Peygamber’in (s.a.a.) Sabrı
Tarihte şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.a.) devrinin yahudilerinden Abdullah ibni Selam İslamı kabul edip ve müslümanlara kavuştu. Onun Zeyd ibni Şube adlı bir yahudi dostu vardı. Abdullah İslamı kabul ettikten sonra sürekli Zeydi İslama davet ederdi ve İslamın öğretilerinin azemetini ona açıklardı ancak Zeyd onu dinlemeyip yahudiliğine ısrar ediyor, müslüman olmayı kabul etmiyordu.
Abdullah şöyle diyor: Bir gün Mescid un-Nebi’ye (s.a.a.) gittim. Birden Zeydin müslüman olup müslümanların namaz safında durduğunu gördüm. Çok sevindim. Bu yüzden yanına gidip şöyle sordum: Müslüman olmanın nedeni neydi? Zeyd dedi: Birgün kutlu Tevrat kitabını okuyordum; Muhammed (s.a.a.)’in vasıfları olan ayetlere gelince onları biraz daha derinden okudum ve onun Tevrat’ta vasfedildiği gibi tariflerini ezberledim. Kendi kendime dedim ki, Muhammed’in (s.a.a.) yanına gideyim ve onu deneyeyim, bakayım vasfedilen nitelikler ve onlardan biri olan ‘sabır ve müsamaha’ acaba onda gerçekten var mı? Bir kaç gün yanına gittim ve bütün hareketlerini, davranışını ve sözlerini iyice izleidm. Bütün o vasıfları onda buldum ancak kendi kendime dedim ki, sadece bir vasıf kaldı ve onun hakkında da araştırmamı devam etmeliyim. O vasıf ise sabır ve müsamaha idi. Çünkü Tevrat’ta şöyle okumuştum: ‘Muhammedin (s.a.a.) sabrı onun öfkesine üstün gelir. Cahiller her ne kadar da ona eziyet etseler, ondan sabır ve müsamahadan başka bir şey göremezler.’
Hz. Muhammed (s.a.a.) sabır ve müsamaha ile her kesi İslama doğru cezbetti.
Bir gün, O hazretin vücudunda bu alâmeti bulmak için mescide gittim. Mescidde bir göçebe Arabın deve üstünde oraya geldiğini gördüm. Arap kişi Muhammed’i (s.a.a.) görünce deveden indi ve şöyle dedi: Ben kabilelerin birinden buraya geldim. Kıtlık ve kuraklık yüzünden hepimiz fakir ve yoksul olduk. O kabilenin halkı müslümandırlar ve onlar yardım edeceğini umuyorlar. Bu anda Muhammed (s.a.a.) Ali’ye (a.s.) önceki paralardan yanında bir şey kalıp kalmadığını sordu. Ali (a.s.) hayır diye cevap verdi. Resulullah (s.a.a.) çaresiz kalıp kederlendi. Ben o anda yanına gidip dedim: Ey Allahın Resulu (s.a.a.) istersen ben seninle peşin muamele yapayım. Şimdi bu parayı sana veriyorum ancak ürün döneminde onun değeri kadar hurma bana ver. O hazret benim önerimi kabul edip muameleyi yaptı. Parayı benden alıp o Arap kişiye verdi.
Ben beklemekteydim ve hurma toplama zamanına yedi gün kalmıştı. O günlerde bir gün şehrin dışına çıktım.
Resulullah (s.a.a.) çaresiz kalıp kederlendi. Ben o anda yanına gidip dedim: Ey Allahın Resulu (s.a.a.) istersen ben seninle peşin muamele yapayım. Şimdi bu parayı sana veriyorum ancak ürün döneminde onun değeri kadar hurma bana ver. O hazret benim önerimi kabul edip muameleyi yaptı. Parayı benden alıp o Arap kişiye verdi.
Ben beklemekteydim ve hurma toplama zamanına yedi gün kalmıştı. O günlerde bir gün şehrin dışına çıktım. Orada Muhammedi (s.a.a.) bir ağaç gölgesinde sahabeleri ile otururken gördüm. Ben çok küstahcasına onun yanın gidip yakasına yapıştım ve şöyle dedim: ben sizi iyi tanıyorum. Halkın malını alıp onu geri vermeyi ciddiye almıyorsunuz. Bir kaç gün daha fırsatın bitmesine kaldığını biliyormusun?
Ben o hazret ile çok cesurca ve cahilce davrandım halbuki bir kaç gün fırsatın bitmesine kalmıştı. Birdenbire o hazretin arkasından bir kaba ses duydum. Ömer ibni Hattab’ı kılıcını kınından çekmiş halde gördüm. Bana yüzünü tutup bir kötü kelime kullanarak uzak durmamı söyledi ve kılıcı ile bana saldırmak istedi.
‘وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ’ ‘Gerçekten sen büyük bir ahlak üzerindesin’
Ancak Muhammed (s.a.a.) onu engelledi ve şöyle buyurdu: ‘böyle küfretmeye gerek yoktur onu (Zeydi) sabır ve tahammüle davet etmek gerekiyor.’ Sonra Ömer’e bir çeşir hurmadan bir miktar bana vermesini söyledi. Ömer beni kendisi ile götürdü ve hakkımı verdi ve artı yirmi ölçek de hakkımdan fazla bana hurma verdi. Bu fazlalığın ne olduğunu sordum. Şöyle cevap verdi: ne yapayım Muhammed’in (s.a.a.) sabrı böyledir. Sen benim bağırtı ve kaba konuşmamdan rahatsız olduğun için seni razı edip yüreğini almak için bu kadar fazla vermemi istedi.
Muhammed’in (s.a.a.) o güzel huyunu ve muazzam sabrını görünce İslama ve Peygamber’in (s.a.a.) güzel ahlakına aşık oldum. Sonra Allah’ın birliğine ve Muhammed’in (s.a.a.) peygamberliğine itiraf edip müslümanlara kavuştum.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.a.) yaşamında buna benzer yüzlerce güzel ve iyi ahlakından örnekler mevcuttur. Bunları her biri O hazretin (s.a.a.) iyi ahlakının büyük okyanusundan bir damladır nitekim Allah-u Teala bu konuya ‘Gerçekten sen büyük bir ahlak üzerindesin’ ayeti ile işaret etmiştir. Bu iyi ahlaktan tarihi örnekler İslamın yayılmasında en büyük rol oynayan sırların birini bizim için açıklamaktadır.
Kaynak: Mehcet ul-Beyza, Feyz-i Kaşâni
1- ‘وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ’ ‘Gerçekten sen büyük bir ahlak üzerindesin’ Kalem sûresi/Ayet 4
2- Bu kitabın Farsça tercümesi ‘Aydın Yol’ adı ile yayınlanmıştır.