Kur’an’da İmam Mehdi(A.S)
Muhammed MUHAMMEDİYAN
İnsanlık umutla hangi alınyazısını beklemektedir? İnsanlık kervanı hangi hedefe doğru hareket halindedir?
Acaba Kur'an-ı Kerim insanların gelecekleriyle ilgili açıklamalarda bulunmuş mudur?
Kur'an; insanlara, geçmişteki ümmetlerin inişli-çıkışlı, yükselme ve alçalmalarla dolu tarihine, onların yaşamlarının acı-tatlı gerçeklerine genişçe yer vermiştir. Geçmiş tarihin beyanı, önceki toplumlardaki olayların tahlili ile ilgili birçok ayet nazil olmuştur. Gelecekle ilgili olarak da Kur'an-ı Kerim'de bir çok ayet mevcuttur; Kur'an insanlığın geleceğiyle ilgili meseleleri eksiksiz, mükemmel ve haykırırcasına beyanda bulunan bir tablo sergilemektedir.
Kur'an'da en ümit verici müjde, en sevindirici haber dünya ve insan toplumunun geleceği hakkında: "Hak ve adaletin hakimiyeti, zulüm ve fesat tezgahının ortadan kalkmasıdır."
Allah'ın hücceti, adaletin büyük bayraktarı, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuru ile gerçekleşecek olan hakkın mutlak zaferi, tevhid ve İslam'ın dünyada bir uçtan bir uca yayılması, yeryüzünde salihlerin hakimiyeti kesin ilahî bir müjde olup çok parlak ve ümid verici bir gelecekten haber veriyor!
Ve bu ümid bir dünya sevinç ve coşkudur müminlerin kalbinde. Ve ortamı öyle bir güne hazırlık olarak; en geniş safları hareket ve faaliyetler için hazırlamaktadır.
İnsanlığın geleceği İslam'ın dünyaya egemenliği, adil dünya hükumetinin rehberi İmam Mehdi (a.f) ve onun yarânı hakkında Kur'an-ı Kerim'de birçok ayet gözümüze çarpmaktadır. Onların hepsini bir makalede aktarmak mümkün değidir. Bu makalede sadece onlardan bir kaçına işaret etmekle yetineceğiz:
1- Dünya Salihleri Beklemekte
"Tevrat'tan sonra Zebur'da da: “yeryüzüne mutlaka salih kullarım varis olacak (yeryüzünde onlar hükmedecek)” diye yazmıştık."[1]
Bu ayet bütün açıklığıyla salihlerin hükumeti ve seçkin kişilerin yeryüzünde hakim olacaklarından bahsetmektedir. Kesin olarak gelecekteki ilahi vaadden haber vermektedir.
Ayette geçen "el-arz" kelimesinin bütün yeryüzünü kapsamına aldığı apaçık bellidir. Bu kelime baştan sona bütün yeryüzü anlamına gelmektedir. Çünkü "arz" kelimesinin yeryüzünün tamamı değil de sadece bir bölümü için kullanıldığına dair herhangi bir delil yoktur. Salihlerin yeryüzüne egemenliğine dair bu ilahi vaad baştan başa bütün yeryüzünü kapsamına almaktadır.
Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da bu ayetin Hz. Davud'un (a.s) meşhur kitabı "Zebur"dan bahsetmesidir. Hz. Davud (a.s) hak ve adalet üzere devlet kurmuş büyük peygamberlerden biridir. İsrailoğulları da Hz. Davud'un (a.s) ümmeti olarak müstekbirlere karşı kıyam ederek onların saltanatlarını yıkıp ortadan kaldıran, kendi toprak ve hükumetlerinin mirasçıları mustazaf bir kavmin açık bir örneği olmasıdır.
Ehl-i Beyt'ten nakledilen birçok rivayetlerde yukardaki ayyette söz edilen bu ilahi vaadin gerçekleşmesinin İmam Mehdi'nin (a.s) zuhuruna bağlı olduğu açıkça vurgulanmakta ve salihler de o yüce şahsiyetin yardımcıları olarak tanıtılmaktadır.
Mecma-ul Beyan Tefsiri'nde, bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak şu hadis yer almıştır.
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurdular: "Bu ayette Allah Teala'nın yeryüzünün mirasçıları ünvanıyla andığı salih kullar Mehdi'nin ahir zamandaki ashabıdır."[2]
Şiâ ve Ehl-i Sünnet yoluyla mütevatir olarak Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen şu rivayet de bunu teyid etmektedir: "Eğer dünyanın ömrü bir günden fazla kalmazsa; Allah o günü, benim soyumdan salih bir kişi zuhur edip yeryüzünü fesat ve zulümle dolduğu gibi, adaletle dolduruncaya kadar uzatır."[3]
2- yeryüzü hükumetinin mirasçıları mustazaflardır
"Biz ise yeryüzünde zaafa uğratılanlara lütufta bulunarak, onları imamlar yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz."[4]
Bu ayet imanın küfre, hakkın batıla karşı zaferinin müjdesidir. Bu ayet bütün özgür insanlar, zulüm tezgahını yıkıp atmayı ve adil hükumeti isteyenler için bir müjdedir.
Bu ayette Allah Teala mustazaflar hakkındaki iradesini açığa vurarak buyuruyor ki: Biz onlara lutfetmeyi, onları yeryüzünde imamlar yapmayı, zorbaların hükumetine mirasçı kılmayı istiyoruz.
Bu ilahi iradenin nümunesi İslam'ın zuhurundan sonra İslam peygamberi (s.a.a) ve onun ashabıydı. Ama daha geniş, nümunesi Hz. Mehdi (a.f) vesilesiyle tüm yeryüzüne hak ve adalet hükumeti onun zuhuruyla gerçekleşecektir.
Bu ayet Ehl-i Beyt (a.s) rivayetlerinde Zamanın İmamı'nın -Hz. Mehdi- (a.s) zuhuruna tefsir olunmuştur.
Emir-el Müminin Ali (a.s) bu ayetin beyanında şunları buyuruyor: "Dünya inatçılığı ve ısrarından sonra, tıpkı sütünü sağmak isteyene karşı koyan ve sütünü yavrusuna saklayan deve gibi bizlere yönelecek." ve sonra bu ayeti okumuşlardır.[5]
Başka bir hadisde de Emir-ul Müminin Ali'den (a.s) şöyle naklolunmuştur: "Onlar Hz. Muhammed'in (s.a.a) evlatlarıdır. Allah onların Mehdi'sini, başlarına gelen zorluk ve zahmetten sonra zuhur ettirecek; onlara izzet verecek, düşmanlarını da zelil edecektir."[6]
Mustazaflar kimlerdir?
Ayette bahsedilen mustazaf; zayıf, güçsüz, kudreti olmayan kimse anlamında değildir. Mustazaf her fiili yapabilirlik güç ve yeteneğine sahiptir; ama zorba ve zalimler tarafından tahakküm altına alınmıştır. Bunun karşısında ise, ellerine ve ayaklarına vurulan zincirlere rağmen sessiz kalarak teslim olmayıp; zincirleri kırarak özgürlüğe kavuşmak, zalim ve zorbaların tahakkümünü ortadan kaldırarak hak din ve adalete hakimiyet kazandırmak için çaba sarfedenlerdir.
Yüce Allah bu guruba yeryüzünde hükumet sürmelerini vaadetmiştir. Kur'anı Kerim'de beş yerde mustazaflardan bahsedilmiştir. Bu bahislerde mustazaflar, zorbaların tahakkümü altında bulunan kimseler olarak zikredilmiştir.[7]
3- müminlerin hakimiyeti müjdesi
"Allah sizden inanıp iyi işler işleyenlere vaadetti; onlardan öncekileri nasıl halifeler kıldıysa, onları da yeryüzünde halifeler kılacak ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak, korkularını güvene dönüştürecektir."[8]
Bu ayet-i şerife salih amel sahibi müminler için üç vaad ve müjde zikredilmiştir:
a- Halifelik ve yeryüzünde hakimiyet kazanmak.
b- Hak dinin her yerde kök salarak yayılması.
c- Bütün emniyetsizliklerin, vahşet ve korku sebeplerinin yokolması.
Elbette bu ilahi vaad asr-ı saadet'teki müslümanları da kapsamakta ve bu ayet için nakledilen nüzul sebepleri de bunu teyid etmektedir; ama bunun daha kapsamlı örneği Peygamber'in (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'in tefsirine göre İmam Mehdi'nin (a.s) tüm dünyayı kapsayacak olan hükumetidir.
Mecma-ul Beyan Tefsiri'nde bu ayetin tefsiri hakkında şöyle geçmektedir: "Bu ayetin Hz. Muhammed'in (s.a.a) soyundan zuhur edecek olan Mehdi (a.f) hakkında olduğu Ehl-i Beyt'ten rivayet olunmuştur."[9]
İmam Zeyn-ul Abidin'in (a.s) bu ayeti okuduktan sonra şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Allah'a andolsun onlar biz Ehl-i Beyt'in şiileridir. Bu işi onlar için bizden bir şahıs gerçekleştirecektir ve o bu ümmetin Mehdi'sidir."[10]
Yukarıda zikredilen her üç ayette de dikkate değer önemli nokta "el-arz" kelimesidir. Önce de belirttiğimiz gibi bu kelime bütün yeryüzünü kapsamaktadır. "Arz" kelimesinin yeryüzünün belli bir noktasıyla sınırlandırılmasıyla ilgili hiçbir delil yoktur. İşte bu yüzden her üç ayette yeralan vaad Resulullah'nın (s.a.a) torunu İslam'ın dünya hükumeti ve Hz. Mehdi (a.s) vasıtasıyla gerçekleşecektir.
4- İslam'ın dünyayı kuşatıcı oluşu
"Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O'dur. Öyle ki, onu (hak din olah İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese de."[11]
Bu ayet Kur'an'da üç defa tekrar edilmiş olup önemli bir gerçekten haber vermektedir. Tekrarının sebebiyse onun önemi içindir. Ayet tevhid dini olan İslam'ın dünyayı kuşatacağını bildirmektedir. Buradaki içerik, İslam'ın her yönüyle bütün dünya dinlerine galip gelmesidir. İslam'ın tüm yeryüzünü kapsayacağı ve bütün dinler karşısında zafere ulaşacağı hakkındaki bu ilahi vaadde hiç şüphe yoktur. Şüphesiz bu mevzu şu ana kadar gerçekleşmiş değil. Ama Allah'ın kesin vaadi mutlaka gerçekleşecektir! Bugün basiret sahibi insanlar, bu ilahi vaadin insanlık aleminin ufkuna saçtığı aydınlığı, maddi ideolojiler ve batıl inançların batışını seyrederken görebilmektedir. Bu ise ilahi vaadin gerçekleşmesinin yakın olduğunu müjdeliyor bekleyenlere!
Muhtelif İslam kaynaklarına göre bu vaad tamamen, İmam Mehdi'nin (a.f) zuhuru ve dünyayı kuşatıcı hükümetinin kurulmasıyla gerçekleşecektir: Mecma-ul Beyan Tefsiri'nde, İmam Bâkır'dan (a.s) bu ayetin tefsiriyle ilgili buyurduğu nakledilmiştir: "Bu ayetteki vaad Hz. Muhammed (s.a.a) soyundan olan Mehdi zuhur edince gerçekleşecektir. O gün yeryüzünde Hz. Muhammed'in hakkaniyetini ikrar etmeyen hiç kimse kalmayacaktır."[12]
İmam Sadık'tan (a.s) bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak şu rivayet nakledilmiştir: "Allah'a andolsun bu ayetin içeriği henüz gerçekleşmemiştir; ancak bizim Kâim'imiz zuhur edince gerçekleşecektir ve Kâim'imiz zuhur edince de dünyada Allah'ı inkar eden hiç kimse kalmayacaktır."[13]
imam Mehdi'nin yaranlarının özellikleri
"Ey iman edenler, sizlerden kim dininden dönerse (Allah'a ve dinine zarar vermez) Allah, yakında öyle bir toplum getirecek ki, (O) onları sever, onlar da O'nu severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı (onurlu ve) şediddirler. Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu Allah'ın lütfudur; dilediğine verir. O'nun lütfu geniştir. O, bilendir."[14]
Bu ayet, Resul-i Ekrem'e (s.a.a) inen son ayetlerdendir. Sadr-ı İslam müslümanlarının bütün mücadelelerinden ve Bedr, Uhud, Hendek, Huneyn… gibi zor olayları atlattıktan sonra; böyle bir tehdid o topluluk için acı ve ciddi bir uyarıydı. O güzel ve bariz sıfatlara sahip diğer bir kavmin geleceğinin vaadi, İslam dininin koruyuculuğunun o kavmin üzerine bırakılması o gün bu ayeti işitenler için hayret vericiydi. Bundan dolayı birçok kez Resulullah'tan (s.a.a) bu ayetin mısdakı hakkında bir çok sorular sorulmuştur. Resulullah (s.a.a) onların bu sorularına cevaben mübarek elini Selman-i Farısî'nin omuzuna koyarak onun kavmini bu ayetin mısdakından zikretmiştir.[15] Bu ayetin en mükemmel mısdakı İmam-ı Zaman'ın (Hz. Mehdi) yaranı ve ashabıdır. Bununla ilgili olarak Nur-us Sekaleyn Tefsiri'nde, Ali b. İbrahim'in tefsirinden naklen şu bilgi yer almıştır: "Bu ayet Hz. Kâim (Mehdi) ve onun yaranı hakkında nazil olmuştur. Onlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar."[16]
Bu ayette İmam Mehdi'nin (a.f) yaranı çok güzel sıfatlarla belirtilmiş ve şahsiyetlerinin boyutu kısa fakat güzel bir şekilde açıklanmıştır.
Allah'ın pâk ve kendisine yakın kullarının; tüm mükemmelliklerini, manevî makamlarını ve bütün yüce değerlerini kapsayan altı özellik, İmam Mehdi'nin (a.f) yaranının belirgin özellikleri olarak zikrolunmuştur. Bu özellikler o yüce şahsiyetin dostları için en mükemmel yapıcılık ve kendini yetiştirme programıdır. Ancak Hz. Mehdi'nin (a.f) dostları, bu özelliklerle kuşanarak, Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhuruna hazırlanıp o yüce şahsiyetin dünyayı kuşatıcak inkılabına yardımcı olacaklardır.
İmam Mehdi'nin (a.f) altı özelliği şunlardır:
1- Allah Onları Seviyor:
Onlar Allah'ın lütuf ve muhabbetine erişmişlerdir ve Allah onları seviyor.
Bu kısa işaret onların birçok özelliklerini ortaya koymaktadır. Çünkü Kur'an ayetlerinde de açıkça beyan edildiği üzere Allah'ın muhabbetini kazananlar şunlardır:
Muhsinin, Tavvabin, Mutahharrin, Muttakin, Sabirin, Mutevekkilin, Muksitin, Mücahidin[17]
Ayette geçen "yuhibbuhum" (Allah onları seviyor) ibaresiyle bütün bu sıfatlar zikredilmiştir. O yüce şahsiyetin yaranının bu sıfatları kuşandıkları anlaşılmaktadır. Hangi keramet tacı Allah-u Teala'nın onları sevdiğini açıklamasından daha üstün olabilir.
2- Onlar da Allah'ı Sever
"İman Edenler Allah'ı çok fazla severler."[18]
İmam Mehdi'nin (a.f) yaranı sonsuz bir okyanusta Allah aşkına dalmış, ilahi aşkla mest olmuşlardır. Allah aşkı karşısında her arzu ve muhabbet onlar için hiç bir değer taşımamaktadır. Aslında onlar Allah'tan başkasını aşk ve muhabbete layık görmezler.
Onların Allah'a olan muhabbetlerinin ameli görüntüsü Resulullah'ı (s.a.a) izlemelerinde ve itaat etmelerinde tecelli eder. Çünkü Kur'an-ı Kerim buyuruyor ki: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin"[19]
Bahis konusu olan ayette ne kadar da latif ve hoş bir nokta vardır. Allah'ın seçkin kullarının O'nu sevmesinin, Allah'ın onları sevmesinden kaynaklandığının aydınlığa kavuşması için önce Allah'ın onlara sevgisinden, sonra onların Allah'a sevgisinden bahsedilmektedir.
"Eğer perişan sa kalbi Mecnun'un
Daha perişan dı kalbi Leyla'nın"
3- Müminler Karşısında Alçak Gönüllüdürler
Onlar müminler karşısında alçak gönüllü, yumuşak ve merhametlidirler. Şayet ayette geçen "ezzilletun ala-l muminin" (müminlere karşı alçak gönüllüdürler) tabirinden başka hiç bir tabir onların birbirlerine karşı oldukça alçak gönüllü ve merhametli oluşlarını bu kadar açık bir şekilde bildirmez. Bu tabir için Feth Suresi 29. ayetteki "ruhemaun beynehum" (birbirlerine karşı merhametlidirler) tabirinden daha yüksek mertebededir diyediliriz.
Onlar öyle bir topluluktur ki; kardeşlerini, dostlarını, aynı inancı paylaştıkları kimseleri (mütevazi oluşlarından ve merhametlerinden dolayı) en acı, dayanılmaz anlar ve olaylar karşısında bile kendilerine tercih ederler: "Kendilerinin ihtiyaçları dahi olsa (kardeşlerine) öz canlarına tercih ederler."[20]
4- Kafirlere Karşı Şedittirler
Düşmanları ve zalimlere karşı zorlu, haşin, güçlüdürler; çelikten sağlam bir sed, yakıcı bir ateş gibi düşman karşısına dikilip direnir, sert bir şekilde karşı koyarak çaba sarfederler: "Kafirlere karşı şedittirler."[21]
5- Allah Yolunda Cihad Ederler
Allah yolunda sürekli cihad etmek onların değişmez özellikleridir. Tevhid dininin (İslam'ın) dünyayı kuşatması ve ilahî hakimiyetin baştan başa tüm dünyada hüküm sürmesi için kesintisiz cihad şarttır. Aksi mümkün değildir. Zaaf, gevşeklik, tembellik, rahata düşkünlük, dünya yaşamına aldanma, hayal alemine dalıp arzular peşinde koşmak duraklamanın, hatta gerilemenin ve sapmanın önemli sebeplerindendir. Bu yüce hedeflere erişmek; savaş ve şehadet meydanlarına koşmadan, yorucu çabalara katlanmadan, gece-gündüz çalışmaksızın imkansızdır.
6- Yadırgayanların Yadırgamasından Korkmazlar
Allah'ın emirlerini yerine getirmede, hakkı savunmada hiç bir yadırgayıcının yadırgamasından korkmazlar.
Gerçekten Allah'ın dinine yardım ve cihad yolunda hareket edenler; muhtelif kesimler, maksatlı düşmanlar, cahil-dar görüşlü dostlar tarafından birçok kınamalara maruz kalırlar. Ama hakkı bulmuş, hakka doğru hareket eden kimseler asla uğursuz gürültüler ve menfi propagandaların etkisi altında kalmamış ve kalmazlar. İrade ve gayretlerinde de en küçük bir tereddüt, sarsıntı olmamış ve olmazda.
Allah'tan bizleri de o yüce şahsiyetin yaranlarından kılmasını ümid ediyoruz.
Hz. İmam Rıza (a.s) babaları vasıtasıyla Resulullah'ın (s.a.a)
şöyle buyurduğunu naklediyor:
Allah, duymak (duyarak veya okuyarak birinden öğrenmek) yoluyla dinini öğrenmeyen kimseyi sapıklıkta bırakır: ve Allah'ın dinini O'nun açtığı kapıdan başka bir yolla öğrenen kimse müşriktir: O'nun vahyine emin kıldığı kapı ise Muhammed'dir(s.a.a).
Uyun Ahbar-ı Rıza, c. 2, s. 9
[21]– Feth/29.