Ey Hişam, Allah halka iki hüccet tayin etmiştir; zâhir hüccet ve bâtın hüccet. Zâhir hüccet Peygamberler ve İmamlardır, bâtın hüccet ise akıldır. Kâfî, C. 1, s. 16. İmam Cafer-i Sadık (a.s)

Tevessül Edenlerin Münacatı

Tevessül Edenlerin Münacatı

Ebuzer Helvacı
Huseyin Garip

Bu Münacat İmam Zeynulabidin (A.S)’ın Hamse Aşere Diye Meşhur Olan Münacatlarındandır. Allame Meclisî “Biharu’l-Envar”da şöyle kaydetmiştir: Ben bu münacatların ashabımızdan bazılarının kitaplarında rivayet edildiğini gördüm.

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمـنِ الرّحَيـمِ
اِلهٰي لَيْسَ لي وَسيلَةٌ اِلَيْكَ اِلاّ عَواطِفُ رَأفَتِكَ، وَلا لي ذَريعَةٌ اِلَيْكَ اِلاّ عَوارِفُ رَحْمَتِكَ، وَشَفاعَةُ نَبِيِّكَ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ، وَمُنْقِذِ الأُمَّةِ مِنَ الْغُمَّةِ، فَاجْعَلْهُما لي سَبَباً اِلى نَيْلِ غُفْرانِكَ، وَصَيِّرْهُما لي وُصْلَةً اِلى الْفَوْزِ بِرِضْوانِكَ، وَقَدْ حَلَّ رَجائي بِحَرَمِ كَرَمِكَ، وَحَطَّ طَمَعي بِفِناءِ جُودِكَ، فَحَقِّقْ فيكَ اَمَلي، وَاخْتِمْ بِالْخَيْرِ عَمَلي، وَاجْعَلْني مِنْ صَفْوَتِكَ الَّذينَ اَحْلَلْتَهُمْ بُحْبُوحَةَ جنَّتِكَ، وَبوَّأْتَهُمْ دارَ كَرامَتِكَ، وَاَقْرَرْتَ اَعْيُنَهُمْ بِالنَّظَرِ اِلَيْكَ يَوْمَ لِقائِكَ، وَاَوْرَثْتَهُمْ مَنازِلَ الصِّدْقِ في جِوارِكَ، يا مَنْ لا يَفِدُ الْوافِدُونَ عَلى اَكْرَمَ مِنْهُ، وَلا يَجِدُ الْقاصِدُونَ اَرْحَمَ مِنْهُ، يا خَيْرَ مَنْ خَلا بِهِ وَحيدٌ، وَيا اَعْطَفَ مَنْ اَوى اِلَيْهِ طَريدٌ، اِلى سَعَةِ عَفْوِكَ مَدَدْتُ يَدي، وَبِذَيْلِ كَرَمِكَ اَعْلَقْتُ كَفّي، فَلا تُولِنِي الْحِرْمانَ، وَلا تُبْلِني بِالْخَيْبَةِ وَالْخُسْرانِ، يا سَميعَ الدٌّعاءِ يا اَرْحَمَ الرّحِمينَ .

Bismillahirrahmanirrahim

İlahi! Senin rafet ve şefkatin başka sana varacak bir vesilem, rahmetinin ihsanından ve rahmet Peygamberi olan, ümmeti -üzüntü- ve bela-dan kurtaran Peygamberinin şefaatinden başka benim sana ulaşacak bir vasıtam yoktur. O halde bu ikisini (şefaat ve rahmet) benim için mağfire-tine nail olacak bir sebep ve cennetine erişecek bir vesile kıl. Şüphesiz ümidim keremine ve tamahım da bağışına göz dikmiştir. Öyleyse arzu-mu kendi hakkında gerçekleştir, amelimi hayırla sonuçlandır ve beni cennetine aldığın, keramet evine yerleştirdiğin, görüşme ve -kıyamet- günü gözlerini sana bakmakla aydınlattığın civarında sıdk menzillerini kendilerne bıraktığın seçkin kullarından kıl.

Ey gelenlerin kendisinden daha kerimine gelemediği ve kasidlerin kendisinden daha merhametlisini bulamadığı kimse! Ey tek başına ken-disiyle halvet edilebilenlerin en hayırlısı! Ey her yerden kovulup kendisine sığınılanların en şefkatlisi! Senin geniş affına elimi açtım ve kereminin eteğine sarıldım; o halde, bana mahrumiyeti nasip etme ve beni hüsrana düşürme; ey duâyı işiten -kabul eden- ve ey merhametlilerin en merha-metlisi!”