Evlenen kimseye mutluluğun yarısı verilmiş demektir! Müstedrekü’l-Vesail, c.14, s.154 Hz. Muhammed (s.a.a)

Psikolojik Savaş

Psikolojik Savaş

Soru

Psikolojik savaşa karşı koyma yolları nelerdir?

Kısa Cevap

Düşmanı yenilgiye uğratmanın ve onun üzerinde hâkimiyet kurmanın yöntemlerinden biri psikolojik savaştır. Bunun işlevi ve etkisi, askeri ve fiziki savaştan derecelerle daha yüksektedir. Allah Resulü (s.a.a) peygamberliğinin ilk yıllarında inkârcıların psikolojik ve propagandaya dayalı şiddetli saldırılarına maruz kalmıştır. Hz. Peygamber (s.a.a) de ahlaki, insani ve İslami usulleri koruyarak İslâm savaşçılarının psikolojisini takviye etme ve düşmanın psikolojisini zayıflatmadan ibaret iki boyutta, psikolojik savaşın en işlevsel taktiklerini yarattı. Toplumların ilerlemesi ve savaş şekillerinin girift hale gelmesiyle psikolojik savaş, askeri savaştan daha önemli bir duruma gelmiş ve ülkelerin siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal faaliyetlerinin bir unsuru addedilmiştir. Bugün sömürgeci ve zorba ülkelerin siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal ve propaganda eksenli faaliyetlerinin önemli kısmı psikolojik savaş operasyonlarının hizmetinde, hedef seçilen ülkelerin halkına karşı kullanılmaktadır. Bunun temel hedefi, bu halklara gizli ve hissedilmeyecek bir şekilde egemen olmaktır. Bu siyasal hedefe ulaşmak için iki önemli husus vurgulanmıştır:

a) Karamsarlık ve ümitsizlik.

b) Korku ve dehşet uyandırmak.

Psikolojik savaşların değişik yöntem ve türleri vardır. Gerçekleri manipüle etmek için şayia yaratmak (ülkelerin yöneticilerine yönelik kötümserlik yaratmak, halkta kaygı ve ıstırabı artırmak, yöneticilerin şahsiyetini yıpratmak, inançları yok etmek, toplumsal sağlıksız atmosferler oluşturmak ve halk arasında ihtilaf çıkarmak), hadiseleri büyütmek, övmek, ikilik çıkarmak ve aldatmak bu kabildendir. Bizim içinde bulunduğumuz İslâm toplumunda psikolojik savaşa karşı koymanın işlevselliği tecrübeyle ispatlanmış en önemli yolları şunlardan ibarettir:

1. Allah Tebarek ve Teâlâ’ya tevekkül etmek.

2. Düşmanı tanıma ve ona karşı koyma yollarını bilmede basiret taşımak.

3. Özgüven ve insanın kendi dinî kimliğine dönmesi.

4. İç cepheyi kontrol etmek ve bu cephe içinde koordineyi sağlamak.

5. Toplum bireyleri arasında dostluk ve birliktelik yaratmak.

6. Doğruluk ve yalandan sakınma kültürünü yaymak.

7. İç araç ve kabiliyetlerden ulusal onur ve iktidar için yararlanmak.

8. Hakikat ve propaganda arasındaki farkı görebilmeleri için yurttaşları eğitmek.

9. Düşmanın zaaf noktalarını öğrenmek.

10. Düşman karşısında açık faaliyet göstermek, onunla yüz yüze gelmek ve değerleri savunmak.

Ayrıntılı Cevap

Cevap vermeden önce psikolojik savaşa aşina olmak için bazı hususları hatırlatmak gerekmektedir. Zira her fenomen ile doğru ve etkili bir şekilde mücadele etmek, onu tam olarak tanımaya bağlıdır. Elbette psikolojik savaşın tüm boyut ve şekillerini tam anlamıyla öğrenmek geniş bir uzmanlık gerektirir ve bu kısa yazıda bunun için fırsat bulunmamaktadır. Ama kısaca ifade etmek gerekirse düşmanı yenilgiye uğratmak ve ona egemen olmanın yöntemlerinden biri psikolojik savaştır. Psikolojik savaşın işlevsellik ve etkisi askeri ve fiziki savaşlardan derecelerce daha üstündür. Diğer savaş şekilleri gibi bu yöntem de inanan ve inanmayan değişik topluluk, ulus ve halklar arasında eski zamanlardan beri yaygındır ve her güç düşmana karşı koymada ondan istifade etmeye çalışmıştır. O halde psikolojik savaş ve mücadele, zatı itibari ile yerilen ve çirkin bir şey değildir. Eğer psikolojik savaş insanlara zulüm etmek ve onları sömürmek için kullanılırsa veya ahlaki ve insani olmayan yöntemlerden yararlanılırsa bu yerilecek ve kınanacaktır.

İslâm’da Psikolojik Savaş:

Allah Resulü (s.a.a) peygamberliğinin ilk dönemlerinde inkârcıların psikolojik ve propagandaya dayalı şiddetli saldırılarına maruz kalmıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) de her zaman hem İslâm savaşçılarının psikolojisini takviye etme ve hem de düşmanın psikolojisini zayıflatma boyutunda psikolojik savaşın en üstün taktik ve tekniklerinin yaratıcısı sayılırdı. Elbette bu taktiksel yeniliklerin hiçbiri ahlaki, insani ve İslami usullerle çelişmezdi.

İslâm’ın ilk dönemindeki psikolojik savaşa örnekler:

1. Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanların Rumlardan korktuğunu bilmesine rağmen bazen İslâm ordusundan bir grubu partizan eylemler yapmak için Rum sınırına yollardı. Hz. Peygamber (s.a.a) bu hareketiyle Rumların zaaflarını ortaya çıkarmakta ve Müslümanların psikolojisini takviye etmekteydi.

2. Mekke fethi gecesinde Hz. Peygamber (s.a.a) İslâm ordusunun yüksek noktalarda birçok ateş yakmasını emretti ve böylece düşmanların Müslümanların sayısının çok olduğunu tasavvur edip psikolojilerinin zayıflatılmasını hedefledi.[1]

3. Müslümanlar düşman kuvvetleriyle karşılaşınca sarsıcı ve kendilerine özgü sloganlar atmaktaydı. Bu hem Müslümanların kendi taraftarlarını tanımasına ve hem de düşmanların psikolojisinin zayıflatılmasına neden olmaktaydı. Savaşta öldüren öldüren, ahed ahed ve Allah-u Ekber gibi sloganlar atılmaktaydı.[2]

4. Hendek Savaşında Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanlar ile savaşmayı sürdürmekten vazgeçmeleri için Yahudilere bir şahsı gönderdi.[3]

5. Başka güçleri tarafsız hale getirmek –galip gelmede düşmanın itminanı gevşetmek- ve onlara psikolojik baskıda bulunmak ve de kendilerini korkutmak İslâm’ın ilk yıllarında psikolojik savaş boyutunda Hz. Peygamber’in (s.a.a) ve sahabelerinin taktiksel yöntemleriydi.

İslâm düşmanları da İslâm’a karşı koyma doğrultusunda değişik durum ve zamanlarda psikolojik savaş yönteminden istifade etmekteydiler. Uhud Savaşında müşrikler İslâm ordusunun psikolojisini bozmak için Peygamber’in (s.a.a) öldürüldüğü yalanını yüksek sesle seslendiriyorlardı.[4]Kur’ân-ı Kerim münafıklar tarafından psikolojik savaş yönteminin kullanılmasını şu şekilde beyan etmektedir:

“İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “inandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.”[5]

Birinci Dünya Savaşında propaganda, psikolojik savaş doğrultusunda bir yöntem olarak kullanıldı. Savaşan taraflar çirkin hareketlerini açıklamak için ülkelerin kamuoyunu yanıltmakta ve aldatmaktaydılar. Bu yöntem İkinci Dünya Savaşı boyunca da aynı şekilde önemini korudu. Savaşan taraflar bu yöntemi kullanmada birbirleriyle rekabet etmekteydiler. Bu şekilde bazı durumlarda psikolojik savaş, askeri savaştan daha fazla bir önem kazandı ve ülkelerin siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal faaliyetlerinin bir unsuru haline geldi. Bugün ülkelerin siyasi, askeri, ekonomik, toplumsal ve propaganda eksenli faaliyetlerinin önemli bir kısmı hedef ülkelerin haklarına karşı kullanılan psikolojik savaşın hizmetinde yer almaktadır. Bu faaliyet, istihbarat servislerinin kontrolü altında ulusal ve uluslararası boyutta değişik işlevlere sahiptir. Bu faaliyetin temel hedefi inançları manipüle etmek, dürtüleri itibarsızlaştırmak, rakibin psikolojisini tahrip etmek ve zayıflatmak, karşıt devletin iktidarını sarsmak veya onun bakış ve kararını değiştirmek ve en sonda da onlara gizli ve hissedilmeyecek şekilde egemen olmaktır. Bu temel hedefe ulaşmak için iki önemli husus vurgulanmıştır:

a) Karamsarlık ve ümitsizliğin aşılanması: Birey ideal ve beklenilen şartları gerçekleştirmeye kararlı olduğu ve kendi çabasında herhangi bir nedenden ötürü başarılı olmadığı ve bunun tekrarlandığı durumlarda, ruhsal ve psikolojik bir buhrana duçar olur ve bu durum çaresizlik ve uyuşmazlık şeklinde kendini gösterir. Bu vaziyette iyi olmayan şartları sunarak kendi hedeflerine ulaşmak için bireyi faaliyetten alıkoymaya, onun özgüvenini zedelemeye, kendisine kararsızlık ve ümitsizlik aşılamaya çalışırlar.

b) Korku ve dehşet yaratmak: Korku ve korkutmak bir toplumdaki bireylerin psikolojik açıdan yenilmesi için en önemli ve etkili araçlardan sayılır. Bu fiil de kitle iletişim araçları ve ekonomik ve siyasi ambargodan istifade edilerek uygulanır.

Bugün İslâm ve devrim düşmanları insani olmayan yöntemler ile büyük propaganda ve medya imkânlarını kullanarak her gün ve gece ülkemizin aleyhine psikolojik savaş yürütmekte ve İslâm mezhepleri arasındaki ihtilaflı konuları büyük göstererek birleşmiş safları birbirinden ayırmaya çalışmaktadır. Ehl-i Sünnet ve Şia gibi İslâm mezhepleri ve Türk, Fars, Beluç ve Kürtler gibi kavimler arasındaki ihtilaflı konuları büyütmeleri bu kabildendir. Onların psikolojik savaşta istifade ettiği en önemli araç dergiler, kitaplar, konuşmalar ve iç ile dış medya organları vesilesiyle propaganda yapmaktır. Bu savaşta düşmanın propaganda hedefi, bireylerin bakış ve inançlarını kendine yöneltip değiştirmektir.

Psikolojik Savaş Türleri

Sömürgeci ülkeler bizim aleyhimize yürüttükleri psikolojik savaşta değişik yöntemlerden istifade etmektedir ve bunların en önemlileri şunlardan ibarettir:

1. Şayia: Şayia, muhatapların inançlarını değiştirme yönünde kullanılan, ağızdan ağza, bireyden bireye intikal eden ve herhangi güvenilir bir delil ve belgeden yoksun belirli bir iddiaya denir. Şayianın yaratılmasının hedefleri şunlardır:

a) Düzen ve yöneticilere yönelik kötümserlik oluşturmak. Bu, iyi olmayan neticeler meydana getirebilir.

b) Halkta kaygı ve ıstırabı artırmak.

c) Şahsiyeti lekelemek ve değerleri, yöneticileri ve düzenin haysiyetini zedelemek.

d) Toplumsal açıdan sağlıksız bir atmosfer oluşturmak.

e) Halk arasında ayrılık çıkarmak ve her ulusun başarısının bağlı olduğu birlik ve beraberliği yok etmek.

2. Gerçekleri Tahrif Etmek: Gerçekleri tahrif etmek de kullanılan yöntemlerden biridir. Düşman bu yöntemi kullanarak kamuoyunu hakikat ve gerçeklerden saptırmak ve bu şekilde meseleleri daha değişik bir şekilde yansıtmaya çalışır. Başka bir tabirle onlar halkın mesaj ve olayları kendilerinin istediği şekilde algılamasına neden olmaktadırlar. Diğer yöntemler genellikle bu hedef için kullanılır.

3. Büyütmek ve Abartmak: İşlevsel olmanın yanı sıra basit de olan bu yöntem psikolojik savaşta iki şekilde kullanılır: Düşman karşı tarafın zaaf noktaları veya eksiklikleri ve mevcut sorunlarını haddinden fazla büyük gösterip halkın endişelenmesini artırmak için bunu vurgular. Diğer bir yöntem de düşmanın taşıdığı olumlu hususları topluma tanıtması ve kamuoyunda onları büyük göstermesi ve bu yolla bireyleri kendine çekmeye çalışmasıdır. Bu iki hareket birlikte yapılarak düşman için daha üstün bir netice ortaya çıkarır.

4. İhtilaf: Her ulus ve devletsel düzenin başarısındaki asıl etken birlik ve beraberlik olması nedeniyle ayrılık da bunun tersine her ulusun zillet ve bahtsızlığının asıl etkeni sayılır. Bu yöntem düşmanın psikolojik savaşta kullandığı yaklaşık tüm yöntemlerin neticesidir. Gerçekte düşman psikolojik savaş çıkarma yoluyla halk ve yöneticiler arasında ayrılık yaratmaya ve bu vesileyle kendi menfaatlerine ulaşmaya çalışır.

Psikolojik Savaşa Karşı Koyma Yolları:

Psikolojik savaş zihni, düşünsel, kültürel ve ideolojik bir atmosfer oluşturma yönünde gerçekleşir ve buna karşı koymak zihinsel zekâ ve tüm alanlarda ve bu cümleden olmak üzere uygun medya araçlarından istifade etmede maharetli bir şekilde hareketleri organize etmeye bağlıdır. Düşmanın kullandığı yöntemler ile İslami değer, kültür ve ahlâka bağlı kalınarak düşmanın psikolojik savaşına karşı koymalı ve onun açık ve gizli komplolarını başarısız kılmalıyız. İşlevselliği tecrübe ile kanıtlanmış psikolojik savaşa karşı koymanın en önemli yolları şunlardan ibarettir:

1. Allah Tebarek ve Teâlâ’ya dayanmak ve İslâm düşmanlarının karşısında onun yardımına iman etmek.

2. Düşmanı dosttan ayırt edebilecek bir basiret taşımak, psikolojik savaşın değişik şekillerini ve ona karşı koyma yollarını bilmek.

3. Özgüven ve dinî hüviyete dönmek: Eğer bir ulus kendi sermaye, imkân, güç, kabiliyet ve üstünlüklerine inanırsa hiçbir zaman yabancılar karşısında aşağılanma hissi taşımaz ve psikolojik savaşların etkisinde çok az kalır.

4. İç cepheyi kontrol etmek ve güçler arasında koordinasyon sağlamak: Her zaman kendi güçlerinin ifrat ve tefrite yönelmesini denetlemek ve onlar arasında dengeyi sağlamak her toplumun önder ve yöneticilerinin görevidir. Zira koordinesizlik ve ihtilaf, düşmanın psikolojik savaşta başarılı olmasının alt yapısını oluşturur.

5. Toplum bireyleri arasında dostluk ve birlikteliğin oluşturulması: Tolerans ve değişik eğilimlere tahammül etme gücünün artırılmasıyla, güvensizlik alt yapısı hazırlayacak ve düşmanın hedeflerine yardımcı olabilecek kendi güçlerimizin tefrika ve ayrılığa düşmesinin önü alınmalıdır.

6. Doğru sözlü olmak ve yalan söylemekten kaçınma kültürünün yayılması: Eğer halk, ülkenin yönetici ve sorumlularına yönelik güveni yitirir ve onların dürüst olmadığına inanmaya başlarsa düşman psikolojik savaşta hedefine ulaşmış olur.

7. Ulusal onur ve iktidar yönünde iç araç ve kabiliyetlerden faydalanmak.

8. Hakikat ve propaganda arasındaki farkı bilebilmeleri için yurttaşları eğitmek: Bundan dolayı bilinçli olunmalı, şayiaların yayılmasının önü alınarak düşmanın yalanları etkisiz hale getirilmeli ve her ortamda duyumları ifade etmekten kaçınılmalıdır.

9. Düşmanın zaaf noktalarını tanımak: Düşman her zaman kendi zaaf noktalarını gizleyerek muhatapların zihninde yalan bir iktidar oluşturmaya ve bu yolla rakibi mücadele etmekten ümitsiz hale getirmeye çalışır. Düşmanın zaaf noktalarının belirginleşmesiyle o silahını kaybeder.

10. Düşmana karşı açık ve yüz yüze faaliyetlerde bulunmak ve değerleri savunmak: Değerleri savunmada zaaf göstermek ve düşman ile yüz yüze gelmekten kaçınmak, güçlerin psikolojisinin zayıflamasına ve onların değerlerin esasında kuşku duymalarına neden olur. Bu yüzden tam bir cesaret ve kararlılık ile her zaman değerleri bireylerin kalp ve canında diri tutmalıyız. Son olarak hatırlatmalıyız ki düşmanın psikolojik operasyonları karşısında sebat göstermek, direnmek ve psikolojik savaşta dirençli olmak toplumdaki her bireyin görevidir. Onlar zeki ve bilinçlice düşmanın propaganda eksenli saldırısının önünü almalıdır.

–—


[1]     Makrizî, İmtau’l Esma’a, c. 1, s. 358, Daru’l-Kutubi’l-İlmiye, Beyrut, 1999/1420.

[2]     İmtau’l Esma’a, c. 9, s. 276.

[3]     A.g.e, c. 1, s. 240; Tarih-i Taberî, c. 2, s. 578, Daru’t-Turas, Beyrut, 1378/1967.

[4]     İbn Esir, el-Kâmil, c. 7, s. 157, Tercüme: Ebu’l-Kasım Halit ve Abbas Halili, Müessese-i Matbuatiyi İlmi, Tahran, h.ş. 1371.

[5]     Bakara, 14.