En çirkin günah akrabalık ilişkisini kesmek ve anne babasına eziyet etmektir. Gurer’ul-Hikem, 3251 İmam Ali (a.s)

Ramazan Ayının Amelleri

Ramazan Ayının Amelleri

A) RAMAZAN AYININ MÜŞTEREK AMELLERİ

Bu ameller dört kısma ayrılmaktadır:

1- Bütün Gündüz ve Gecelerde Yapılan Ameller

Merhum Seyyid İbn Tâvûs, İmam Sadık (a.s) ve İmam Musa Kâzım’dan (a.s) şöyle rivayet etmektedir:

Ramazan ayının başından sonuna kadar her farz namazdan sonra şu duayı oku:

اَللّـهُمَّ ارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ فِي عامي هذا وَفي كُلِّ عامٍ ما اَبْقَيْتَني في يُسْرٍ مِنْكَ وَعافِيَةٍ، وَسَعَةِ رِزْقٍ، وَلا تُخْلِني مِنْ تِلْكَ الْمواقِفِ الْكَريمَةِ، وَالْمَشاهِدِ الشَّريفَةِ، وَزِيارَةِ قَبْرِ نَبِيِّكَ صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَفي جَميعِ حَوائِجِ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ فَكُنْ لي.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسأَلُكَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الاَمْرِ الَْمحْتُومِ في لَيْلَةِ الْقَدْرِ،مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُرَدُّ وَلا يُبَدَّلُ، اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ، الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمْ، الْمُكَفَّرِ عَنْهُمْ سَيِّئاتُهُمْ، واجْعَلْ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ، اَنْ تُطيلَ عُمْري، وَتُوَسِّعَ عَلَيَّ رِزْقي، وَتُؤدِّي عَنّي اَمانَتي وَدَيْني آمينَ رَبَّ الْعالَمين.

“Allah’ım! Beni yaşattığın müddetçe Beytü’l-Haram’ının (Kâbe’nin) haccını bu yıl ve her yıl kolaylık, sağlık ve bolluk içinde bana nasip eyle. Beni o değerli mekânlardan, faziletli ziyaretgâhlardan ve Peygamber’inin ziyaretinden (salâvatın onun ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun) mahrum kılma ve bütün dünya ve âhiret hacetlerinde bana yardımcı ol.

Allah’ım! Senden, Kadir gecesinde hükme bağlayıp takdir ettiğin kesin, değişmez ve dönüşü olmayan şeyler arasında, beni de Beytüllahi’l-Haram’ın, hacları beğenilen, çabaları mükâfatlandırılan, günahları affedilen ve kötülükleri bağışlanan ziyaretçilerinden yazmanı, ömrümü uzat-mayı, rızkımı çoğaltmayı, emanetimi ve borcumu ödemeyi kesin hükmüne bağlayıp takdir etmeni diliyorum; âmin ey âlemlerin Rabbi!”

Yine her farizadan sonra şu duayı okursun:

يَا عَلِيُّ يَا عَظيمُ، يَا غَفُورُ يَا رَحيمُ، انْتَ الرَّبُّ الْعَظيمُ الَّذي لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ، وَهذَا شَهْرٌ عَظَّمْتَهُ وَكَرَّمْتَهُ، وَشَرَّفْتَهُ وَفَضَّلْتَهُ عَلَى الشُّهُورِ، وَهُوَ الشَّهْرُ الَّذي فَرَضْتَ صِيَامَهُ عَلَيَّ، وَهُوَ شَهْرُ رَمَضَانَ، الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، هُدَىً لِلنَّاسِ وَبَيِّـنَاتٍ مِنَ الْهُدى وَالْفُرْقَانِ، وَجَعَلْتَ فيهِ لَيْلَةَ الْقَدْرِ، وَجَعَلْتَهَا خَيْراً مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ، فَيَا ذَا الْمَنِّ وَلاَ يُمَنُّ عَلَيْكَ، مُنَّ عَلَيَّ بِفَكَاكِ رَقَبَتي مِنَ النَّارِ فيمَنْ تَمُنُّ عَلَيْهِ، وَاَدْخِلْنِي الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ

“Ey yüce, ey ulu, ey çok çok bağışlayan, ey Rahim; hiçbir eşi ve benzeri olmayan ve (her şeyi) duyan ve (her şeyi) gören ulu Rab sensin. Bu, yücelttiğin, değer verdiğin, şereflendirdiğin ve bütün aylardan üstün kıldığın bir aydır. O, orucunu bana farz kıldığın aydır. İşte o, ramazan ayıdır ki onda Kur’ân’ı, halkı hidayet etmek, hidayet yolunu açıklamak ve hakkı batıldan ayırmak için indirdin; Kadir gecesini o aya yerleştirdin ve o geceyi bin aydan hayırlı ve üstün kıldın. Ey (yaratıklarına) minnet hakkı olan ve kimsenin onun üzerinde minnet hakkı bulunmayan (Allah), minnettar ettiklerin arasında beni de minnettar kılıp vücudumu (cehen-nem) ateşinden kurtarıp cennetine yerleştir; rahmetin hakkına, ey merha-metlilerin en merhametlisi!”

Merhum Kef’emî “Misbâh” ve “el-Beledü’l-Emin” kitabında, Şeyh-i Şehit (r.a) ise kendi Mecmua’sında Resul-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir:

“Kim ramazan ayında her farizadan sonra şu duayı okursa, Allah onun günahlarını bağışlar:

اَللّـهُمَّ اَدْخِلْ عَلى اَهْلِ الْقُبُورِ السُّرُورَ اَللّـهُمَّ اَغْنِ كُلَّ فَقيرٍ، اَللّـهُمَّ اَشْبِعْ كُلَّ جائِعٍ، اَللّـهُمَّ اكْسُ كُلَّ عُرْيانٍ، اَللّـهُمَّ اقْضِ دَيْنَ كُلِّ مَدينٍ، اَللّـهُمَّ فَرِّجْ عَنْ كُلِّ مَكْرُوبٍ، اَللّـهُمَّ رُدَّ كُلَّ غَريبٍ، اَللّـهُمَّ فُكَّ كُلَّ اَسيرٍ، اَللّـهُمَّ اَصْلِحْ كُلَّ فاسِدٍ مِنْ اُمُورِ الْمُسْلِمينَ، اَللّـهُمَّ اشْفِ كُلَّ مَريضٍ، اللّهُمَّ سُدَّ فَقْرَنا بِغِناكَ، اَللّـهُمَّ غَيِّر سُوءَ حالِنا بِحُسْنِ حالِكَ، اَللّـهُمَّ اقْضِ عَنَّا الدَّيْنَ وَاَغْنِنا مِنَ الْفَقْرِ، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديرٌ .

“Allah’ım! Kabir ehlini sevindir. Allah’ım! Bütün fakirleri zenginleştir. Allah’ım! Bütün açları doyur. Allah’ım! Bütün çıplakları giyindir. Allah’ım! Bütün borçluların borcunu eda eyle. Allah’ım! Sıkıntısı olanların sıkın-tısını gider. Allah’ım! Bütün garipleri (vatanlarına) geri döndür. Allah’ım! Bütün esirleri azat eyle. Allah’ım! Müslümanların bozulan durumlarını /fasit olan işlerini ıslah eyle. Allah’ım! Bütün hastalara şifa ver. Allah’ım! Bizim fakirliğimizi kendi zenginliğinle engelle. Allah’ım! Bizim kötü hâlimizi kendi iyi hâlinle değiştir. Allah’ım! Borcumuzu eda eyle; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; muhakkak senin her şeye gücün yeter.”

Merhum Kuleynî’nin el-Kâfi’de Ebu Basir’den nakline göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ramazan ayında şu duayı okurdu:

اَللّـهُمَّ اِنّي بِكَ وَمِنْكَ اَطْلُبُ حاجَتي، وَمَنْ طَلَبَ حاجَةً اِلىَ النّاسِ فَاِنّي لا اَطْلُبُ حاجَتي إلاّ مِنْكَ وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ، وَاَسأَلُكَ بِفَضْلِكَ وَرِضْوانِكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وأهْلِ بَيْتِهِ، وَاَنْ تَجْعَلَ لي في عامي هذ اِلى بَيْتِكَ الْحَرامِ سَبيلاً حِجَّةً مَبْرُورَةً مُتَقبَّلَةً زاكِيَةً خالِصَةً، لَكَ تَقَرُّ بِها عَيْني، وَتَرْفَعُ بِها دَرَجَتي، وَتَرْزُقَني اَنْ اَغُضَّ بَصَري، وَاَنْ اَحْفَظَ فَرْجي، وَاَنْ اَكُفَّ بِها عَنْ جَميعِ مَحارِمَكَ، حَتّى لايَكُونَ شَيءٌ آثَرَ عِنْدي مِنْ طاعَتِكَ وَخَشْيَتِكَ، وَالْعَمَلِ بِما اَحْبَبْتَ، وَالتَّرْكِ لِما كَرِهْتَ وَنَهَيْتَ عَنْهُ، وَاجْعَلْ ذلِكَ في يُسْرٍ ويسار وعافِيَةٍ وَما اَنْعَمْتَ بِهِ عَلَيَّ، وَاَساَلُكَ اَنْ تَجْعَلَ وَفاتي قَتْلاً في سَبيلِكَ، تَحْتَ رايَةِ نَبِيِّكَ مَعَ اَوْلِيائِكَ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تَقْتُلَ بي اَعْداءَكَ وَاَعْداءَ رَسُولِكَ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تُكْرِمَني بِهَوانِ مَنْ شِئْتَ مِنْ خَلْقِكَ، وَلا تُهِنّي بِكَرامَةِ اَحَدٍ مِنْ اَوْلِياءِكَ. اَللّـهُمَّ اجْعَلْ لي مَعَ الرَّسُولِ سَبيلاً، حَسْبِيَ اللهُ ما شاءَ اللهُ .

Allah’ım! Seni vasıta kılarak hacetimi senden diliyorum. Kim hacetini insanlardan dilerse (dilesin, fakat) ben hacetimi ancak senden dilerim. Sen teksin ve ortağın yoktur. Lütuf ve hoşnutluğun hakkına senden, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet etmeni ve bu yıl Beytullahi’l-Haram’ın ziyareti için yolumu açmanı diliyorum; bana öyle beğenilmiş, kabul edilmiş, temiz ve senin için halis kılınan bir hac nasip et ki, onunla gözümü aydınlat, derecemi yükselt ve gözümü (haramlara) kapamayı, iffetimi korumayı ve bütün haramlardan kendimi korumayı bana nasip et; öyle ki, benim için sana itaat etmekten, senden korkmaktan ve senin sevdiğin şeyleri yerine getirip sevmediğin şeyleri terk etmekten daha sevimli hiçbir şey olmasın. Bütün bunları kolaylık, bolluk sıhhat ve verdiğin nimetlerle beraber bana nasip et. (Allah’ım!) Senden Peygamber’inin sancağı altında, velilerinle birlikte yolunda şehit olarak ölmeyi diliyorum. Yine senden, kendi düşmanlarının ve Peygamber’inin düşmanlarının ölümünü benim elimle gerçekleştirmeni niyaz ediyorum. (Yalvararak) senden (rezil etmek) istediğin (kötü kullarından) birisini rezil etmekle beni yüceltmeni ve hiçbir zaman velilerinden herhangi birisini yüceltmeği benim rezil ve rüsva olmama vesile kılmamanı istiyorum. Allah’ım! Peygamber’le birlikte olma yolunu benim üzerime aç. Allah bana yeter ve ancak Allah’ın dediği olur.” 

Bu duanın ismine “Hac Duası” denir. Merhum Seyyid İbn Tâvûs bu duayı “el-İkbal” kitabında ramazan ayı gecelerinde akşam namazından sonra okunmasını İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet etmiştir. Merhum Kef’emî ise “el-Beledü’l-Emin” kitabında bu duanın ramazanın her günü ve ilk gecesinde okunmasının müstehap olduğunu, Merhum Şeyh Müfid de “el-Muhriç” kitabında bu duanın ramazanın ilk gece-sinde akşam namazından sonra okunmasının müstehap olduğunu nakletmiştir.

Ramazan ayının gece ve gündüzlerinin en faziletli ameli Kur’ân okumaktır. Evet, mümkün mertebe bu ayda bol, bol Kur’ân okumak gerekir; zira Kur’ân bu ayda inmiştir. Hadis-i şerifte, “Her şeyin bir baharı vardır, Kur’ân’ın da baharı ramazan ayıdır.” buyrulmaktadır. Diğer aylarda her ay bir Kur’ân hatmi müstehaptır. Bazı rivayetlerde ise en az altı günde bir hatim rivayet edilmiştir. Fakat ramazan ayında sünnet olan her üç günde bir Kur’ân hatmidir. Hatta her gün bir hatim yapılırsa, daha iyidir. Merhum Allâme Meclisî, bazı Ehlibeyt İmamları’nın (a.s) bu ayda kırk, hatta daha fazla hatim yaptıklarını rivayet etmiştir. Eğer insan yaptığı hatimleri On Dört Masum’un (a.s) mukaddes ruhlarına (her Masum’a bir hatim olmak üzere) hediye ederse, daha fazla sevap alır. Bazı rivayetlerden bu hatimleri onlara hediye eden kimsenin kıyamet gününde onlarla birlikte olacağı anlaşılıyor.

Yine bu ayda çok dua etmek, namaz kılmak, Allah’tan mağfiret dilemek ve bol bol “lâ ilâhe illallah” zikrini söylemek sünnettir. İmam Zeynülabidin’in (a.s) ramazan ayı girdiğinde dua, zikir, istiğfar ve tekbirden başka bir şey konuşmadığı, rivayet edilmiştir.

Evet, bu ayda hadisler yoluyla nakledilen ibadetler ve müstehap amellere çok önem vermeliyiz.

2- Ramazan Gecelerinde Müstehap Olan Ameller

1- İftar etmek. Şiddetli halsizlik ve iftar için kendisini bekleyen birileri olmadığı takdirde akşam namazını kıldıktan sonra iftar etmek müstehaptır.

2- Haram ve şüpheli olmayan helâl şeylerle, özellikle helâl hur-mayla iftar etmek, insanın kıldığı namazın sevabını dört yüz kat artırır. Rüteb (bir hurma çeşidi), helva, nöbet şekeri, sıcak su gibi şeylerle de iftar etmek iyidir.

3- İftar ederken rivayet edilen iftar dualarını okumak; meselâ şu duayı:

اَللّـهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلى رِزْقِكَ اَفْطَرْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ

“Allah’ım! Senin için oruç tuttum; senin rızkınla iftar edip sana tevekkül ettim.”

Bu duayı, iftar vakti okuyan kimseye Allah, o gün oruç tutanların sevabını bahşeder.

Bazı rivayetlerde Hz. Emirü’l-Müminin’in (a.s) iftar edeceği zaman şu duayı okuduğu nakledilmiştir:

 

بِسْمِ اللهِ اَللّـهُمَّ لَكَ صُمْنا وَعَلى رِزْقِكَ اَفْطَرْنا فَتَقَبَّلْ مِنّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ .

“Allah’ın adıyla. Allah’ım! Senin için oruç tuttuk ve senin rızkınla iftar ettik. O hâlde bizden kabul buyur. Muhakkak sen duyan ve bilensin.”

4- İlk aldığı lokmada;

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمـنِ الرّحَيـمِ، يا واسِعَ الْمَغْفِرَةِ اِغْفِرْ لي،

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Ey mağfireti geniş olan (Rabbim), bağışla beni.”

derse, Allah-u Teâlâ’nın mağfiretine mazhar olur. Hadis-i şerifte şöyle geçer:

“Allah-u Teâlâ, ramazan ayının her gününün son saatinde bir milyon insanı (azaptan) azat eder. Allah-u Teâlâ’dan dile ki, seni de onlardan saysın.”

5- İftar vakti Kadir (İnna Enzelnahu) Suresi’ni okumak.

6- İftar vakti sadaka vermek ve oruçlu müminlere iftar vermek, hatta bir kaç hurma veya bir içim suyla bile olsa (gücü yetmeyenler için).

Resul-i Ekrem’den (s.a.a) bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: “Kim bir oruçlu (mümine) iftar verirse, onun (oruç) sevabının aynısını iftar veren de alır; elbette oruç tutanın sevabından bir şey eksilmeksizin. Yine o yemeğin gücüyle yaptığı her amelin sevabının aynısı, iftar veren için de yazılır.”

Merhum Ayetullah Allâme Hillî, “Risâletü’s-Sa’diye” kitabında İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir:

“Bir mümin, ramazan ayında bir mümine bir lokma yemekle (dahi iftar) verirse, Allah onun için otuz mümin köleyi azat etmenin sevabını yazar ve Allah katında bir duası kabul olur.”

7- Ramazan ayının her gecesinde bin defa Kadir Suresi’ni okumak da, rivayet edilen ameller arasındadır.

8- İmkânı olan kimse için her gece yüz defa Duhân Suresi’ni okuması sünnettir.

9- Merhum Seyyid İbn Tâvûs, günahların bağışlanması için her gece şu duanın okunmasını rivayet etmiştir:

 

اَللّـهُمَّ رَبَّ شَهْرِ رَمَضانَ الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، وَافْتَرَضْتَ على عِبادِكَ فيهِ الصِّيامَ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامي هذا وَفي كُلِّ عامٍ، وَاغْفِرْ لي تِلْكَ الذُّنُوبَ الْعِظامَ، فَاِنَّهُ لا يَغْفِرُها غَيْرُكَ يا رَحْمنُ يا عَلاّمُ .

“Allah’ım! Ey Kur’ân’ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et; bu yıl ve her yıl Beytullahi’l-Harâm’ın haccını bana nasip eyle. İşlediğim o büyük günahları bağışla; zira onları senden başkası bağışlamaz, ey Rahman ve çok bilen (Allah)!”

10- Akşam namazından sonra birinci bölümde geçen “Hac Duası”nı okumak.

11- Ramazanın her gecesinde “İftitâh Duası” diye meşhur olan şu duayı okumak:

İFTİTAH DUASI

اَللّـهُمَّ اِنّي اَفْتَتِحُ الثَّناءَ بِحَمْدِكَ، وَاَنْتَ مُسَدِّدٌ لِلصَّوابِ بِمَّنِكَ، وَاَيْقَنْتُ اَنَّكَ اَنْتَ اَرْحَمُ الرّاحِمينَ في مَوْضِعِ الْعَفْوِ وَالرَّحْمَةِ، وَاَشَدُّ الْمُعاقِبينَ في مَوْضِعِ النَّكالِ وَالنَّقِمَةِ، وَاَعْظَمُ الْمُتَجَبِّرِينَ في مَوْضِعِ الْكِبْرياءِ وَالْعَظَمَةِ.
اَللّـهُمَّ اَذِنْتَ لي في دُعائِكَ وَمَسْأَلَتِكَ فَاسْمَعْ يا سَميعُ مِدْحَتي، وَاَجِبْ يا رَحيمُ دَعْوَتي، وَاَقِلْ يا غَفُورُ عَثْرَتي، فَكَمْ يا اِلهٰي مِنْ كُرْبَة قَدْ فَرَّجْتَها وَهُمُوم قَدْ كَشَفْتَها، وَعَثْرَةٍ قَدْ اَقَلْتَها، وَرَحْمَةٍ قَدْ نَشَرْتَها، وَحَلْقَةِ بَلاءٍ قَدْ فَكَكْتَها، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَمْ يَتَّخِذْ صاحِبَةً وَلا وَلَداً، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَريكٌ في الْمُلْكِ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبيراً، اَلْحَمْدُ للهِ بِجَميعِ مَحامِدِهِ كُلِّهَا، عَلى جَميعِ نِعَمِهِ كُلِّها اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا مُضادَّ لَهُ في مُلْكِهِ، وَلا مُنازِعَ لَهُ في اَمْرِهِ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي  لا شَريكَ لَهُ في خَلْقِهِ، وَلا شَبيهَ لَهُ في عَظَمَتِهِ، اَلْحَمْدُ للهِ الْفاشي في الْخَلْقِ اَمْرُهُ وَحَمْدُهُ، الظّاهِرِ بِالْكَرَمِ مَجْدُهُ، الْباسِطِ بِالْجُودِ يَدَهُ، الَّذي  لا تَنْقُصُ خَزائِنُهُ، وَلا تَزيدُهُ كَثْرَةُ الْعَطاءِ إلاّ جُوداً وَكَرَماً، اِنَّهُ هُوَ الْعَزيزُ الْوَهّابُ.

“Allah’ım! Ey Kur’ân’ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet et; bu yıl ve her yıl Beytullahi’l-Harâm’ın haccını bana nasip eyle. İşlediğim o büyük günahları bağışla; zira onları senden başkası bağışlamaz, ey Rahman ve çok bilen (Allah)!”

** “Allah’ım! hamd ile seni sena etmeye başlıyorum; sen kendi lütfunla doğru olanı yapmaya muvaffak kılansın. Senin, af ve rahmette, rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim. Allah’ım! Sana dua etme ve senden bir şey dileme hususunda bana izin verdin; öyleyse ey işiten, ey Rahim, çağrıma icabet et; ey bağışlayan, sürçmele-rimi bağışla.

Ey Rabbim! Nice gamları giderdin, nice zorlukları yok ettin; nice sürçmeleri affettin; nice rahmetler yaydın ve nice belâ halkasını kırdın. Hamd Allah’a ki, eş ve oğul edinmemiştir; saltanatta ortağı yoktur; kim-seyi acze düştüğü için dost edinmemiştir ve O pek yücedir. Bütün nimetleri için tüm övgülerle hamd olsun Allah’a. Hamd o Allah’a ki, saltanatında zıddı, işlerinde O’na karşı koyan yoktur. Hamd, yaratıklarında ortağı, azametinde bir benzeri olmayan Allah’a olsun. Hamd, emri mah-lûkat arasında apaçık, övgüsü aşikâr, kerametiyle izzeti belli, eli bağışa açık, rahmet hazineleri eksilmez, çok bağışı, (O’ndan bir şey eksiltmeyip) sadece cömertlik ve kerametini artıran Allah’a olsun. O çok izzetli ve çok bağışlayandır.

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ  قَليلاً مِنْ كَثير، مَعَ حاجَة بي اِلَيْهِ عَظيمَة وَغِناكَ عَنْهُ قَديمٌ، وَهُوَ عِنْدي كَثيرٌ، وَهُوَ عَلَيْكَ سَهْلٌ يَسيرٌ.اَللّـهُمَّ اِنَّ عَفْوَكَ عَنْ ذَنْبي، وَتَجاوُزَكَ عَنْ خَطيـئَتي، وَصَفْحَكَ عَنْ ظُلْمي وَسِتْرَكَ عَنْ قَبيحِ عَمَلي، وَحِلْمَكَ عَنْ كَثيرِ جُرْمي، عِنْدَ ما كانَ مِنْ خَطَئي وَعَمْدي، اَطْمَعَني في اَنْ اَسْأَلَكَ ما لا اَسْتَوْجِبُهُ مِنْكَ، الَّذي  رَزَقْتَني مِنْ رَحْمَتِكَ، وَاَرَيْتَني مَنْ قُدْرَتِكَ، وَعَرَّفْتَني مِنْ اِجابَتِكَ، فَصِرْتُ اَدْعُوكَ آمِناً، وَاَسْأَلُكَ مُسْتَأنِساً، لا خائِفاً وَلا وَجِلاً، مُدِلاًّ عَلَيْكَ فيـما قَصَدْتُ فيهِ اِلَيْكَ، فَإنْ اَبْطأَ عَنّي عَتَبْتُ بِجَهْلي عَلَيْكَ، وَلَعَلَّ الَّذي اَبْطأَ عَنّي هُوَ خَيْرٌ لي لِعِلْمِكَ بِعاقِبَةِ الأُمُورِ، فَلَمْ اَرَ مَوْلاً كَريماً اَصْبَرَ عَلى عَبْدٍ لَئيمٍ مِنْكَ عَلَيَّ يا رَبِّ، اِنَّكَ تَدْعُوني فَاُوَلّي عَنْكَ، وَتَتَحَبَّبُ اِلَيَّ فَاَتَبَغَّضُ اِلَيْكَ، وَتَتَوَدَّدُ اِلَيَّ فَلا اَقْبَلُ مِنْكَ، كَأَنَّ لِيَ التَّطَوُّلَ عَلَيْكَ، فَلَمْ يَمْنَعْكَ ذلِكَ مِنَ الرَّحْمَةِ لي، وَالإِحْسانِ اِلَىَّ، وَالتَّفَضُّلِ عَلَيَّ بِجُودِكَ وَكَرَمِكَ، فَارْحَمْ عَبْدَكَ الْجاهِلَ وَجُدْ عَلَيْهِ بِفَضْلِ اِحْسانِكَ اِنَّكَ جَوادٌ كَريمٌ.

Allah’ım! İhtiyacım fazla olmasına rağmen çok kerem ve merhame-tinden azını istiyorum; benim bu az merhamete ihtiyacım çoktur ve sen ezelden beri ondan müstağnisin. O, merhametinle ihtiyacımı karşılaman benim yanımda büyüktür; oysa o sana çok kolaydır.

Allah’ım! Günahımı affetmen, hatamdan geçmen, yaptığım zulmü bağışlaman, kötü amelimi örtmen, bilerek veya bilmeyerek işlediğim çok suçlara karşı hilimli davranman, lâyık olmadığım şeyleri senden istemeğe meyillendirdi beni. Sen ki, rahmetinden dolayı beni rızıklandırdın, kudre-tini bana gösterdin, çağrıma icabet ettiğini bana bildirdin; bundan dolayı güvenle seni çağırıyorum, korkmadan ve çekinmeden samimiyet ve ünsi-yetle senden istekte bulunuyorum, her zaman isteğimi sana açıyorum. İstediğim şeyleri geciktirdiğin takdirde, cahillikle darılıyorum. Oysa işlerin sonunu bildiğinden dolayı onları geciktirmen, benim için şayet daha hayırlıdır. O hâlde, hakir olan şu kula, senden daha sabırlı ve kerim bir Mevlâ göremiyorum. Ey Rabbim! Sen beni çağırıyorsun, bense Sen’den yüz çeviriyorum; Sen bana muhabbet ediyorsun ben ise San’a buğz ve inat ediyorum. Sen kendini bana sevdirmek istiyorsun, ben ise kabul etmiyorum; sanki benim San’a bir üstünlüğüm vardır; bu nankörlüğüm, lütuf ve kereminden olan rahmet ve ihsanını benden alıkoymuyor. Öyleyse cahil kuluna rahmet et; fazl ve ihsanınla bana bağışta bulun; şüphesiz Sen çok bağışlayan ve kerimsin.

اَلْحَمْدُ للهِ مالِكِ الْمُلْكِ، مُجْرِي الْفُلْكِ، مُسَخِّرِ الرِّياحِ، فالِقِ الإِصْباحِ، دَيّانِ الدّينِ، رَبِّ الْعَالَمينَ، اَلْحَمْدُ للهِ عَلى حِلْمِهِ بَعْدَ عِلمِهِ، وَالْحَمْدُ للهِ عَلى عَفْوِهِ بَعْدَ قُدْرَتِهِ، وَالْحَمْدُ للهِ عَلى طُولِ اَناتِهِ في غَضَبِهِ، وَهُوَ قادِرٌ عَلى ما يُريدُ

Hamd Allah’a ki, evrenin sahibi, gemiyi yürüten, rüzgârları estiren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, din gününün (Kıyamet gününün) hâkimi ve âlemlerin Rabbidir. Bilmesine rağmen yumuşaklığı; kudretiyle birlikte affı; gazabıyla birlikte büyük sabrı olan Allah’a hamd olsun; oysaki O istediği her şeye kadirdir.

اَلْحَمْدُ للهِ خالِقِ الْخَلْقِ، باسِطِ الرِّزْقِ، فاِلقِ اَلإِصْباحِ ذِي الْجَلالِ وَالإِكْرامِ وَالْفَضْلِ وَالإِنْعامِ، الَّذي بَعُدَ فَلا يُرى، وَقَرُبَ فَشَهِدَ النَّجْوى تَبارَكَ وَتَعالى.

 Hamd yaratan, rızkı veren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, celal ve ikram, fazl ve ihsan sahibi olan Allah’adır; O, öyle-sine uzaktır ki, kimse O’nu göremez; öylesine de yakındır ki, fısıltılara şa-hit olur; O, pek yüce ve uludur.

اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَيْسَ لَهُ مُنازِعٌ يُعادِلُهُ، وَلا شَبيهٌ يُشاكِلُهُ، وَلا ظَهيرٌ يُعاضِدُهُ قَهَرَ بِعِزَّتِهِ الأَعِزّاءَ، وَتَواضَعَ لِعَظَمَتِهِ الْعُظَماءُ، فَبَلَغَ بِقُدْرَتِهِ ما يَشاءُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يُجيبُني حينَ اُناديهِ، وَيَسْتُرُ عَلَيَّ كُلَّ عَورَةٍ وَاَنَا اَعْصيهِ، وَيُعَظِّمُ الْنِّعْمَةَ عَلَيَّ فَلا اُجازيهِ، فَكَمْ مِنْ مَوْهِبَةٍ هَنيئَةٍ قَدْ اَعْطاني، وَعَظيمَةٍ مَخُوفَةٍ قَدْ كَفاني، وَبَهْجَةٍ مُونِقَةٍ قَدْ اَراني، فَاُثْني عَلَيْهِ حامِداً، وَاَذْكُرُهُ مُسَبِّحاً. اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا يُهْتَكُ حِجابُهُ، وَلا يُغْلَقُ بابُهُ، وَلا يُرَدُّ سائِلُهُ، وَلا يُخَيَّبُ آمِلُهُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يُؤْمِنُ الْخائِفينَ، وَيُنَجِّي الصّالِحينَ، وَيَرْفَعُ الْمُسْتَضْعَفينَ، وَيَضَعُ الْمُسْتَكْبِرينَ،ويُهْلِكُ مُلُوكاً وَيَسْتَخْلِفُ آخَرينِ، وَالْحَمْدُ للهِ قاِصمِ الجَّبارينَ، مُبيرِ الظّالِمينَ، مُدْرِكِ الْهارِبينَ، نَكالِ الظّالِمينَ صَريخِ الْمُسْتَصْرِخينَ ،مَوْضِعِ حاجاتِ الطّالِبينَ، مُعْتَمَدِ الْمُؤْمِنينَ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي مِنْ خَشْيَتِهِ تَرْعَدُ السَّماءُ وَسُكّانُها، وَتَرْجُفُ الأَرْضُ وَعُمّارُها، وَتَمُوجُ الْبِحارُ وَمَنْ يَسْبَحُ في غَمَراتِها، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي هَدانا لِهذا وَما كُنّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا اَنْ هَدانَا اللّهُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يَخْلُقُ، وَلَمْ يُخْلَقْ وَيَرْزُقُ، وَلا يُرْزَقُ وَيُطْعِمُ، وَلا يُطْعَمُ وَيُميتُ الأَحياءَ وَيُحْيِي الْمَوْتى وَهُوَ حَيٌّ لا يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ.

Hamd Allah’a ki, O’na denk olan, karşı koyan, O’na benzeyen ve O’na yardım eden birisi yoktur; izzetiyle izzetlileri mağlup etmiştir; aza-metliler O’nun azameti karşısında boyun eğmiştir; O kudretiyle istediğine yetişmiştir. Hamd Allah’a ki, O’nu çağırdığımda icabet eder; O’na isyan ettiğimde ayıplarımı örter; (verdiği nimetlere karşılık) O’na şükrede-mediğim halde bana büyük nimetler bağışlar. Bana nice değerli nimetler bağışlamıştır; nice korkunç belâlardan beni korumuştur, nice sevindirici olaylarla beni karşılaştırmıştır; O’na hamd ediyor ve tesbih ederek O’nu anıyorum.

Hamd Allah’a ki, O’nun perdesi yırtılmaz; (lütuf) kapısı kapanmaz; O’ndan bir şey dileyen reddedilmez; O’na ümit eden ümitsiz bırakılmaz. Hamd Allah’a ki, korkanlara güven bağışlar; salihleri kurtarır; mustaz-‘afları yüceltir ve müstekbirleri zelil kılar; nice padişahları helâk eder ve diğerlerini onların yerine geçirir. Hamd Allah’a ki, zorbaların (belini) kırar; zalimleri yok eder; kaçanları yakalar; zalimleri cezalandırır; imdat dileyen-lerin imdadına yetişir; muhtaçların mercisi ve müminlerin güvencesidir. Hamd Allah’a ki, O’nun korkusundan gök ve sakinleri titrer; yer ve ehli korkar; deniz ve derinliklerinde yüzmekte olanlar çalkalanır. Bizi bu dereceye erdiren Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize yol göstermeseydi, biz kendiliğimizden bu dereceye eremezdik. Hamd Allah’a ki, yaratır, yaratılmamıştır, rızk verir rızıklandırılmamıştır; yedirir, yedirilmemiştir; dirileri öldürür, ölüleri diriltir; kendisi her zaman diridir; hayır O’nun elindedir; O her şeye kadirdir.

 

اَللّـهُمَّ  صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ، وَاَمينِكَ، وَصَفِيِّكَ، وَحَبيبِكَ، وَخِيَرَتِكَ مَنْ خَلْقِكَ، وَحافِظِ سِرِّكَ، وَمُبَلِّغِ رِسالاتِكَ، اَفْضَلَ وَاَحْسَنَ، وَاَجْمَلَ وَاَكْمَلَ، وَاَزْكى وَاَنْمى، وَاَطْيَبَ وَاَطْهَرَ، وَاَسْنى وَاَكْثَرَ ما صَلَّيْتَ وَبارَكْتَ وَتَرَحَّمْتَ، وَتَحَنَّنْتَ وَسَلَّمْتَ عَلى اَحَدٍ مِن عِبادِكَ وَاَنْبِيائِكَ وَرُسُلِكَ، وَصِفْوَتِكَ وَاَهْلِ الْكَرامَةِ عَلَيْكَ مِن خَلْقِكَ.

Allah’ım! Kulun, resulün, eminin, yaratıklar arasından seçtiğin, dost ve habibin olan, sırrını koruyan ve risaletini ulaştıran Muhammed’e salât ve selâm eyle. Öyle bir salât ve selâm ki kullarına, peygamberlerine, elçilerine, dergâhına yakın olanlara, yaratıklarından sana keramet ehli olanlara gönderdiğin salât ve selâmdan daha üstün, daha güzel, daha iyi, daha kâmil, daha temiz, daha artan, daha güzel kokulu, daha parlak ve daha çok olsun.

اَللّـهُمَّ وَصَلِّ عَلى عَليٍّ اَميرِ الْمُؤْمِنينَ، وَوَصِيِّ رَسُولِ رَبِّ الْعالَمينَ، عَبْدِكَ وَوَليِّكَ، وَاَخي رَسُولِكَ، وَحُجَّتِكَ عَلى خَلْقِكَ، وَآيَتِكَ الْكُبْرى، وَالنَّبأِ الْعَظيمِ، وَصَلِّ  عَلَى الصِّدّيقَةِ الطّاهِرَةِ فاطِمَةَ الْزَّهْراءِ سَيِّدَةِ نِساءِ الْعالَمينَ، وَصَلِّ عَلى سِبْطَيِ الرَّحْمَةِ وَاِمامَيِ الْهُدى، الْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ سَيِّدَيْ شَبابِ اَهْلِ الْجَّنَةِ، وَصَلِّ عَلى اَئِمَّةِ الْمُسْلِمينَ، عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ، وَمُحَمَّدِ ابْنِ عَلِيٍّ، وَجَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّد، وَمُوسَى بْنِ جَعْفَرٍ، وَعَلِيِّ بْنِ مُوسى، وَمُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ، وَعَلِيِّ بْنِ مُحَمَّدٍ، وَالْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ، وَالْخَلَفِ الْهادي الْمَهْدِيِّ، حُجَجِكَ عَلى عِبادِكَ، وَاُمَنائِكَ في بِلادِكَ صَلاَةً كَثيرَةً دائِمَةً.

Allah’ım! Müminlerin emiri, âlemlerin Rabbinin elçisinin vârisi, kulun, velin ve resulünün kardeşi, yaratıklarına hüccetin, büyük nişanen ve (yaratılış âleminin) büyük haberi olan Ali’ye salâ eyle. Dünya kadınlarının efendisi, Sıddîka ve Tâhirâ olan Fâtıma’ya salât eyle. Rahmet peygam-berinin iki torunu, iki hidayet imamı ve cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin’e salât eyle. Müslümanların imamları, Sen’in kullarına olan hüccetlerine, beldelerindeki eminlerin Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali ve onun halefi olan hidayet bulmuş hidayetçi imama (Mehdi’ye) çok ve sürekli salât eyle.

اَللّـهُمَّ  وَصَلِّ عَلى وَلِىِّ اَمْرِكَ الْقائِمِ الْمُؤَمَّلِ، وَالْعَدْلِ الْمُنْتَظَرِ، وَحُفَّهُ بِمَلائِكَتِكَ الْمُقَرَّبينَ، وَاَيِّدْهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ يا رَبَّ الْعالَمينَ، اَللّـهُمَّ اجْعَلْهُ الدّاعِيَ اِلى كِتابِكَ، وَالْقائِمَ بِدينِكَ، اِسْتَخْلِفْهُ في الأَرْضِ كَما اسْتَخْلَفْتَ الَّذينَ مِنْ قَبْلِهِ، مَكِّنْ لَهُ دينَهُ الَّذي ارْتَضَيْتَهُ لَهُ، اَبْدِلْهُ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِ اَمْناً يَعْبُدُكَ لا يُشْرِكُ بِكَ شَيْئاً، اَللّـهُمَّ اَعِزَّهُ وَاَعْزِزْ بِهِ، وَانْصُرْهُ وَانْتَصِرْ بِهِ، وَانْصُرْهُ نَصْراً عَزيزاً، وَاْفتَحْ لَهُ فَتْحاً يَسيراً، وَاجْعَلْ لَهُ مِنْ لَدُنْكَ سُلْطاناً نَصيراً .اَللّـهُمَّ اَظْهِرْ بِهِ دينَكَ، وَسُنَّةَ نَبِيِّكَ، حَتّى لا يَسْتَخْفِيَ بِشَىْءٍ مِنَ الْحَقِّ، مَخافَةَ اَحَدٍ مِنَ الْخَلْقِ.

Allah’ım! Arzu edilen Kaim ve beklenilen adalet (vesilesi) olan veliyy-i emrine salât eyle; onu dergâhına yakın olan meleklerle kuşat, Ruhu’l-Kudüs’le teyit et, ey âlemlerin Rabbi olan Allah! Allah’ım! Onu kitabına davetçi ve dinini ayakta tutan kıl; ondan öncekileri halife kıldığın gibi onu da yeryüzünde halifen kıl; onun için razı olduğun dinini (korumayı) mümkün kıl; korkusunu güvene dönüştür; tâ ki San’a ibadet etsin, hiçbir şeyi San’a şirk koşmasın. Allah’ım! Onu aziz kıl ve onunla bize izzet ver; ona yardım et ve onun vesilesiyle bize yardımda bulun; ona izzetli bir zafer bağışla ve kolay bir genişlik ona aç; kendi katından ona bir güç ve kudret ver. Allah’ım! Onun vesilesiyle dinini ve Peygamber’inin sünnetini aşikâr et; öyle ki hak ve hakikatten hiçbir şey, yaratıkların korkusundan dolayı insanlara gizli kalmasın. 

اَللّـهُمَّ اِنّا نَرْغَبُ اِلَيْكَ في دَوْلَةٍ كَريمَةٍ تُعِزُّ بِهَا الاِسْلامَ وَاَهْلَهُ، وَتُذِلُّ بِهَا النِّفاقَ وَاَهْلَهُ، وَتَجْعَلُنا فيها مِنَ الدُّعاةِ اِلى طاعَتِكَ، وَالْقادَةِ اِلى سَبيلِكَ، وَتَرْزُقُنا بِها كَرامَةَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ، اَللّـهُمَّ  ما عَرَّفْتَنا مِن الْحَقِّ فَحَمِّلْناهُ، وَما قَصُرْنا عَنْهُ فَبَلِّغْناهُ.اَللّـهُمَّ الْمُمْ بِهِ شَعَثَنا، وَاشْعَبْ بِهِ صَدْعَنا، وَارْتُقْ بِهِ فَتْقَنا، وَكَثِّرْ بِهِ قِلَّتَنا، وَاَعْزِزْ بِهِ ذِلَّتَنا، وَاَغْنِ بِهِ عائِلَنا، وَاَقْضِ بِهِ عَنْ مَغْرَمِنا، وَاجْبُرْ بِهِ فَقْرَنا، وَسُدَّ بِهِ خَلَّتَنا، وَيَسِّرْ بِهِ عُسْرَنا، وَبَيِّضْ بِهِ وُجُوهَنا، وَفُكَّ بِهِ اَسْرَنا، وَاَنْجِحْ بِهِ طَلِبَتَنا، وَاَنْجِزْ بِهِ مَواعيدَنا، وَاسْتَجِبْ بِهِ دَعْوَتَنا، وَاَعْطِنا بِهِ سُؤْلَنا، وَبَلِّغْنا بِهِ مِنَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ آمالَنا، وَاَعْطِنا بِهِ فَوْقَ رَغْبَتِنا، يا خَيْرَ الْمَسْؤولينَ وَاَوْسَعَ الْمُعْطينَ، اِشْفِ بِهِ صُدُورَنا، وَاَذْهِبْ بِهِ غَيْظَ قُلُوبِنا، وَاهْدِنا بِهِ لِمَا اخْتُلِفَ فيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ، اِنَّكَ تَهْدي مَنْ تَشاءُ اِلى صِراطٍ مُسْتَقيمٍ، وَانْصُرْنا بِهِ عَلى عَدُوِّكَ وَعَدُوِّنا اِلـٰهَ الْحَقِّ آمينَ.

Allah’ım! Biz Sen’den İslâm ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz. Öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın; onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin. Allah’ım! Hak olan şeylerden bize tanıttığını taşımaya mu-vaffak et; eksiğimiz olan (tanımadığımız) şeye de bizi ulaştır (bizi ondan haberdar kıl).

Allah’ım! Onun (Hz. Mehdi’nin) vesilesiyle dağınıklığımızı topla, ayrılığımızı birleştir; açığımızı kapat; azlığımızı çoğalt, zilletimizi izzete dönüştür; muhtaç olanımızı onunla müstağni kıl; borcumuzu eda et; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; zorluğumuzu kolaylaştır, yüzlerimizi ak eyle; esirlerimizi esaret zincirinden kurtar; isteklerimizi karşıla; (zuhuru için) bize verdiğin sözü yerine getir; dualarımızı kabul eyle, istediğimiz şeyleri bize inayet eyle; bizi dünya ve ahiret arzularımıza ulaştır ve istediğimizden daha fazla bize bağışta bulun. Ey istenilen ve bağışta bulunanların en hayırlısı! Onun vesilesiyle göğüslerimize şifa ver; kalplerimizin öfkesini gider; bütün ihtilaflara rağmen bizi hakka hidayet et; şüphesiz Sen, istediğini doğru yola hidayet edersin. Yine onun vesilesiyle düşmanına ve düşmanımıza karşı bize yardımda bulun, ey hak olan Allah! İlâhî âmin.

اَللّـهُمَّ اِنّا نَشْكُو اِلَيْكَ فَقْدَ نَبِيِّنا صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَغَيْبَةَ وَلِيِّنا، وَكَثْرَةَ عَدُوِّنا، وَقِلَّةَ عَدَدِنا، وَشِدّةَ الْفِتَنِ بِنا، وَتَظاهُرَ الزَّمانِ عَلَيْنا، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَاَعِنّا عَلى ذلِكَ بِفَتْح مِنْكَ تُعَجِّلُهُ، وَبِضُرٍّ تَكْشِفُهُ، وَنَصْرٍ تُعِزُّهُ وَسُلْطانِ حَقٍّ تُظْهِرُهُ، وَرَحْمَةٍ مِنْكَ تَجَلِّلُناها وَعافِيَةٍ مِنْكَ تُلْبِسُناها، بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .

Allah’ım! Peygamber’imizin (Sen’in salât ve selâmın ona ve Ehlibeyt’ine olsun) yanımızda olmamasından, İmam’ımızın gaybetinden, düşmanımızın çok ve sayımızın azlığından, fitnelerin bize olan şiddetin-den ve zamanın şartlarının bizi güçsüz düşürmesinden Sana şikâyet ediyoruz. Muhammed ve Ehlibeyt’ine salât eyle; katından olan acil bir zaferle, zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikâr kıldığın hak bir saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle, bizleri örten bir afiyetle bize yardımda bulun; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merha-metlisi!”

12- Yine her gece şu duanın okunması müstehaptır:

اَللّـهُمَّ بِرَحْمَتِكَ فِي الصّالِحينَ فَاَدْخِلْنا، وَفي عِلِّيّينَ فَارْفَعْنا، وِبَكَأسٍ مِنْ مَعينٍ مِنْ عَيْنٍ سَلْسَبيلٍ فاسْقِنا، وَمِنَ الْحُورِ الْعينِ بِرَحْمَتِكَ فَزَوِّجْنا، وَمِنَ الْوِلْدانِ الُْمخَلَّدينَ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ فَاَخْدِمْنا، وَمِنْ ثِمارِ الْجَنَّةِ وَلُحُومِ الطَّيْرِفَاَطْعِمْنا، وِمِنْ ثِيابِ السُّنْدُسِ وَالْحَريرِ وَالاِسْتَبْرَقِ فَاَلْبِسْنا، وَلَيْلَةَ الْقَدْرِ وَحَجَّ بَيْتِكَ الْحرامِ، وَقَتْلاً في سَبيلِكَ فَوفِّقْ لَنا، وَصالِحَ الدُّعاءِ وَالْمَسْأَلةِ فاسْتَجِبْ لَنا، وَاِذا جَمَعْتَ الاَوَّلينَ وَالآخِرينَ يَوْمَ الْقِيامَةِ فاَرْحَمْنا وَبَراءَةً مِنَ النّارِ فَاكْتُبْ لَنا، وَفي جَهَنَّمَ فَلا تَغُلَّنا، وَفي عَذابِكَ وَهَوانِكَ فَلا تَبْتَلِنا، وَمِنَ الزَّقُّومِ وَالضَّريعِ فَلا تُطْعِمْنا، وَمَعَ الشَّياطينِ فَلا تَجْعَلْنَا، وَفِي النّارِ عَلى وُجُوهِنا فَلا تَكْبُبْنا، وَمِنْ ثِيابِ النّارِ وَسَرابيلِ الْقَطِرانِ فَلا تُلْبِسْنا، وَمِنْ كُلِّ سُوء يا لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ بِحَقِّ لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ فَنَجِّنا.

“Allah’ım! Rahmetin hürmetine, bizi salih kulların arasına kat. Bizi İlliyyîn makamına yücelt. Selsebîl pınarı kaynağından (doldurulmuş) kadehlerle susuzluğumuzu gider. Rahmetin hürmetine bizi hurilerle evlendir. (Gençlik ve dinçlikleri) ebedi kılınmış (her biri) sedefte saklı bir inci gibi olan tertemiz, pırıl pırıl hizmetçi civanları bizim hizmetimize ver. Bizi cennet meyveleri ve kuş etleriyle rızıklandır. Bize hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan elbiseler giydir. Bizi Kadir Gecesi’ni idrak etmeye, Beytullahi’l-Haram’ı ziyaret etmeye ve senin yolunda şehit olmaya muvaffak kıl. Hakkımızda hayır dua ve yakarışı kabul et. Kıyamet gününde ilk insanlarla sonrakileri bir araya topladığında bize merhamet et. Bizim hakkımızda ateşten kurtuluşu yaz. Bizi cehennemde zincirleme. Bizi azap ve alçaklığa düşürme. Bize Zakkum ve cehennemin acı bitkisini yedirme. Bizi şeytanlarla bir araya toplama. Bizi yüzüstü ateşe atma. Bize ateş ve katrandan elbise giydirme; ey kendisinden başka ilâh olmayan! Senden başka bir ilâh olmayışı hakkına, bizi bütün kötülükler-den kurtar.”

13- Şu duanın da okunması İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet edilmiştir:

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ اَنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الاَمْرِ الَْمحْتُومِ فِي الاَمْرِ الْحَكيمِ، مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُرَدُّ وَلا يُبَدَّلُ اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ، الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ ،الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمْ، اَلْمُكَفَّرِ عَنْ سَيِّئاتِهِمْ، وَأنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ، اَنْ تُطيلَ عُمْري في خَيْرٍ وَعافِيَةٍوَتُوَسِّعَ في رِزْقي، َوَتَجْعَلَني مِمَّنْ تَنْتصِرُ بِهِ لِدينِكَ وَلا تَسْتَبْدِلْ بي غَيْري.

“Allah’ım! Senden kesin olarak hükme bağladığın ve takdir ettiğin hikmetli, dönüşü ve değişimi olmayan şeyler arasında beni de hacları beğenilir, çabaları mükâfatlandırılır, günahları bağışlanır ve kötülükleri affedilir olan Beytullahi’l-Harâm’ın hacılarından yazmanı diliyorum. Yine benim için hayır ve sıhhatle geçecek uzun bir ömür ve geniş bir rızk takdir buyurmanı niyaz ediyorum. Beni dinine yardım eden kimselerden kıl; bu konuda başkasını bana tercih etme.”

14- “Enisü’s-Sâlihin” kitabında ramazan ayının her gecesinde şöyle dua edilmesi rivayet edilmiştir:

اَعُوذُ بِجَلالِ وَجْهِكَ الْكَريمِ اَنْ يَنْقَضِيَ عَنّي شَهْرُ رَمَضانَ، اَوْ يَطْلُعَ الْفَجْرُ مِنْ لَيْلَتي هذِهِ، وَلَكَ قِبَلي تَبِعَةٌ اَوْ ذَنْبٌ تُعَذِّبُني عَلَيْهِ.

“(Allah’ım!) Ramazan ayı geçer veya bu gecem sabah olur da üzerimde sana karşı bir suçum veya beni karşılığında azap edeceğin bir günah kalırsa, bundan Kerim Vech’inin yüceliğine sığınırım.”

15- Merhum Kef’emî, Seyyid İbn Baki’den şöyle nakletmektedir: “Kim ramazan ayının her gecesinde iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha Suresi’ni ve İhlâs Suresi’ni üç defa okur, selâm verdikten sonra da şu zikri okur:

سُبْحانَ مَنْ هُوَ حَفيظٌ لا يَغْفُل، سُبحانَ مَنْ هُوَ رَحيمٌ لا يَعْجَلُ، سُبْحانَ مَنْ هُوَ قا ئِمٌ لا يَسْهُو، سُبْحانَ مَنْ هُوَ دائِمٌ لا يَلْهُو،

“Münezzehtir gaflet etmeyen asıl koruyucu. Münezzehtir (kullarına ceza vermede) acele etmeyen merhametli. Münezzehtir her zaman kaim ve sabit olan ve (hiçbir zaman kullarını) unutmayan. Münezzehtir ebedi ve boş şeylerden uzak olan (Rab).”

Sonra da yedi defa tesbihat-ı erbaayı okuyup ardından şu zikri söyler:

سُبْحَانَكَ سُبْحَانَكَ سُبْحَانَكَ، يَا عَظيمُ اغْفِرْ لِيَ الذَّنْبَ الْعَظيمَ

Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Ey azametli ve yüce (Allah)! Be-nim büyük günahımı bağışla.”

Ve bilâhare Resulullah’a (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine on defa salavât getirirse, Allah günahlarını bağışlar…”

16- Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

“Ramazan ayının her gecesinde Fetih Suresi’ni sünnet bir namazda okuyan kimse, o yıl korunmuş olur.”

17- Ramazan ayı gecelerinin bir ameli de gecelere bölünerek kılınan bin rekâtlık namazdır. Fıkıh ve dua kitaplarında bu namaz, genişçe zikredilmiştir. Namazın kılınış şeklinde ise ihtilâf vardır. İbn Ebî Kurra’nın İmam Muhammed Takî’den (a.s) naklettiği ve Şeyh Müfid’in ve ulemanın çoğunun kabul ettiği kılınış şekli şöyledir:

İlk yirmi günde her gece yirmi rekât olmak üzere sekiz rekâtı akşam namazından sonra, on iki rekâtı ise yatsı namazından sonra ikişer ikişer kılınır. Son on günde ise her gece otuz rekât olmak üzere yine sekiz rekâtı akşam namazından sonra, geri kalanı ise yatsı namazından sonra kılınır. Böylece yedi yüz rekâtı kılınmış olur. Geri kalan üç yüz rekâtı ise Kadir gecelerinde (on dokuz, yirmi bir ve yirmi üçüncü geceler) her gece yüz rekât olmak üzere kılınır.

18- Ramazan ayında sünnet namazlardan sonra şu duanın okun-ması rivayet edilmiştir:

اَللّـهُمَّ اجْعَلْ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الأَمْرِ الَْمحْتُومِ، وَفيـما تَفْرُقُ مِنَ الاَمْرِ الْحَكيمِ، في لَيْلَةِ الْقَدْرِ، اَنْ تَجْعَلَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمُ الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمُ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تُطيلَ عُمْري في طاعَتِكَ، وَتُوَسِّعَ لي في رِزْقي، يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.

“Allah’ım! Kadir Gecesi’nde hükmettiğin ve takdir buyurduğun kesin emirlerin ve belirlediğin hikmetli işlerin arasında beni de hacları dosdoğru olan, çabaları mükâfatlandırılan ve günahları bağışlanan Beytullahi’l-Haram’ın hacılarından kıl. Senden itaatin yolunda ömrümü uzatmanı ve rızkımı genişletmeni diliyorum, ey merhametlilerin en merhametlisi!”

3- Ramazan Ayının Sahur Vakti Amelleri

1- Az da olsa sahurda bir şeyler yemek müstehaptır. Bir hadis-i şerifte şöyle rivayet edilmiştir:

“Allah ve melekleri sahur vakitlerinde istiğfar eden ve sahur yeme-ği yiyen kimselere salâvat getirirler.”

2- Sahur ve iftar vakitlerinde Kadir Suresi’ni okumak.

3- İmam Rıza’dan (a.s) İmam Bâkır’ın (a.s) sahurlarda okuduğu rivayet edilen “Seher Duası” isimli şu değerli ve derin muhtevalı duayı okumak:

SEHER DUASI

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ بَهائِكَ بِاَبْهاهُ وَكُلُّ بَهائِكَ بَهِيٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِبَهائِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ جَمالِكَ بِاَجْمَلِهِ وَكُلُّ جَمالِكَ جَميلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ  بِجَمالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ جَلالِكَ بِاَجَلِّهِ وَكُلُّ جَلالِكَ جَليلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِجَلالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَظَمَتِكَ بِاَعْظَمِها وَكُلُّ عَظَمَتِكَ عَظَيمَةٌ، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَظَمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسَأَلُكَ مِنْ نُورِكَ بِاَنْوَرِهِ وَكُلُّ نُورِكَ نَيِّرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِنُورِكَ كُلِّهِ.

“Allah’ım! Aydınlığının en aydın mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin aydınlığının bütün mertebeleri parlaktır. Allah’ım! Aydınlığının bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Cemalinin en güzel mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin cemalinin bütün mertebeleri güzeldir. Allah’ım! Cemalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Celalinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin celalinin bütün mertebeleri yücedir. Celalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Azametinin en büyük mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin azametinin bütün mertebeleri büyüktür. Allah’ım! Azametinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Nurunun en nurlu mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin nurunun bütün mertebeleri nurludur. Allah’ım! Nurunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ  مِنْ رَحْمَتِكَ بِاَوْسَعِها وَكُلُّ رَحْمَتِكَ واسِعَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَلِماتِكَ بِاَتَمِّها وَكُلُّ كَلِماتِكَ تامَّةٌ.

Allah’ım! Rahmetinin en geniş mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Muhakkak senin rahmetinin bütün mertebeleri geniştir. Allah’ım! Rahmetinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Kelimelerinin en mükemmelini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kelimelerinin hepsi mükemmeldir.

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَلِماتِكَ كُلِّهَا، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَمالِكَ بِاَكْمَلِهِ وَكُلُّ كَمالِكَ كامِلٌ، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَمالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اَسمائِكَ بِاَكْبَرِها وَكُلُّ اَسْمائِكَ كَبيرَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ  بِاَسْمائِكَ كُلِّها.

Allah’ım! Bütün kelimelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Kemalinin en kâmil mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kemalinin bütün mertebeleri kâmildir. Allah’ım! Bütün kemal mertebelerinin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! İsimle-inin en büyüğünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün isimlerin büyüktür. Allah’ım! Bütün isimlerinin hakkına (hacetlerimi) sen-en diliyorum.

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عِزَّتِكَ باَعَزِّها وَكُلُّ عِزَّتِكَ عَزيزَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِزَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَشِيَّتِكَ بِاَمْضاها وَكُلُّ مَشِيَّتِكَ ماضِيَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَشِيَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ قُدْرَتِكَ بِالْقُدْرَةِ الَّتي اسْتَطَلْتَ بِها عَلى كُلِّ شَيْء وَكُلُّ قُدْرَتِكَ مُسْتَطيلَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ  مِنْ عِلْمِكَ بِاَنْفَذِهِ وَكُلُّ عِلْمِكَ نافِذٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِلْمِكَ كُلِّهِ.
اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ  مِنْ قَوْلِكَ بِاَرْضاهُ وَكُلُّ قَوْلِكَ رَضِيٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقَوْلِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَسائِلِكَ بِاَحَبِّها اِلَيْكَ وَكُلُّ مَسائِلِكَ اِلَيْكَ حَبيبَةٌ، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَسائِلِكَ كُلِّها.
اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ شَرَفِكَ بِاَشْرَفِهِ وَكُلُّ شَرَفِكَ شَريفٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِشَرَفِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ سُلْطانِكَ بِاَدْوَمِهِ وَكُلُّ سُلطانِكَ دائِمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِسُلْطانِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مُلْكِكَ بِاَفْخَرِهِ وَكُلُّ مُلْكِكَ فاخِرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمُلْكِكَ كُلِّهِ.

Allah’ım! İzzetinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açı-orum. Elbette senin izzetinin bütün mertebeleri yücedir. Allah’ım! Bütün izzet mertebelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Meşiyyetinin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin meşiyyetinin bütün mertebeleri etkili ve kesindir. Allah’ım! Meşiy-etinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Kudretinin her şeyi kuşatan mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kudretinin bütün mertebeleri (her şeyi) kuşatıcıdır. Allah’ım! Kudretinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! İlminin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin ilminin bütün mertebeleri etkilidir. Allah’ım! İlminin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. 

Allah’ım! En beğenilmiş sözünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün sözlerin beğenilmiş ve güzeldir. Allah’ım! Bütün sözlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Mes’elelerinin en sevilenini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün mes’elelerin sevilendir. Allah’ım! Bütün mes’elelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.

Allah’ım! Şerefinin en üstün mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin şerefinin bütün mertebeleri şeriftir. Allah’ım! Şerefinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! En sürekli saltanat ve hâkimiyetin hakkına sana el açıyorum. Elbette senin saltanat ve hâkimiyetinin hepsi sürekli ve ebedidir. Allah’ım! Hâkimiyet ve saltanatının hepsi hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! En muhteşem mülkünün hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün mülkün muhteşemdir. Allah’ım! Bütün mülkün hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.

 

اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عُلُوِّكَ بِاَعْلاهُ وَكُلُّ عُلُوِّكَ عال، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعُلُوِّكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ  مِنْ مَنِّكَ بِاَقْدَمِهِ وَكُلُّ مَنِّكَ قَديمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَنِّكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ  اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اياتِكَ بِاَكْرَمِها وَكُلُّ آياتِكَ كَريمَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِآياتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما اَنْتَ فيهِ مِنَ الشَّأنِ وَالْجَبَرُوتِ، وَاَسْأَلُكَ بِكُلِّ شَأنٍ وَحْدَهُ وجَبَرُوت وَحْدَها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما تُجيبُني بِهِ حينَ اَسْأَلُكَ فَاَجِبْني يا اَللهُ.

Allah’ım! Ululuğunun en yüce mertebesi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin ululuğunun bütün mertebeleri yücedir. Allah’ım! Ululuğunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! İhsa-ının en kadimi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün ihsanların kadimdir. Allah’ım! Bütün ihsan ve lütufların hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Ayetlerinin en değerlisi hakkına sana el açıyorum. Elbete senin bütün ayetlerin değerlidir. Allah’ım! Bütün ayetlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah’ım! Sahip olduğun şan ve ceberutun hakkına sana yalvarıyorum. Başlı başına bütün şan ve bütün ceberutlar hakkına senden (hacetlerimi) diliyorum. Allah’ım! Reddetmeyeceğin ve kabul edeceğin şeyleri vasıta kılarak sana el açıyorum. O hâlde (dualarımı) kabul buyur ya Allah!”

4- Merhum Şeyh Tusî, “el-Misbâh” kitabında Ebu Hamza Sumâ-î’den şöyle nakletmiştir:

İmam Zeynülabidin (a.s) ramazan ayında gecenin büyük bir kıs-ını namaz kılmakla geçirir, sahur vakti olduğunda ise şu duayı okurdu:

Ramazan Ayının Sahur Vakitlerinde Okunan Ebu Hamza Sumâlî Duası

اِلهٰي لا تُؤَدِّبْني بِعُقُوبَتِكَ، وَلا تَمْكُرْ بي في حيلَتِكَ، مِنْ اَيْنَ لِيَ الْخَيْرُ يا رَبِّ وَلا يُوجَدُ إلاّ مِنْ عِنْدِكَ، وَمِنْ اَيْنَ لِيَ النَّجاةُ وَلا تُسْتَطاعُ إلاّ بِكَ، لاَ الَّذي اَحْسَنَ اسْتَغْنى عَنْ عَوْنِكَ وَرَحْمَتِكَ، وَلاَ الَّذي اَساءَ وَاجْتَرَأَ عَلَيْكَ وَلَمْ يُرْضِكَ خَرَجَ عَنْ قُدْرَتِكَ، يا رَبِّ يا رَبِّ يا رَبِّ.

“Allah’ım! Cezalandırarak beni edeplendirme ve tedbirinin tuzağına düşürme. Ey Rabbim! Nerden hayır elde edebilirim; oysaki senin katınan başka kimseden hayır gelmez?! Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysaki ancak senin lütfunla kurtuluşa erişilir?! Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve rahmetinden ganidir ve ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan, senin kudret ve saltanatından çıkabilir. Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!”

Duanın “Ya rabbi, ya rabbi, ya rabbi” cümleleri, nefes kesilin-eye kadar tekrarlanır.

بِكَ عَرَفْتُكَ وَاَنْتَ دَلَلْتَني عَلَيْكَ وَدَعَوْتَني اِلَيْكَ، وَلَوْلا اَنْتَ لَمْ اَدْرِ ما اَنْتَ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَدْعوُهُ فَيُجيبُني وَاِنْ كُنْتَ بَطيـئاً حينَ يَدْعوُني، وَاَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَسْأَلُهُ فَيُعْطيني وَاِنْ كُنْتُ بَخيلاً حينَ يَسْتَقْرِضُني، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي اُناديهِ كُلَّما شِئْتُ لِحاجَتي، وَاَخْلُو بِهِ حَيْثُ شِئْتُ، لِسِرِّي بِغَيْرِ شَفيعٍ فَيَقْضي لي حاجَتي، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا اَدْعُو غَيْرَهُ وَلَوْ دَعَوْتُ غَيْرَهُ لَمْ يَسْتَجِبْ لي دُعائي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي لا اَرْجُو غَيْرَهُ وَلَوْ رَجَوْتُ غَيْرَهُ لأَخْلَفَ رَجائي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي وَكَلَني اِلَيْهِ فَاَكْرَمَني وَلَمْ يَكِلْني اِلَى النّاسِ فَيُهينُوني، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي تَحَبَّبَ اِلَيَّ وَهُوَ غَنِيٌّ عَنّي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي يَحْلُمُ عَنّي حَتّى كَأَنّي لا ذَنْبَ لي، فَرَبّي اَحْمَدُ شَيْء عِنْدي، وَاَحَقُّ بِحَمْدي.

“Seni, seninle tanıdım. Sen, beni kendine yönlendirdin ve kendi (kapına) çağırdın. Eğer sen olmasaydın, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamd, beni çağırdığında gevşek davrandığım hâlde, ben O’nu çağırdığımda bana icabet eden Allah’a mahsustur. Hamd, benden borç talep edince (kullarına borç vermemi isteyince), cimrilik ettiğim hâlde, bana istediğimi veren Allah’a mahsustur. Hamd, istediğim zaman hacetim için kendisine yakardığım ve sırrımı vasıtasız olarak açtığım zaman hacetimi veren Allah’a mahsustur. Hamd, kendisinden gayrisini çağırmadığım Allah’a mahsustur; eğer O’ndan gayrisini çağırsaydım, duamı kabul etmezdi. Hamd, kendisinden gayrisine ümit bağlamadığım Allah’a mahsustur; eğer ondan gayrisine ümit bağlasaydım, ümidimi boşa çıkarırdı. Hamd, işimi kendi üzerine alan ve bana izzet veren, beni halka terk etmemekle, halkın küçümsemelerinden kurtaran Allah’a mahsustur. Hamd, bana ihtiyacı olmadığı halde beni dostluğa kabul eden Allah’a mahsustur. Hamd, hiç günah işlememişim gibi bana hilmiyle (yumuşak) davranan Allah’a mahsustur. Rabbim, benim nezdimde en beğenilir ve övgüme en lâyık olandır.

اَللّـهُمَّ اِنّي اَجِدُ سُبُلَ الْمَطالِبِ اِلَيْكَ مُشْرَعَةً، وَمَناهِلَ الرَّجاءِ اِلَيْكَ مُتْرَعَةً، وَالاِسْتِعانَةَ بِفَضْلِكَ لِمَنْ اَمَّلَكَ مُباحَةً، وَاَبْوابَ الدُّعاءِ اِلَيْكَ لِلصّارِخينَ مَفْتُوحَةً، وَاَعْلَمُ اَنَّكَ لِلرّاجينَ بِمَوْضِعِ اِجابَة، وَلِلْمَلْهُوفينَ بِمَرْصَدِ اِغاثَة، وَاَنَّ فِي اللَّهْفِ اِلى جُودِكَ وَالرِّضا بِقَضائِكَ عِوَضاً مِنْ مَنْعِ اْلباِخِلينَ، وَمَنْدُوحَةً عَمّا في اَيْدي الْمُسْتَأثِرينَ، وَاَنَّ الِراحِلَ اِلَيْكَ قَريبُ الْمَسافَةِ، وَاَنَّكَ لا تَحْتَجِبُ عَنْ خَلْقِكَ إلاّ اَنْ تَحْجُبَهُمُ الأَعمالُ دُونَكَ، وَقَدْ قَصَدْتُ اِلَيْكَ بِطَلِبَتي، وَتَوَجَّهْتُ اِلَيْكَ بِحاجَتي، وَجَعَلْتُ بِكَ اسْتِغاثَتي، وَبِدُعائِكَ تَوَسُّلي مِنْ غَيْرِ اِسْتِحْقاقٍ لاِسْتِماعِكَ مِنّي، وَلاَ اسْتيجاب لِعَفْوِكَ عَنّي، بَلْ لِثِقَتي بِكَرَمِكَ، وَسُكُوني اِلى صِدْقِ وَعْدِكَ، وَلَجَائي اِلَى الإِيمانِ بِتَوْحيدِكَ، وَيَقيني بِمَعْرِفَتِكَ مِنّي اَنْ لا رَبَّ لي غَيْرُكَ، وَلا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ.

Allah’ım! Ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleye-nin, senin lütfundan yardım alması kolaydır. Seni çağıranların yüzüne dua kapıları açıktır. Senin geçekten de ümit edenlerin hacetini yerine getirdiğini, perişanların hallerini gözettiğini biliyorum. Senin kerem ve ihsanın için yakarmanın, kaza ve kaderine rıza göstermenin cimrilerin tutumları karşısında bana bir mükâfat ve dünya taliplerinin sahip oldukları şeylerden ihtiyaçsızlık olduğunu biliyorum. Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak kullarınla senin aranda bir engel yoktur (onlar seni basiret gözüyle müşahede edebilirler); fakat ne var ki, onların amelleri kendileriyle senin aranda engel oluşturmaktadır. Fakat ben, katında duamın kabul edilmesine ve senin affına mazhar olmaya lâyık olmadığım hâlde isteğimi senin kapına getirmişim; hacetimi sana bildi-riyorum; sana sığınıyorum; sana yakarışımı aracı kılıyorum. Çünkü ben senin keremine güveniyor, vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum; birliğine olan imanım, senden başka bir rabbim olmayışına yakin ve marifetimle sana yöneliyorum; senden başka tapılacak bir mabut yoktur; teksin ve ortağın yoktur.

اَللّـهُمَّ اَنْتَ الْقائِلُ وَقَوْلُكَ حَقٌّ، وَوَعْدُكَ صِدْقٌ (وَاسْأَلُوا اللهَ مِنْ فَضْلِهِ اِنَ اللهَ كانَ بِكُمْ رَحيماً)، وَلَيْسَ مِنْ صِفاتِكَ يا سَيّدي اِنْ تَأمُرَ بِالسُّؤالِ وَتَمْنَعَ الْعَطِيَّةَ، وَاَنْتَ الْمَنّانُ بِالْعَطِيّاتِ عَلى اَهْلِ مَمْلَكَتِكَ، وَالْعائِدُ عَلَيْهِمْ بِتَحَنُّنِ رَأفَتِكَ.اِلهٰي رَبَّيْتَني في نِعَمِكَ وَاِحْسانِكَ صَغيراً، وَنَوَّهْتَ بِاِسْمي كَبيراً، فَيا مَنْ رَبّاني فِي الدُّنْيا بِاِحْسانِهِ وَتَفَضُّلِهِ وَنِعَمِهِ، وَاَشارَ لي فِي الآخِرَةِ اِلى عَفْوِهِ وَكَرَمِهِ، مَعْرِفَتي يا مَوْلايَ دَليلي عَلَيْكَ، وَحُبّي لَكَ شَفيعي اِلَيْكَ، وَاَنَا واثِقٌ مِنْ دَليلي بِدَلالَتِكَ، وَساكِنٌ مِنْ شَفيعي اِلى شَفاعَتِكَ.

 

Allah’ım! (Kur’ân’da) “Allah’ın fazlından (hacetlerinizi) isteyin; Allah size karşı daima şefkatlidir/merhametlidir.” buyuran sensin; sö-zün haktır ve vaadin doğrudur. Ey Mevla’m! Kullarına, hacetlerini senden istemeyi emrettiğin hâlde onları bahşişinden mahrum etmen senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kulla-rına sürekli şefkat ve sevgiyle yaklaşansın.

Allah’ım! Küçüklüğümde beni nimet ve ihsanınla terbiye ettin/ büyüttün ve büyüdüğümde ise ismimi yücelttin. Ey dünyada ihsan ve lütfüyle beni terbiye eden ve ahiret için kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim)! Ey Mevla’m! Beni sana yönlendiren, sana olan marifetimdir; sana olan sevgim, katında benim şefaatçimdir. Ben, kılavuz ve şefaatçi-min doğruluğundan eminim.

اَدْعُوكَ يا سَيِّدي بِلِسانٍ قَدْ اَخْرَسَهُ ذَنْبُهُ، رَبِّ اُناجيكَ بِقَلْبٍ قَدْ اَوْبَقَهُ جُرْمُهُ، اَدْعوُكَ يا رَبِّ راهِباً راغِباً، راجِياً خائِفاً، اِذا رَاَيْتُ مَوْلايَ ذُنُوبي فَزِعْتُ، وَاِذا رَاَيْتُ كَرَمَكَ طَمِعْتُ، فَاِنْ عَفَوْتَ فَخَيْرُ راحِمٍ، وَاِنْ عَذَّبْتَ فَغَيْرُ ظالِمٍ. حُجَّتي يا اَللهُ في جُرْأَتي عَلى مَسْأَلَتِكَ، مَعَ اِتْياني ما تَكْرَهُ، جُودُكَ وَكَرَمُكَ، وَعُدَّتي في شِدَّتي مَعَ قِلَّةِ حَيائي رَأفَتُكَ وَرَحْمَتُكَ، وَقَدْ رَجَوْتُ اَنْ لا تَخيبَ بَيْنَ ذَيْنِ وَذَيْنِ مُنْيَتي، فَحَقِّقْ رَجائي، وَاَسْمِعْ دُعائي يا خَيْرَ مَنْ دَعاهُ داعٍ، وَاَفْضَلَ مَنْ رَجاهُ راجٍ، عَظُمَ يا سَيِّدي اَمَلي، وَساءَ عَمَلي، فَاَعْطِني مِنْ عَفْوِكَ بِمِقْدارِ اَمَلي، وَلا تُؤاخِذْنـي بِأَسْوَءِ عَمَلي، فَاِنَّ كَرَمَكَ يَجِلُّ عَنْ مُجازاةِ الْمُذْنِبينَ، وَحِلْمَكَ يَكْبُرُ عَنْ مُكافاةِ الْمُقَصِّرينَ.

Ey Mevla’m! Günahıyla konuşmaz hâle gelmiş bir dille seni çağı-rıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helakete doğru giden bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! (Gazabından korktuğum için) korkulu bir hâlle ve (keremini ümit ettiğim için) ümitli bir hâlle çağırıyorum seni. Ey Mevla’m! Günahlarıma baktığımda figan, ediyorum; ama senin kere-mine baktığımda umutlanıyorum. Eğer beni affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir (rahmetinin gereğidir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda haksızlık etmiş olmazsın.

Allah’ım! Hoşlanmadığın şeyleri yapmama rağmen, bana, senden (hacetimi) dileme cüretini veren, senin bahşiş ve keremindir. Günah etmekten çekinmediğim halde zor anımda dayanağım senin rahmet ve şefkatindir. Günahkâr olmama rağmen benim ümidimi boşa çıkarmaya-cağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Öyleyse ümidimi gerçekleştir ve duamı kabul et, ey dergâhına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit edilmeye lâyık olanların en üstünü! Ey Mevla’m! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca bağışta bulun ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin, günahkârları cezalandırmaktan üstündür ve senin hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür.

وَاَنَا يا سَيِّدي عائِذٌ بِفَضْلِكَ، هارِبٌ مِنْكَ اِلَيْكَ، مُتَنَجِّزٌ ما وَعَدْتَ مِنَ الصَّفْحِ عَمَّنْ اَحْسَنَ بِكَ ظَنّاً، وَما اَنَا يا رَبِّ وَما خَطَري، هَبْني بِفَضْلِكَ، وَتَصَدَّقْ عَلَيَّ بِعَفْوِكَ اَيْ رَبِّ جَلِّلْني بِسَتْرِكَ، وَاعْفُ عَنْ تَوْبيخي بِكَرَمِ وَجْهِكَ، فَلَوِ اطَّلَعَ الْيَوْمَ عَلى ذَنْبي غَيْرُكَ ما فَعَلْتُهُ، وَلَوْ خِفْتُ تَعْجيلَ الْعُقُوبَةِ لاَجْتَنَبْتُهُ، لا لأَِنَّكَ اَهْوَنُ النّاظِرينَ اِليَّ وَاَخَفُّ الْمُطَّلِعينَ عَلَيَّ، بَلْ لأَِنَّكَ يا رَبِّ خَيْرُ السّاتِرينَ، وَاَحْكَمُ الْحاكِمينَ، وَاَكْرَمُ الأَكْرَمينَ، سَتّارُ الْعُيُوبِ، غَفّارُ الذُّنُوبِ، عَلاّمُ الْغُيُوبِ، تَسْتُرُ الذَّنْبِ بِكَرَمِكَ، وَتُؤَخِّرُ الْعُقُوبَةَ بِحِلْمِكَ.فَلَكَ الْحَمْدُ عَلى حِلْمِكَ بَعْدَ عِلْمِكَ، وَعَلى عَفْوِكَ بَعْدَ قُدْرَتِكَ، وَيَحْمِلُني وَيُجَرِّئُني عَلى مَعْصِيَتِكَ حِلْمُكَ عَنّي، وَيَدْعُوني اِلى قِلَّةِ الْحَياءِ سِتْرُكَ عَلَيَّ، وَيُسْرِعُني اِلَى التَّوَثُّبِ عَلى مَحارِمِكَ مَعْرِفَتي بِسِعَةِ رَحْمَتِكَ، وَعَظيمِ عَفْوِكَ.يا حَليمُ يا كَريمُ، يا حَيُّ يا قَيُّومُ، يا غافِرَ الذَّنْبِ، يا قابِلَ التَّوْبِ، يا عَظيمَ الْمَنِّ، يا قَديمَ الإِحسانِ، اَيْنَ سَِتْرُكَ الْجَميلُ، اَيْنَ عَفْوُكَ الْجَليلُ، اَيْنَ فَرَجُكَ الْقَريبُ، اَيْنَ غِياثُكَ السَّريعُ، اَيْنَ رَحْمَتُكَ الْواسِعَةِ، اَيْنَ عَطاياكَ الْفاضِلَةُ، اَيْنَ مَواهِبُكَ الْهَنيئَةُ، اَيْنَ صَنائِعُكَ السَّنِيَّةُ، اَيْنَ فَضْلُكَ الْعَظيمُ، اَيْنَ مَنُّكَ الْجَسيمُ، اَيْنَ اِحْسانُكَ الْقَديمُ، اَيْنَ كَرَمُكَ يا كَريمُ، بِهِ وَبِمُحَمَّدٍ وآلِ مُحَمَّدٍ فَاسْتَنْقِذْني، وَبِرَحْمَتِكَ فَخَلِّصْني، يا مُحْسِنُ يا مُجْمِلُ، يا مُنْعِمُ يا مُفْضِلُ، لَسْتُ اَتَّكِلُ فِي النَّجاةِ مِنْ عِقابِكَ عَلى اَعْمالِنا، بَلْ بِفَضْلِكَ عَلَيْنا، لأَِنَّكَ اَهْلُ التَّقْوى وَاَهْلَ الْمَغْفِرَةِ تُبْدِئُ بِالإِحْسانِ نِعَماً، وَتَعْفُو عَنِ الذَّنْبِ كَرَماً، فَما نَدْري ما نَشْكُرُ، اَجَميلَ ما تَنْشُرُ، اَمْ قَبيحَ ما تَسْتُرُ، اَمْ عَظيمَ ما اَبْلَيْتَ وَاَوْلَيْتَ، اَمْ كَثيرَ ما مِنْهُ نَجَّيْتَ وَعافَيْتَ.يا حَبيبَ مَنْ تَحَبَّبَ اِلَيْكَ، وَيا قُرَّةَ عَيْنِ مَنْ لاذَ بِكَ وَانْقَطَعَ اِلَيْكَ، اَنْتَ الُْمحْسِنُ وَنَحْنُ الْمُسِيئونَ فَتَجاوَزْ يا رَبِّ عَنْ قَبيحِ ما عِنْدَنا بِجَميلِ ما عِنْدَكَ، وَاَيُّ جَهْلٍ يا رَبِّ لا يَسَعُهُ جُودُكَ، اَوْ اَيُّ زَمانٍ اَطْوَلُ مِنْ اَناتِكَ، وَما قَدْرُ اَعْمالِنا في جَنْبِ نِعَمِكَ، وَكَيْفَ نَسْتَكْثِرُ اَعْمالاً نُقابِلُ بِها كَرَمَكَ، بَلْ كَيْفَ يَضيقُ عَلَى الْمُذْنِبينَ ما وَسِعَهُمْ مِنْ رَحْمَتِكَ.يا واسِعَ الْمَغْفِرَةِ، يا باسِطَ الْيَدَيْنِ بِالرَّحْمَةِ، فَوَ عِزَّتِكَ يا سَيِّدي، لَوْ نَهَرْتَني ما بَرِحْتُ مِنْ بابِكَ، وَلا كَفَفْتُ عَنْ تَمَلُّقِكَ، لِمَا انْتَهى اِلَيَّ مِنَ الْمَعْرِفَةِ بِجُودِكَ وَكَرِمَك، وَاَنْتَ الْفاعِلُ لِما تَشاءُ تُعَذِّبُ مَنْ تَشاءُ بِما تَشاءُ كَيْفَ تَشاءُ، وَتَرْحَمُ مَنْ تَشاءُ بِما تَشاءُ كَيْفَ تَشاءُ، لا تُسْأَلُ عَنْ فِعْلِكَ، وَلا تُنازَعُ في مُلْكِكَ، وَلا تُشارَكُ في اَمْرِكَ، وَلا تُضادُّ في حُكْمِكَ، وَلا يَعْتَرِضُ عَلَيْكَ اَحَدٌ في تَدْبيرِكَ، لَكَ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ، تَبارَكَ اللهُ رَبُّ الْعالَمينَ،
يا رَبِّ هذا مَقامُ مَنْ لاذَ بِكَ، وَاسْتَجارَ بِكَرَمِكَ، وَاَلِفَ اِحْسانَكَ وَنِعَمَكَ وَاَنْتَ الْجَوادُ الَّذي لا يَضيقُ عَفُْوكَ، وَلا يَنْقُصُ فَضْلُكَ، وَلا تَقِلُّ رَحْمَتُكَ، وَقَدْ تَوَثَّقْنا مِنْكَ بِالصَّفْحِ الْقَديمِ، وَالْفَضْلِ الْعَظيمِ، وَالرَّحْمَةِ الْواسِعَةِ، اَفَتَراكَ يا رَبِّ تُخْلِفُ ظُنُونَنا، اَوْ تُخَيِّبْ آمالَنا، كَلاّ يا كَريمُ، فَلَيْسَ هذا ظَنُّنا بِكَ، وَلا هذا فيكَ طَمَعُنا يا رَبِّ اِنَّ لَنا فيكَ اَمَلاً طَويلاً كَثيراً، اِنَّ لَنا فيكَ رَجاءً عَظيماً، عَصَيْناكَ وَنَحْنُ نَرْجُو اَنْ تَسْتُرَ عَلَيْنا، وَدَعَوْناكَ وَنَحْنُ نَرْجُو اَنْ تَسْتَجيبَ لَنا، فَحَقِّقْ رَجاءَنا مَوْلانا، فَقَدْ عَلِمْنا ما نَسْتَوْجِبُ بِاَعْمالِنا، وَلكِنْ عِلْمُكَ فينا وَعِلْمُنا بِاَنَّكَ لا تَصْرِفُنا عَنْكَ وَاِنْ كُنّا غَيْرَ مُسْتَوْجِبينَ لِرَحْمَتِكَ، فَاَنْتَ اَهْلٌ اَنْ تَجُودَ عَلَيْنا وَعَلَى الْمُذْنِبينَ بِفَضْلِ سَعَتِكَ، فَامْنُنْ عَلَيْنا بِما اَنْتَ اَهْلُهُ، وَجُدْ عَلَيْنا فَاِنّا مُحْتاجُونَ اِلى نَيْلِكَ.
يا غَفّارُ بِنُورِكَ اهْتَدَيْنا، وَبِفَضْلِكَ اسْتَغْنَيْنا، وَبِنِعْمَتِكَ اَصْبَحْنا وَاَمْسَيْنا، ذُنُوبُنا بَيْنَ يَدَيْكَ نَسْتَغْفِرُكَ الّلهُمَّ مِنْها وَنَتُوبُ اِلَيْكَ، تَتَحَبَّبُ اِلَيْنا بِالنِّعَمِ وَنُعارِضُكَ بِالذُّنُوبِ، خَيْرُكَ اِلَيْنا نازِلٌ، وَشَّرُّنا اِلَيْكَ صاعِدٌ، وَلَمْ يَزَلْ وَلا يَزالُ مَلَكٌ كَريمٌ يَأتيكَ عَنّا بِعَمَلٍ قَبيحٍ، فَلا يَمْنَعُكَ ذلِكَ مِنْ اَنْ تَحُوطَنا بِنِعَمِكَ، وَتَتَفَضَّلَ عَلَيْنا بِآلائِكَ. فَسُبْحانَكَ ما اَحْلَمَكَ وَاَعْظَمَكَ وَاَكْرَمَكَ مُبْدِئاً وَمُعيداً، تَقَدَّسَتْ اَسْماؤكَ وَجَلَّ ثَناؤُكَ، وَكَرُمَ صَنائِعُكَ وَفِعالُكَ، اَنْتَ اِلهٰي اَوْسَعُ فَضْلاً، وَاَعْظَمُ حِلْماً مِنْ اَنْ تُقايِسَني بِفِعْلي وَخَطيـئَتي، فَالْعَفْوَ الْعَفْوَ الْعَفْوَ، سَيِّدي سَيِّدي سَيِّدي، اَللّـهُمَّ اشْغَلْنا بِذِكْرِكَ، وَاَعِذْنا مِنْ سَخَطِكَ، وَاَجِرْنا مِنْ عَذابِكَ، وَارْزُقْنا مِنْمَواهِبِكَ، وَاَنْعِمْ عَلَيْنا مِنْ فَضْلِكَ، وَارْزُقْنا حَجَّ بَيْتِكَ، وَزِيارَةَ قَبْرِ نَبِيِّكَ صَلَواتُكَ وَرَحْمَتُكَ وَمَغْفِرَتُكَ وَرِضْوانُكَ عَلَيْهِ وَعَلى اَهْلِ بَيْتِهِ اِنَّكَ قَريبٌ مُجيبٌ، وَارْزُقْنا عَمَلاً بِطاعَتِكَ، وَتَوَفَّنا عَلى مِلَّتِكَ، وَسُنَّةِ نَبِيِّكَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لي وَلِوالِدَيَّ وَارْحَمْهُما كَما رَبَّياني صَغيراً، اِجْزِهما بِالإِحْسَانِ اِحْساناً وَبِالسَّيِّئاتِ غُفْراناً، اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنينَ وَالْمُؤْمِناتِ الأَحْياءِ مِنْهُمْ وَالأَمْواتِ، وَتابِعْ بَيْنَنا وَبَيْنَهُمْ بِالْخَيْراتِ.
اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنا وَمَيِّتِنا، وَشاهِدِنا وَغائِبِنا، ذَكَرِنا وَاُنْثانا، صَغيرِنا وَكَبيرِنا، حُرِّنا وَمَمْلُوكِنا، كَذَبَ الْعادِلُونَ بِاللهِ وَضَلُّوا ضَلالاً بَعيداً، وَخَسِرُوا خُسْراناً مُبيناً.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاخْتِمْ لي بِخَيْرٍ، وَاكْفِني ما اَهَمَّني مِنْ اَمْرِ دُنْيايَ وَآخِرَتي وَلا تُسَلِّطْ عَلَيَّ مَنْ لا يَرْحَمُني، وَاجْعَلْ عَلَيَّ مِنْكَ واقِيَةً باقِيَةً، وَلا تَسْلُبْني صالِحَ ما اَنْعَمْتَ بِهِ عَلَيَّ، وَارْزُقْني مِنْ فَضْلِكَ رِزْقاً واسِعاً حَلالاً طَيِّباً.اَللّـهُمَّ احْرُسْني بِحَراسَتِكَ، وَاحْفَظْني بِحِفْظِكَ، وَاكْلأْني بِكِلائَتِكَ، وَارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامِنا هذا وَفي كُلِّ عامٍ، وَزِيارَةَ قَبْرِ نَبِيِّكَ وَالأَئِمَّةِ عَلَيْهِمُ السَّلامُ، وَلا تُخْلِني يا رَبِّ مِنْ تِلْكَ الْمَشاهِدِ الشَّريفَةِ، وَالْمَواقِفِ الْكَريمَةِ.
اَللّـهُمَّ تُبْ عَلَيَّ حَتّى لا اَعْصِيَكَ، وَاَلْهِمْنِيَ الْخَيْرَ وَالْعَمَلَ بِهِ، وَخَشْيَتَكَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهارِ ما اَبْقَيْتَني يا رَبَّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ اِنّي كُلَّما قُلْتُ قَدْ تَهَيَّأتُ وَتَعَبَّأتُ وَقُمْتُ لِلصَّلاةِ بَيْنَ يَدَيْكَ وَناجَيْتُكَ اَلْقَيْتَ عَلَيَّ نُعاساً اِذا اَنَا صَلَّيْتُ، وَسَلَبْتَني مُناجاتَكَ اِذا اَنَا ناجَيْتُ، مالي كُلَّما قُلْتُ قَدْ صَلُحَتْ سَريرَتي، وَقَرُبَ مِنْ مَجالِسِ التَّوّابينَ مَجْلِسي، عَرَضَتْ لي بَلِيَّةٌ اَزالَتْ قَدَمي، وَحالَتْ بَيْني وَبَيْنَ خِدْمَتِكَ.
سَيِّدي لَعَلَّكَ عَنْ بابِكَ طَرَدْتَني، وَعَنْ خِدْمَتِكَ نَحَّيْتَني اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني مُسْتَخِفّاً بِحَقِّكَ فَاَقْصَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني مُعْرِضاً عَنْكَ فَقَلَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ وَجَدْتَني في مَقامِ الْكاذِبينَ فَرَفَضْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني غَيْرَ شاكِرٍ لِنَعْمائِكَ فَحَرَمْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ فَقَدْتَني مِنْ مَجالِسِ الْعُلَماءِ فَخَذَلْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني فِي الْغافِلينَ فَمِنْ رَحْمَتِكَ آيَسْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني آلفَ مَجالِسِ الْبَطّالينَ فَبَيْني وَبَيْنَهُمْ خَلَّيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ لَمْ تُحِبَّ اَنْ تَسْمَعَ دُعائي فَباعَدْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ بِجُرْمي وَجَريرَتي كافَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ بِقِلَّةِ حَيائي مِنْكَ جازَيْتَني.
فَاِنْ عَفَوْتَ يا رَبِّ فَطالما عَفَوْتَ عَنِ الْمُذْنِبينَ قَبْلي، لأَنَّ كَرَمَكَ اَيْ رَبِّ يَجِلُّ عَنْ مُكافاتِ الْمُقَصِّرينَ، وَاَنَا عائِذٌ بِفَضْلِكَ، هارِبٌ مِنْكَ اِلَيْكَ، مُتَنَجِّزٌ ما وَعَدْتَ مِنَ الصَّفْحِ عَمَّنْ اَحْسَنَ بِكَ ظَنّاً.
اِلهٰي اَنْتَ اَوْسَعُ فَضْلاً، وَاَعْظَمُ حِلْماً مِنْ اَنْ تُقايِسَني بِعَمَلي اَوْ اَنْ تَسْتَزِلَّني بِخَطيئَتي، وَما اَنَا يا سَيِّدي وَما خَطَري، هَبْني بِفَضْلِكَ سَيِّدي، وَتَصَدَّقْ عَلَيَّ بِعَفْوِكَ، وَجَلِّلْني بِسَتْرِكَ، وَاعْفُ عَنْ تَوْبيخي بِكَرَمِ وَجْهِكَ.
سَيِّدي اَنَا الصَّغيرُ الَّذي رَبَّيْتَهُ، وَاَنَا الْجاهِلُ الَّذي عَلَّمْتَهُ، وَاَنَا الضّالُّ الَّذي هَدَيْتَهُ، وَاَنَا الْوَضيعُ الَّذي رَفَعْتَهُ، وَاَنَا الْخائِفُ الَّذي آمَنْتَهُ، وَالْجايِعُ الَّذي اَشْبَعْتَهُ، وَالْعَطْشانُ الَّذي اَرْوَيْتَهُ، وَالْعاري الَّذي كَسَوْتَهُ، وَالْفَقيرُ الَّذي اَغْنَيْتَهُ، وَالضَّعيفُ الَّذي قَوَّيْتَهُ، وَالذَّليلُ الَّذي اَعْزَزْتَهُ، وَالسَّقيمُ الَّذي شَفَيْتَهُ، وَالسّائِلُ الَّذي اَعْطَيْتَهُ، وَالْمُذْنِبُ الَّذي سَتَرْتَهُ، وَالْخاطِئُ الَّذي اَقَلْتَهُ، وَاَنَا الْقَليلُ الَّذي كَثَّرْتَهُ، وَالْمُسْتَضْعَفُ الَّذي نَصَرْتَهُ، وَاَنَا الطَّريدُ الَّذي آوَيْتَهُ.
اَنَا يا رَبِّ الَّذي لَمْ اَسْتَحْيِكَ فِي الْخَلاءِ، وَلَمْ اُراقِبْكَ فِى الْمَلاءِ، اَنَا صاحِبُ الدَّواهِي الْعُظْمى، اَنَا الَّذي عَلى سَيِّدِهِ اجْتَرى، اَنَا الَّذي عَصَيْتُ جَبّارَ السَّماءِ، اَنَا الَّذي اَعْطَيْتُ عَلى مَعاصِي الْجَليلِ الرُّشا، اَنَا الَّذي حينَ بُشِّرْتُ بِها خَرَجْتُ اِلَيْها اَسْعى، اَنَا الَّذي اَمْهَلْتَني فَما ارْعَوَيْتُ، وَسَتَرْتَ عَلَيَّ فَمَا اسْتَحْيَيْتُ، وَعَمِلْتُ بِالْمَعاصي فَتَعَدَّيْتُ، وَاَسْقَطْتَني مِنْ عَيْنِكَ فَما بالَيْتُ،
فَبِحِلْمِكَ اَمْهَلْتَني وَبِسِتْرِكَ سَتَرْتَني حَتّى كَأَنَّكَ اَغْفَلْتَني، وَمِنْ عُقُوباتِ الْمَعاصي جَنَّبْتَني حَتّى كَاَنَّكَ اسْتَحْيَيْتَني.
اِلهٰي لَمْ اَعْصِكَ حينَ عَصَيْتُكَ وَاَنَا بِرُبُوبِيَّتِكَ جاحِدٌ، وَلا بِاَمْرِكَ مُسْتَخِفٌّ، وَلا لِعُقُوبَتِكَ مُتَعَرِّضٌّ، وَلا لِوَعيدِكَ مُتَهاوِنٌ، لكِنْ خَطيئَةٌ عَرَضَتْ وَسَوَّلَتْ لي نَفْسي، وَغَلَبَني هَوايَ، وَاَعانَني عَلَيْها شِقْوَتي، وَغَرَّني سِتْرُكَ الْمُرْخى عَلَيَّ، فَقَدْ عَصَيْتُكَ وَخالَفْتُكَ بِجَهْدي، فَالآنَ مِنْ عَذابِكَ مَنْ يَسْتَنْقِذُني، وَمِنْ اَيْدي الْخُصَماءِ غَداً مِنْ يُخَلِّصُني وَبِحَبْلِ مَنْ اَتَّصِلُ اِنْ اَنْتَ قَطَعْتَ حَبْلَكَ عَنّي، فَواسَوْاَتا عَلى ما اَحْصى كِتابُكَ مِنْ عَمَلِيَ الَّذي لَوْلا ما اَرْجُو مِنْ كَرَمِكَ وَسَعَةِ رَحْمَتِكَ وَنَهْيِكَ اِيّايَ عَنِ الْقُنُوطِ لَقَنَطْتُ عِنْدَما اَتَذَكَّرُها، يا خَيْرَ مَنْ دَعاهُ داعٍ، وَاَفْضَلَ مَنْ رَجاهُ راجٍ. 
اَللّـهُمَّ بِذِمَّةِ الاِْسْلامِ اَتَوَسَّلُ اِلَيْكَ، وَبِحُرْمَةِ الْقُرْآنِ اَعْتَمِدُ عَلَيْكَ، وَبِحُبِّيَ النَّبِيَّ الاُمِّيَّ الْقُرَشِيَّ الْهاشِمِيَّ الْعَرَبِيَّ التِّهامِيَّ الْمَكِّيَّ الْمَدَنِيَّ اَرْجُو الزُّلْفَةَ لَدَيْكَ، فَلا تُوحِشِ اسْتيناسَ إيماني، وَلا تَجْعَلْ ثَوابي ثَوابَ مَنْ عَبَدَ سِواكَ، فَاِنَّ قَوْماً آمَنُوا بِاَلْسِنَتِهِمْ لِيَحْقِنُوا بِهِ دِماءَهُمْ فَاَدْرَكُوا ما اَمَّلُوا، َوَإنّا آمنّا بِكَ بِاَلْسِنَتِنا وَقُلُوبِنا لِتَعْفُوَ عَنّا، فَاَدْرِكْنا ما اَمَّلْنا، وَثَبِّتْ رَجاءَكَ في صُدُورِنا، وَلا تُزِغْ قُلُوبَنا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنا، وَهَبْ لَنا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهّابُ.
فَوَعِزَّتِكَ لَوِ انْتَهَرْتَني ما بَرِحْتُ مِنْ بابِكَ، وَلا كَفَفْتُ عَنْ تَمَلُّقِكَ لِما اُلْهِمَ قَلْبي مِنَ الْمَعْرِفَةِ بِكَرَمِكَ وَسَعَةِ رَحْمَتِكَ، اِلى مَنْ يَذْهَبُ الْعَبْدُ إلاّ اِلى مَوْلاهُ، وَاِلى مَنْ يَلْتَجِئُ الَْمخْلُوقُ إلاّ اِلى خالِقِهِ، اِلهٰي لَوْ قَرَنْتَني بِالأَصْفادِ، وَمَنَعْتَني سَيْبَكَ مِنْ بَيْنِ الأَشْهادِ، وَدَلَلْتَ عَلى فَضايِحي عُيُونَ الْعِبادِ، وَاَمَرْتَ بي اِلَى النّارِ، وَحُلْتَ بَيْني وَبَيْنَ الأَبْرارِ، ما قَطَعْتُ رَجائي مِنْكَ وَما صَرَفْتُ تَأميلي لِلْعَفْوِ عَنْكَ، وَلا خَرَجَ حُبُّكَ مِنْ قَلْبي، اَنَا لا اَنْسى اَيادِيَكَ عِنْدي، وَسِتْرَكَ عَلَيَّ في دارِ الدُّنْيا.
سَيِّدي اَخْرِجْ حُبَّ الدُّنْيا مِنْ قَلْبي، وَاجْمَعْ بَيْني وَبَيْنَ الْمُصْطَفى وَآلِهِ خِيَرَتِكَ مِنْ خَلْقِكَ وَخاتَمِ النَّبِيّينَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَانْقُلْني اِلى دَرَجَةِ الَّتوْبَةِ اِلَيْكَ، وَاَعِنّي بِالْبُكاءِ عَلى نَفْسي، فَقَدْ اَفْنَيْتُ بِالتَّسْويفِ وَالآمالِ عُمْري، وَقَدْ نَزَلْتُ مَنْزِلَةَ الآيِسينَ مِنْ خَيْري، فَمَنْ يَكُونُ اَسْوَأ حالاً مِنّي إنْ اَنَا نُقِلْتُ عَلى مِثْلِ حالي اِلى قَبْري، لَمْ اُمَهِّدْهُ لِرَقْدَتي، وَلَمْ اَفْرُشْهُ بِالْعَمَلِ الصّالِحِ لِضَجْعَتي، وَمالي لا اَبْكي وَلا اَدْري اِلى ما يَكُونُ مَصيري، وَاَرى نَفْسي تُخادِعُني، وَاَيّامي تُخاتِلُني، وَقَدْ خَفَقَتْ عِنْدَ رَأسي اَجْنِحَةُ الْمَوْتِ، فَمالي لا اَبْكي اَبْكي، لِخُُروجِ نَفْسي، اَبْكي لِظُلْمَةِ قَبْري، اَبْكي لِضيقِ لَحَدي، اَبْكي لِسُؤالِ مُنْكَر وَنَكير اِيّايَ، اَبْكي لِخُرُوجي مِنْ قَبْري عُرْياناً ذَليلاً حامِلاً ثِقْلي عَلى ظَهْري، اَنْظُرُ مَرَّةً عَنْ يَميني وَاُخْرى عَنْ شِمالي، اِذِ الْخَلائِقِ في شَأنٍ غَيْرِ شَأني (لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأنٌ يُغْنيهِ * وُجوُهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ * ضاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ * وَوُجوُهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْها غَبَرَةٌ * تَرْهَقُها قَتَرَةٌ وَذِلَّةٌ). 
سَيِّدي عَلَيْكَ مُعَوَّلي وَمُعْتَمَدي وَرَجائي وَتَوَكُّلي، وَبِرَحْمَتِكَ تَعَلُّقي، تُصيبُ بِرَحْمَتِكَ مَنْ تَشاءُ وَتَهْدي بِكَرامَتِكَ مَنْ تُحِبُّ، فَلَكَ الْحَمْدُ عَلى ما نَقَّيْتَ مِنَ 426