’dir.” O da tasdik etti. Daha sonra Mansur bana dönerek şöyle dedi: “Ey Ebu Hanife ona sorularını sor.” Ben de sorularımı sordum ve o da cevapladı. İmam şöyle diyordu: “Siz (Kufeliler) şöyle diyorsunuz, Ehl-i Medine şöyle diyor, biz de böyle diyoruz.” Görüşlerinden bazısı Medine’liler ile ittifak halindeydi. Bazısı ise hepsiyle muhalifti. Böylece bütün sorularıma cevap verdi.” Ebu Hanife daha sonra şöyle devam etmiştir: “İnsanların en bilgininin, insanların farklı görüşlerini en çok bilen olduğu bize rivayet edilmemiş mi?” Yani İmam Cafer Sadık çeşitli fırkaların görüşlerine vakıf olduğundan insanların en bilginidir.[2]
Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdulkerim Şehristani ise şöyle diyor: “Cafer b. Muhammed Sadık derin bir ilim, kamil bir edep, dünyada zühd ve şehvetlerden tam bir korunma sahibi idi. O Medine’de kaldığı sürece yaranları onun bütün ilimlerinden faydalanmışlardır. O dostlarına ilimlerin sırlarını veriyordu. Daha sonra Irak’a geldi ve orada yaşadı. O asla bir makam ve riyaset peşinde olmadı, hilafet hususunda hiç kimse ile tartışmadı. Marifet denizine dalan bir insan su arklarını ne yapsın! Hakikatin yüceliğine erişen kimse aşağılıktan neden korksun.”[3]
Kemaluddin Muhammed b. Talha Şafii ise şöyle diyor:
“Cafer b. Muhammed büyük bir Ehl-i Beyt alimi, sonsuz ilim sahibi, çok ibadet eden, sürekli zikr eden, apaçık bir zühde sahip olan ve çok Kur’an okuyan birisi idi. Kur’an’ın manası hususunda çok düşünür ve marifet deryasının derinliklerinden inciler çıkarır harika güzellikler bulurdu. O, vakitlerini çeşitli ibadetlere göre düzenler ve bu yüzden nefsini hesaba çekerdi. Yüzüne bakmak insana ahireti hatırlatır, sözlerini duymak insanı dünyadan sakındırır ve hidayetine uymak insana cenneti kazandırırdı. Yüzündeki nur onun nübüvvet ve taharet sülalesinden ve hareketleri onun Peygamber’in soyundan olduğunu gösteriyordu. Ondan bir çok hadis rivayet edilmiş olup; Yahya b. Said-i Ensari, İbn-i Cureyh, Malik b. Enes, Sevri, İbn-i Uyeyne, Eyyub Secistani ve diğer bir çok şahsiyetler ondan ilim öğrenmiş ve bunu da kendileri için bir övünç ve şeref kaynağı kabul etmişlerdir.[4]
—————————————————————————————————
[1]- Et-Tehzip, 2/14… Son cümleleri ise şöyledir: Cafer b. Muhammed’us-Sadık’dan daha alim daha takvalı ve daha abid olan bir kimseyi hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak duymamış ve hiçbir kalp hatırlamamıştır.”
[2]- Cami-u Esanid-i Ebi Hanife, 1/222 ve Tezkiret’ul-Huffaz, 1/157 Ebu Hanife’nin sözleri şöyle başlamaktadır: “Ben Cafer b. Muhammed’den daha fakihini/alimini görmedim.”
[3]- El-Milel ve’n-Nihel Şehristani, 1/272
[4]- Metalib’us-Su’l