Peygamberimizin (saa) Değerli Kızı Fatıma (As)
Allah Resulü onun hakkında buyurdu; Allahın ona vermiş olduğu en büyük nimet budur ki benim gibi babası Ali (as) gibi eşi ve hasan, hüseyin gibi çocukları vardır. Mezarda ondan sorulduğunda Peygamberin kimdir? söyleyecek: babam ve yine soracaklar imamın kimdir?söyleyecek eşim Ali (as). Onun hayat biçimi ve şekli tamamen örnek ve yücedir. İbadet yönünden ümmet içerisinde eşsizdir ibadet ettiğinde ayakları üzerinde o kadar çok duruyordiki ayakları şişiyordu. Şu sorunun cevabındaki en iyi iş bir kadın için nedir? Babasına cevap verdi öyleki o erkeği görmesin erkekte onu (yabancı erkek) bundan dolayı Allah Resulu onu bağrına bastı ve okşadı. Peygamberin irtiharinden sonra asla dudakları tebessüm görmedi. Yalnız bir defa o zaman ki kendi sifariçine mahsus taputun şeklini öylesine yapmışlardı ki bedenin şekli onda gözükmüyordu tebessüm etti. Fatime babasından sonra eşi Ali (as)ın hakkını almak için önemli çabalar safr etti. Öyleki denilebilir: eğer yaşasaydı zaferi kesin alacaktı.40 gün süresince Ali (as)la beraber muhacirlerin ve ensarın evine gidiyorlardı ve onlardan yardım ve işbirliği yapmalarını taleb ediyorlardı. Diyorlardı; Peygamberin kızı, bizim biatınızbu şahısla (ebubekirle) olmuştur. Nasıl musade edebilirsiniz. Peygamberin mirasını kendi evinden hariç etmelerini başkasının evine götürmelerine? Peygamberin kızı eğer eşin ebubekirden önce bize gelseydi biz onunla biat ederdik. İşte burda Ali (as) onlara buyuruyordu; yakışırmıydı ki ben Peygamberi defin etmeyip makam elde etmek için rakiplerimle rekabet edeydim? Zehra (as)eşinin konuşmasının onayında buyuruyor; Ali vazifesi olanı yapmamıştır. Ancak onlar bir iş yaptılar ki Allah onları cezalandıracaktır. Fesih bir dille çok faydalı bir hutbe okudu, çok değerli hakikatları dile getirdi. Zehra (as)ın hem kanıttır hem yargıdır (mahkeme) ve de halka bir tavsiye dirki kaspçı, zorbacı bir rejimi devirmede susmamalıdırlar. Fatimenin mücadelesi o kadar azimli ve kararlı idiki hatta küçük çocuklar bile kandi çocukluk güçleriyle ona yardım ediyorlardı kamaoyunun düşüncesini aydınlatmak ve annelerinin nihal zaferi ümidiyle gerçekleri beyan etmek için tüm olanaklardan yararlanıyorlardı. Bir gün imam Hasan (as)küçüklük devranında camiye geldi: ebubekir minberde oturmuş idi, ileri gitti ve ona dedi: aşağı in…. hadi babamın minberinden aşağı in, git kendi babanın minberinde otur. Ebubekir minberde şaşkınlık içinde kalmış idi ve halk şaşkın şaşkın imam hasana bakıyorlardı. Çünkü o Peygamberin torunu ve yüreğinin bir parçası idi. Nasıl olabilir Peygamberin ümmeti onun narazılığını tahammül etmeleri? Ebubekir hilebaz bir beceriyle olayı kapattı. İmam hasanı muhatap olarak güler yüzle ve çok şefkatli davranarak ona dedi; yemin ederim doğru diyorsun senin babanın minberi benim değil babanınminberi. Sadri islamın hadiseleri, tarihin şaşkınlık yaratıcı hadiselerindendir. Herkes zehra (as)ın Allah ve resulü indinde olan yüce makamını biliyorlardı. Dolayısıyla hayli kanıtlar mevcuttur ki İslamın ilk kadını babasından sonra kısa bir süre yaşantısında ne fakat rahatlığı mutluluğu olmadı belki tamamen acılarla yaşadı ve cismi ve ruhu acıların şiddeti onu ölüme sürükledi.ikinci halife bir grupla Fatimenin evine gitti feryad ediyordu: Allaha ant olsun ev ehli dışarıya çıkmalıdırlar. Aksi halde evi ve içinde bohranlarla beraber yakarım. Bazıları bu amaçlaki onu işin sonucundan uyarmak üzere dediler: Ama bu evde Fatime vardır. Onlara feryat ederek dedi: Fatime olsa dahi, Fatime olsa dahi, güya o anda henüz Allah Peygamberinin cenazesi toprağa verilmemiş idi. Zira görüyoruzki tarih böyle diyor: Fatime dışarı çıktı ve şöyle dedi: sizden daha kötü ahlaklı biri tanımıyorum. Allah Resulünün cenazesini bize bırakıp kendi işinizin peşine gittiniz. Neden bizi rahat bırakmıyorsunuz?bizim hakkımızı bize iade etmiyorsunuz?ömer uyanması gerekirken ebubekire giderek ondan alinin ihzar edilmesi için emir vermesini istedi. Bu defa kunfuz aracılığıyla mesaj gönderdiler ki Ali (as) camiye gelsin. Ama Ali (as) camiye gitmekten kaçındı.ömer geri döndü ve kapıyı çaldı. Fatime dışarı çıktı ve şikayet eder tarzına böyle dedi: Baba ey Allahın Resulü!…. senden sonra hattabın oğlundan Ebu kuhafenin oğlundan neler çektik? Sonuçta Ali (as)ı camiye götürdüler ta tehditle ondan biat alsınlar. Mesudi yazıyor: Ali ve yaranları evde kaldılar Peygamberin ahdine vefa etsinler. Ancak ev saldırıya uğradı evin kapısını ateşlediler,Ali (as)ı zorla ordan çıkardılar ve Fatimeye evin kapısı vasilesiyle darbe vurdularki muhsin adında çocuğunu düşürdü. Camide istiyorlardı Ali(as) dan biat alsınlar. O biattan kaçındı. Onlar ise onu ölümle tehdit ettiler. Ali(as) diyordu: beni eğer öldürseniz ben Allahın kulu Peygamberin kardeşiyim. Elini açtılar yalnız o elini kapadı onlar ellerini Ali (as) ın kapalı eline sürdüler bu vesileyle ondan biat aldılar. Fatime hastalandı ve yatağa düştü. Korktular dünyadan gitsin dolayısıyla herkes onun razı olmadığını biliyorlardı kama oyunun düşüncesi ve duyguları cihetinden beklenmedik sorunlar doğrula bilir. Karar verdiler Fatimeyi ziyaret edip ondan özür dilesinler. İki defa Fatimeden randevu almak istediler ki ziyaretine gitsinler ancak o izin vermedi. Çaresizlikten Ali (as)a kapandılar ve ne yapıp yaptılar kendi amaçlarına ulaştılar. Ancak Fatime (as) bu fırsattanda istifade etti. O zamanki huzuruna geldiler onların selamının cevabını vermedi ve onlardan yüz çevirdi. Fatime (as) şunu anlatmaya çalışıyorduki zalimin selamının cevabı yoktur, ve zalime yüz yüze gelmek doğru değildir. Yalnız hakkını almak amacıyla. Onlar yalvarışa düştüler ve yine amaçları kendi mezarimleri meşru göstersinler ve fedekin (Ehli-beyte mahsus bağ) musaderesini kanuni adilane bir uygulama olarak göstermek. Fedek olayını Fatime (as) kendi kırıcı konuşmasında herkese aydınlatmış idi. Bütün herkes ki Fatime (as) ın kanıtlı konuşmasını duymuş idiler. Yakin etmişlerdi ki Allah Resulünün kızı haklıdır. Yalnız hakkı duyan kulak mevcut idi. Artık bir gereksimi yoktiki Fatime yinede fedek konusunda konuşma yapsın. Bu defa gerekiyordu başka bir yoldan onların mahkumiyyetini imzalasın. Bu yüzden onlara buyurdu: sizi Allaha yemin veriyorum. Peygamberden duymamışsınız ki. Fatimenin hoşnutluğu benim hoşnutluğum ve Fatimenin öfkesi benim öfkemdir. Her kim kızım Fatimeyi sevmiş ise beni sevmiştir ve herkim Fatimeyi hoşnut ederse beni hoşnut etmiştir ver herkim Fatimeyi öfkelendirmişse beni öfkelendirmiştir. Onlar Fatimeyi tasdık ettiler ve dediler. Evet onun böyle buyurduğunu duymuşsunuzdur. Fatime ellerini asımana kaldırdı ve solmuş kalbiyle böyle dedi: ben Allahı ve melekleri şahit tutuyorum ki siz beni öfkelendirdiniz ve beni hoşnut etmediniz….eğer peygamberle görüşürsem sizin elinizden ona şikayet edeceğim.ebubekir ağladı. Fatime (as) buyurdu: Allaha yemin olsun her namazımda senin hakkında nifrin (beddua)edeceğim. Bu sözler çelik kılıçlar gibi başlarına iner gibi oldular. Dinlenme ve huzur güçlerini kayıp ettiler. Anladılar ki fatimeyi hoşnut etmek için tüm yollar tükendi. Fatimenin öfkesi ve rızasızlığı öyle değil ki bir takım sembolik içi boş övgülerle bertaraf olsun.ebubekir ağlamayı hakketmişti. Çünkü Peygamber değerli kızı buyurmuş idi: Allah senin öfkenle öfkelenir ve senin hoşnutluğunla hoşnut oluyor. Onun sebebide açıktır. Fatimenin hoşnutluğu yalnız zaferi içindi onun öfkeside batılın zaferi demekdir. Evet Fatimeyi bir silsile ağır acılarla ve sonsuz üzüntülerle başbaşa bıraktılar ve güç erkanlarını sağlamlaştırmaya çalıştılar. Bazen babasının türbetinin ziyaretine gidip, çokluca üzülüp ağlayarak böyle diyordu:bana öylesin musibetler nuful etti ki eğer gündüzün aydınlığına nuful etseydi gece gibi karartırdı. Senden sonra hüzün arkadaşım ve göz yaşım sönmeyen alevlerimin söndürücüsü olmuştur. Enes bin malik Peygamberin cenaze törenine katılmış idi. Karar verdi Fatimenin huzuruna gitsin ve ona baş sağlığı dilesin. Fatimeden musade isdedi ve musade aldı o zaman ki Fatimenin huzuruna vardığında ondan sarcısı bir cümle duydu. Bu cümle onu öylesine sardı ki fatime (as) ın evinden çıktığında yükses sesle haykırarak ağlıyordu. O cümle buydu nasıl gönlüne razı oldun ki Allah Resulünün üzerine toprak döktünüz? Elbetteki bütün herkes toprağa gitmelidir. Peygamberler dahi. Fatimeki son derece İslami öğretinin ve terbiyenin içinde yer almış idi. Demek istemiyordu: kimse Peygamberin üzerine toprak dikmemelidir maksadı buydu ki emin peygamberlerine nisbet sevgiden aşktan bağlılıktan söz eden insanlar bilmelidirler ki Peygamberin (ehli-beytine)yadıgarına yapılan davranışlar tıpkı Peygamberin naşına toprak döktük düşüncesiyle ağlıyorlardı. Nasıl kızına torunlarına damadına eşine rastlanmamış zalimane davranılmasına rıza gösteriyordu. Fatime böyle bir şartlarda hakkıydı. Kendi duygularını boş bırakıp öylesine yakıcı aslansın ki onu nam yapmış dünyanın beş ağlayanından biri olarak adlandırır. (diğer dört tane HZ.Yakup,HZ.yusuf , HZ.Ademi Ebul beşer,ve imamı Seccad (as) dan ibaretttir. Bu ağıtlar Fatimenin haklı mücadelerinin bir bölümünü teşkil ediyordu. Cihefsiz (boşuna) değildi ki ağıtını da sansür etsinler ve o çocuklarıyla beraber şehrin dışına çıkıyordu ve bir ağacın gölgesinde oturup ağlıyordu ve çocukları onu yolcu ediyorlardı. Akşamüzeri Ali (as) gidiyordu ve taziyeli eşini acı ve hüzün dolu kalbiyle eve getiriyordu ağacı bile kestiler. Fatime ve çocukları gidiyorlardı, medinenin yakıcı güneşin altında oturuyorlardı ve mücadele programını suskunluk haliyle takip ediyorlardı. Bu nedenle Ali (as) bir kulübe yapmaya karar verdiki <<üzüntü ve ağıt evi >>olarak adlandırıldı. Bu tür negatif mücadeleyi mazlum insanlar o zaman yapılanlar ki pozitif mücadele (hakkını güç kullanarak kazanmak) onlar için imkansız oluyor. Fatimeye bundan başka bir alternatif yok idi. Halk tehlikeye girmiş idi. Dini başka bir rüya kaydırmış idi.ebubekir ve ömerin hilafetinin neticesi zorba baskıcı vahşi emevi ve abbasi hükümetlerinin gerçeği bilip inanan insanlar için böyle bir ortamı (durumu)tahammül etmek çok acı da gerek, dolayısıyla Fatime bilinçli yüce bir limana sahiptir. Beraberin Fatimenin iyi kim mücadelenin beyin merkezini oluşturabilir? Kesinlikle hiç kimsede İslam Camiasında Fatimenin makamı ve avantaj yok idi. O Peygamberin yegane yadıgarıdır. O idi Peygamberin huzuruna vardığında vardığında peygamber yerinden kalkıyordu ve elini öpüyordu. Odur tethir ayetinde Peygamberin Ehli-beytin den muhabele ayetinde ise yalnız kadındır ki Peygamberin hiristiyanlarla muhabelesine katılma iptiharına sahip olan bu nedenlerden dolayıdır ki şartlar icap ediyordu mücadelenin bayrağını Fatime kaldırsın diğerler ise yani çocuklar kadınlar ve az olan bir grup şialar ebuzer salman ammar mikdad bilal ve gibileri de ondan himaye etsinler. Malesef Fatimenin hayatı sona erdi. Hakkın ve hakikatın bu yegane savunucusu şah vilayetin yalnız güçlü yardımcısı bu dünyadan irtihal etti ve cihan güç makam ve mevkiye susuzlayanların hakimiyetine geçti. Fatimenin ölümünde muhaliflerin peykerin ağır bir darbe idi. Vasiyet etti cenazesinin devamlı gizli kalacak bir yerde toprağa gömmelerini ta aydın insanlar kandinden veya diğerlerinden sual etsinler: neden Peygamberin yadıgarı gizli olarak toprağa verildi ve mezarı halkın gözünden kayıp oldu? Yaşamının en son gününde, ölümünün geldiğini bildiği için hasta yatağından kalktı su hazırladı ve çocukları yıkandırdı ve onları Peygamberin mezarını ziyaretine gönderdi. Bu olay çocuklar için şaşırtıcıydı. Kendilerinden soruyorlardı annemiz beytu l ehzena (ağıt evine) yalnız mı gidip ağlamak istiyordu? Geçmişte böyle olmamıştır yahutta evdemi oturup ağlamak istiyor? Buda yine yönetim tarafından yasaklanmıştır. Çocuklar çıktıktan sonra kendi su hazırladı yıkandı ve temiz elbise giydi. Daha sonra Fatimeye bakıcılık onuruna sahip olan selmaya destur verdi yatağımı aç ki ölüm zamanı gelmiştir. Selma yatağı açtı ve Fatime uzandı kısa bir süre içinde bu yüce takva ve dindarlık örneği olan veda etti ve güçsüz acı ve çile çekmiş naşı ruhsuz kaldı. Çocuklar geldiler ve annelerini sordular selma onlara annelerinin ölümünü haber verdi. Ağlayarak camiye gittiler ta babalarına yetim olduklarının haberini iletsinler. Fatimenin ölümünün haberi medinede yayıldı Allah Resulünün yadıgarının cenaze törenine katılmak amacıyla halk büyük üzüntüleriyle ağlar gözleriyle bu büyük kayıpın evinin önünde toplandılar. Ancak ebuzer dışarı çıktı ve cenaze töreninin sonraya ertelendiğini haber verdi. Halk dağıldı ve geceleyin karanlığı her tarafı kapsamış idi ve derin üzüntü duyan halk hemen hadiseyi unuttular ve her zaman olduğu gibi uykularına dalı verdiler. Yalnız bir grup acılı yani Ali (as)ın çocukları ve birkaç sadık dostu ve fedakar yörenleri uyak kaldılar aynı gecenin karanlığında Peygamberin kızının vasiyetini uygulamaya koydular ve cenazeyi toprağa verdiler. Cenazeyi ağırlayanlar geri döndüler Ali (as)ise cenazenin başında kaldı kendi değerli mücadele arkadaşı ve eşinin yokluğunda üzüntü ve acılarla dolup taşan kalbiyle böyle dedi: ey Allahın Resulü benim selamım ve şimdide sana kısa bir zamanda kavuşan kızının selamı sana olsun. Ey Allahın Resulü seçilmiş kızının yokluğunda sabrım yok denilecek kadar azalmıştır şimdi emanet geri verildi ve rehin alındı. Benim üzüntüm ebedi ve gecelerim uyak olarak geçiyor… ertesi gün geceyi rahat geçirmiş olanlar geldiler cenazeyi uğurlasınlar. Onlara denildiki: Fatime vasiyyeti gereği gece toprağa verildi. İtirazlar yükseldi. Onlar Peygamberin yadigarın cenaze törenine katılarak kendi siyasi düşüncelerine meşruluk kazandırmak ve kendilerini haklı tanıtmak istiyorlardı. Bu işten zarar gördüler. Bu yüzden ve cesedin çıkarılmasını ilan ettiler ve böylece bir gerçek daha ortaya çıkmış oldu. Siyasi propakandalarla Ali (as)ı peygamberden sonra korkak güçsüz yeteneksiz olarak tanımlamışlar idi. Muhalif cebhesinin Ali (as) ın yiğitliğinden zülfikarından korgusu ve kaygıları olması için halbuki Ali (as) sırf islamın gerçek özünün korunmasından ötürü ve maslahatı islamı düşündüğünden kılıcına el sürmüyordu. O mezarın açılmasından söz edildiği zaman ve imamın eşinin naşına ihanet etmeğe karar verdiklerinde, Ali (as) savaş ilan etti. Bihude prapakandaya adlanan bir takım saf yürekliler anladılarki Ali (as) aynı Ali ve kılıcı aynı kılıçtır. Fatimeye selam olsun ölümünde dahi yine özel bir tedbirle imanın kutsal mevkini savunarak ve batıl propakandaları tesirsiz kıldı. Fatime (as)ın mücadelesi öylesine faydalı görkemleridir bizim başka konulara girmemize mani oldu. Buna rağmen haksızlık olur eğer Fatimenin yaşamının çok önemli meselelerinden biri olan evliliği hakkında bir şey yazmadıysak. Peygamber Fatimeye buyurdu: Ali faziletini tanıdığın biridir ben Allahdan istemişim seni en faziletli erkeklerden birine evlendirsin. O istiyor seninle evlensin. Senin düşüncen nedir? Fatime sustu. Peygamber dışarı geldi ve dedi: onun suskunluğu razılığın manasıdır. Bu esnada minbere çıktı ve böyle buyurdu: Allaha senalar olsun niyetiyle övülmekte ve gücüyle tapılmaktadır. Bir ilah ki tüm mevcudat onun itaatındadır ve ondan çekinmekte ve ona ümitlidirler ve de fermanı gökte ve yerde uygulanmaktadır. İnsanları, gücüyle yarattı, hükümleriyle onları üstün kıldı ve kandi dinine izzet verdi ve de kendi Peygamberi Muhammedin (saa) saygınlığını farz kıldı. Allah <<insanın soyunun devamı için evliliği kesin bir sebeb olarak nitelendirdi>> buyuruyor: Fatimeyi Aliyle evlendirmemi Allah (cc) bana emretmiştir. Ben onu 400 dirhem mehir üzere Aliyle evlendirdim. Ali (as) dedi: -razı oldum. Rirayettir Allah Resulu Ali (as) a buyurdu:kızımı Allahın iradesi üzere sana tesviç ettim (evlendirdim) Allahın razı olduğu şaya razı oldum. Şimdi eşin senin yetkindedir ve benim yetkimden çıkmıştır. Ali (as) bu uğurlu evliliğinin şükranlığını secdeye kapandı ve dedi: Allahım bana lutuf ettiğin nimetinin şükrünü yapabilmem için başarı ver. Allahın Peygamberi amin dedi. Ali (as) secdeden kaldırdıktan sonra Allah Resulu buyurdu: Allah (cc) bu evliliği size uğurlu ve bereketli kılsın ve sizin aranızda ülfet icad etsin ve size çok değerli evlatlar nasip eylesin. Peşine Allah Resulü destür verdi. Bir tabak hurma hazır bulunanlar arsında getirilip dağıtıldı. Peygamber (saa) hanımları neşelendirmeleri için destür aldılar. Fatimeyi Zahranın cehiziyesi bir kilim ile bir koyun derisi idi. Allah Resulü ölüm yatağında iken Ali (as) a buyurdu: ey iki deste gül olan Hasan ve Hüseyn’in babası selam olsun sana sana kızıma bu dünyada mihriban olmanı sifariş ediyorum. Yakında hayatında en güçlü iki tutanağın tahrip olacaktır. Sabırlı ol o zamanki Resulü Ekrem dünyaya veda etti, Ali (as) buyurdu: -bu iki tutanağımdan biri idi ve Fatime (as)da dünyadan göç ettiği zaman buyurdu: -buda diğer tutanağım. Resulü Ekrem (saa) ölüm yatağında Fatimeyi yanına çağırdı ve onunla konuştu. Fatime ağladı. İkinci defa çağırdı ve aheste onunla konuştu. Fatime şad oldu. Sonraları ondan sordular.
-baban ne buyurdu? Buyurdu:
-bana ölümünün geldiğini haber verdi. Ben ağladım.
-daha sonra benim ailesi içerisinde ona kavuşan ilk fert olacağımı bana haber verdi. Ben şad oldum. Bu öz geçmişim hazırlanmasında hayatu liman Hasan ibni Ali c 1 5 158 den sonra kitablarından istifade olunmuştur.