Akıllarınıza karşı kötümser olun. Zira akla güvenmek hataya sevab olur. Gurer’ul-Hikem, 2570 İmam Ali (a.s)

Kur’ân’ın Bilimsel Mucizeleri

Kur’ân’ın Bilimsel Mucizeleri

 

  Kur'ân'ın tek ve asıl amacı, kendisinin de vurguladığı gibi insanları dünyevî ve uhrevî saadet yoluna hidayet etmek olmasına rağmen, yer yer doğa bilimleri, fizyoloji ve astronomi… gibi alanlara değinmiş ve birçok gerçeklere ışık tutmuştur. Kur'ân'ın mucize olduğunun bir başka versiyonudur bu. Çünkü İslâm Peygamberi, kesin tarihî belgelerin tanıklığıyla ümmî idi, (edebiyat hariç) diğer beşerî bilimlerden mahrumdu ve de o günün Yunan, Roma, İran gibi bilim merkezlerinden uzak bir toplumda yaşıyordu. Şimdi Kur'ân'ın bilimsel mucizelerine örnekler sunmak istiyoruz:
  1- Meteoroloji: Meteoroloji, fazla bir geçmişi olmayan bir bilim dalıdır. Önceleri bulut, rüzgâr, yağmur ve karın oluşumu hakkındaki veriler tümüyle tahmine dayanıyordu ve genel olarak bilimsel dayanaktan yoksundu. Her ne kadar denizciler veya çiftçiler, rüzgâr ve yağmurun durumundan haber verebiliyorlardı ise de, bunu birtakım belirtilere dayandırıyor, ancak bunların nasıl oluştuğu hakkında bilgi sahibi değillerdi. Bu minval üzere binlerce yıl geçmişti.
  17. yüzyılda (Miladî) termometre, 19. yüzyılda telgraf ve zamanla da meteoroloji alanında gerekli olan diğer şeyler keşfedildi. Nihayet, Böylece bilim adamlarının araştırmalarının ilerlemesiyle 20. yüzyılın ilk yarısında Norveçli bilim adamı "Byerkness", bulutların oluşumu ve kümeler hâlinde hareketi, fırtınaların ve yağmurların oluşumu hakkındaki genel yasayı keşfetmeyi başardı. Daha sonra bulutların buharlaşma ve yoğunlaşma süreci, yağmurun bulutlardan ayrılması, dolunun şekillenmesi ve yere düşüşü, yıldırım, şimşek ve gök gürültüsü, sıcak iklim fırtınaları, yerküre çapındaki genel rüzgârlar… gibi hususlar keşfedilmiş oldu.[1]
 

 Kur'ân'ın Görüşü

Kur'ân'ın on dört asır önce, rüzgâr, yağmur… hakkındaki sözleri, meteorolojinin bugünkü buluşlarından farksızdır. Bugün şu gerçek kanıtlanmıştır: Bulutlar, rüzgârın deniz üzerinden getirdiği görülmeyen tuz zerreleriyle aşılanmadığı takdirde, damıtma durumunda olsa bile damıtama gerçekleşmeyecek veya gerçekleşse bile zerreler hâlinde havada asılı kalacak ve yere düşmeyecektir.
  Havadaki rutubetin, çok yükseklerde kalıplaşan ve rüzgâr aracılığı ile serpilen billurlaşmış kar kümesi etrafında toplanması ve öncül küçük yağmur tanelerinin, rüzgârların karışımı, çarpışımı ve yayılımı sonucu birbirine katılımı ve git gide büyüyerek ağırlığının nispeten artmasıyla bulut kümelerinin arasından geçip düşmesi daha ilgi çekicidir.[2]
Meteorolojinin bugün ulaştığı bu gerçeği Kur'ân-ı Kerim on dört asır önce şöyle ifade etmiştir: "Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirdik de onunla su ihtiyacınızı karşıladık."[3]
  2- Buz İğnelerinden Oluşan Dağlar: Uçağın keşfedilmesiyle birlikte insanın bilgisi de, buz iğnelerinden oluşan ve buz iğneleriyle örtülü bulutların ötesine ulaştı. Uçağın keşfinden önce, buz iğnelerinden oluşan dağların gökyüzündeki varlığından kimse haberdar değildi.[4]
  Kur'ân-ı Kerim bu gerçeği şöyle açıklamıştır:
"Görmez misin ki Allah, birtakım bulutları sürüyor; sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki buz dağlarından (kar, dolu ve yağmur) indirir…"[5]
  3- Kürelerdeki Canlı Varlıklar: İnsan uzay bilimleri yardımıyla Ay'a ayak basmasına rağmen, gökyüzü kürelerindeki canlıların varlığı henüz varsayımdan öteye geçmemiştir. Bazı kürelerde hayvan ya da insan gibi canlıların varlığı, bir ihtimal olarak değerlendirilmiştir ve bu alandaki kanıtlar ise sadece birtakım ip uçlarıdır.
Kur'ân ise kesin bir ifadeyle şöyle buyurmuştur:
"Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yayıp ürettiği canlıları yaratması da, O'nun delillerindendir. O dileyince bunları bir araya toplamaya da kadirdir."[6]
  4- Bitkilerin Çiftler Hâlinde Yaratılışı: Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Yerin yetiştirdiklerinden, insanların kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ve takdis ederim."[7]
Yine Kur'ân buyurmaktadır:
"O, yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık."[8]
Bitkilerin çiftler hâlinde yaratıldığının keşfedilmediği bir dönemde büyük İslâm tefsircileri, Kur'ân'da bahsedilen "çiftlik" ifadesini sınıf, tür, sûret, madde… gibi Kur'ân'ın bahsettiği anlamda alâkası olmayan felsefî kavramlarla açıklamaya çalışıyorlardı.
  Ancak bugün yapılan araştırmalar sonucu, bitkilerin de insanlar ve hayvanlar gibi, çiftler hâlinde yaratıldığı sonucuna varılmıştır.
  Dünyamızın esrarengiz olgularından biri, bitkilerin döllenme ve aşılanmasıdır. Bu konu tabiat bilgisi konulu kitaplarda ele alınmıştır.

——————————————————————————

[1]- Kur'ân'a Göre Rüzgâr ve Yağmur, s.19-25
[2]- Kur'ân'a Göre Rüzgâr ve Yağmur, s.59-60
[3]- Hicr, 22
[4]- Kur'ân'a Göre Rüzgâr ve Yağmur, s:140-143
[5]- Nûr, 43
[6]- Şûrâ, 29
[7]- Yâsîn, 36
[8]- Tâhâ, 53