İnsanlara, Özellikle Müminlere Hizmetin Fazileti
1- İmam Cafer Sadık’ın (a.s) ashabından birisi şöyle diyor:
Bir gün Kâbe’nin etrafında tavaf hâlindeydim. Beşinci şavta ulaştığımda, arkadaşlarımdan birisi yanıma gelerek benden iki dinar borç vermemi istedi. Ona dedim ki: “Bir köşede sabret, tavafım bitsin, ondan sonra isteğini yerine getireyim. Çünkü tavafın bitmesine az kaldı.” O bir kenara çekilip beklemeye başladı, ben de tavafıma devam ettim. Daha altıncı şavtı bitirmemiştim ki İmam Cafer Sadık (a.s) Mescidü’l-Haram’a girdi ve bana doğru geldi. Yanıma vardığında mübarek elini omzuma koydu ve bana dayanarak tavaf etmeğe başladı. Kâbe’nin etrafında bir defa döndükten sonra benim tavafım sona erdi. Ama İmam’ın eli henüz benim omzumdaydı. Ben tavafım bitmesine rağmen, İmam’la birlikte olma iftiharını kaybetmek istemediğimden İmam’la birlikte tavafa devam ettim. Ama her dönüşte arkadaşımın yanına vardığımızda, o, İmam’ı tanımadığı ve olaydan haberdar olmadığı için, işaretle “Ne oldu, niye gelmiyorsun?” diye soruyor ve benim isteğini yerine getirmek istemediğimi zannediyordu. Bu dönüşlerin birisinde İmam (a.s), “Neden o adam sana elle işaret ediyor; ne demek istiyor?” diye sordu. Ben de, “Canım size feda olsun, benim tavafımın bitmesini ve var olan bir ihtiyacını gidermemi bekliyor. Ama siz tavafa girdiğiniz için, sizi yalnız bırakıp gitmek istemedim. İmam (a.s), “Git onun hacetini yerine getir ve beni yalnız bırak buyurdu.” Ben de İmam’dan ayrılıp adamın peşine gittim. Ertesi gün bir mecliste İmam Sadık’ın (a.s) yanına gittim. İmam (a.s) ashabıyla sohbet ediyordu. Beni görür görmez sohbeti bırakıp şöyle buyurdu:
“(Mümin) bir kardeşin ihtiyacını gidermek benim yanımda, bir (bir mi bin mi???) tane köle azat etmekten ve bin tane eğerli ve gemli atı Allah yolunda bağışlamaktan daha değerlidir!”[1]
2- Meymûn b. Mihrân’dan şöyle rivayet edilmiştir:
Bir gün İmam Hasan’ül-Mücteba (a.s) ile birlikte oturuyordum. Bu sırada adamın birisi İmam’ın (a.s) yanına gelerek şöyle dedi: “Ey Resulullah’ın torunu, filan adamın benden bir alacağı var. Fakat benin ödeyecek gücüm olmadığı için beni hapsetmek istiyor.” İmam (a.s), “Benim şu anda borcunu ödeyecek param yoktur.” buyurdu. Adam, “O hâlde beni hapsetmesine engel olun.” deyince, İmam Hasan (a.s) o sırada mescitte itikaf ibadetine meşgul olmasına rağmen ayağa kalkıp ayakkabılarını giydi ve yola koyulacağı sırada ben, “Ey Resulullah’ın oğlu, itikaf hâlinde olduğunuzu (mescitten çıkmamanız gerektiğini) unuttunuz mu?” dedim. İmam (a.s) cevabımda şöyle buyurdu: “Hayır, unutmamışım. Ama babamın Allah Resulü’nden şöyle naklettiğini duydum: Mümin kardeşinin ihtiyacını gidermek için çaba gösteren birisi, dokuz bin yıl geceleri ibadet ve gündüzleri oruçla geçirmiş kimse gibidir.”[2]
3- Resul-i Ekrem (s.a.a): “Mümin kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah, cennet de dâhil birçok ihtiyacını karşılar.”[3]
4- İmam Hüseyin (a.s): “İnsanların size olan ihtiyacı, Allah’ın size olan nimetlerindendir. Sakın bu nimetten usanmayın.”[4]
5- Resul-i Ekrem (s.a.a): “Allah, insanlara acımayan kimseye acımaz.”[5]
6- İmam Musa Kazım (a.s): “Allah-u Teala’nın yeryüzünde bir kısım kulları vardır ki insanların ihtiyaçlarını gidermek için çaba gösterirler. İşte onlar kıyamet günü eman ve emniyette olacak kimselerdir.”[6]
Kıssadan Hisse: “Büyük müçtehit Ayetullah Burucerdî’den şöyle nakledilmiştir:
Burucerd kentinde oturduğum sıralarda, bir gün, rüyamda bir eve girdiğimi gördüm. Evde Allah Resulü’nün bulunduğunu söylediler. Ben eve girip meclisin arka kısmındaki bir yerde oturdum. Meclisin başında Allah Resulü oturuyor ve birçok büyük ve önemli âlim ve zahit insanlar da sırasıyla Resulullah’ın huzurunda bulunuyorlardı. Bunların içerisinden Resulullah’a en yakın olan kimse, Merhum Ayetullah Seyyid Cevad Burucerdî idi. Ben kendi kendime, “Acaba neden Seyyid Cevad, herkesten Allah Resulü’ne daha yakındır, oysa ondan daha âlim ve zahit kimseler mecliste var?” diye düşünmeye başladım. Bu sırada Allah Resulü şu meale gelecek bir cevap verdi: “Çünkü Seyyid Cevad, insanların işlerine yetişme ve muhtaçların ihtiyaçlarını gidermede hepsinden daha çok çaba sarf etmektedir!”[7]
Bir Kıssa Daha: Merhum Ayetullah Şehit Destgayb, büyük âlimlerin birisinden şöyle nakletmektedir:
Akrabalarımdan birisi ömrünün sonlarına doğru büyük geliri olan bir mülk almış ve onunla geçiniyordu. Öldükten sonra bazıları onu rüyada kör olmuş vaziyette gördüler. “Neden berzahta körsün?” diye sorduklarında, şu cevabı vermiş: “Benim aldığım mülkün mezrasının ortasında çok güzel suyu olan bir çeşme vardı ve civar köylerde yaşayan insanlar gelip onun suyundan alıp kendileri ve hayvanları için yararlanıyorlardı. Fakat onların gidip gelişi benim ekinimin bir kısmını tahrip ediyordu. Ben de gelirim azalmasın diye oraya çıkan yolu kapattım ve çeşmeyi iptal ettim. Bu yüzden söz konusu insanlar su temini için daha uzak yerlere gitmeye mecbur kaldılar. İşte bugün burada benim kör olmamın sebebi, dünyadaki çeşmeyi kör ederek iptal etmemdir!!” “Peki bunun bir çaresi var mı?” dedim. Dedi ki: “Eğer mirasçılar bana merhamet eder de söz konusu çeşmeyi tekrar açarlarsa, benim durumum düzelir.” Olayı anlatan diyor ki: “Ben rüyadan sonra, söz konusu şahısın mirasçılarına müracaat ederek durumu anlattım ve onlar da çeşmenin açılmasına rıza gösterdiler. Daha sonra tekrar rüyamda gördüğümde, durumu düzelmiş ve teşekkür ediyordu.”[8]
“Bir kadın yedi gün kocasına (Allah rızası için) hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar ki hangisinden isterse içeriye girsin.”[9]
“Bir kadın kocasına bir içim su verirse, onun için gündüzleri oruç ve geceleri ibadetle geçen bir yılın ibadetinden daha hayırlı olur. Ayrıca verdiği her suyun karşılığında Allah onun için cennette bir şehir kurar ve altmış hatasını bağışlar.”[10]
Hz. Ali (a.s) de şöyle buyurmaktadır: “Kadının cihadı, eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir.”[11]
Ümm-ü Seleme Validemiz (r.a) de Resulullah’a (s.a.a) kadınların eşlerine ettikleri hizmete karşılık alacakları fazilet ve sevabı sorunca, Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir kadın, eşinin evinde sırf ıslâh niyetiyle bir şeyi bir yerden bir yere kaldırıp koyarsa, Allah ona (rahmet gözüyle) bakar ve Allah (rahmet gözüyle) baktığı kimseyi azap etmez.”[12]
Yine şöyle buyuruyor Efendimiz (s.a.a.): “Ancak sıddık veya şehit ya da Allah’ın kendisi için dünya ve âhiret hayrını dilediği erkek ailesine hizmet eder.”[13]
Yine şöyle buyurmuştur: “Hiç şüphesiz bir erkek hanımının ağzına verdiği bir lokmadan ötürü (dahi) mükâfatlandırılır.”[14]
Bir başka hadiste, “Erkek eşine verdiği bir içim suya karşılık (dahi) mükâfatlandırılır.” buyuruyor.[15]
Ve bilahâre şöyle buyurur: “Aileye hizmet etmek, kebîre (büyük) günahların kefareti sayılır ve Allah’ın gazabını söndürür.”[16]
[1]– Bihâru’l-Envâr, c.71, s.216
[2]– Dâstânhây-i Perâkende, c.2, s.152
[3]– Câmiu’l-Ahbâr, s.221
[4]– Bihâru’l-Envâr, c.74, s.205
[5]– Sahih-i Buharî, c.4, s.175
[6]– Bihâru’l-Envâr, c.71, s.319
[7]– Gireh Kuşâî, s.33
[8]– Gizemli Öyküler, s.244
[9]– Vesail, c.14, s.123
[10]– Vesail, c.14, s.123
[11]– Bihâru’l-Envâr, C.100, S.252
[12]– Bihâru’l-Envâr, c.103, s.251
[13]– Bihâru’l-Envâr, c.14, s.123
[14]– el-Meheccetü’l-Beyzâ, c.3, s.70
[15]– Kenzü’l-Ummâl, Hadis: 44435
[16]– Câmiu’l-Ahbâr, s.276